Sabah erken saatlerde uyanan minik adam, içeri sızan güneş ışığıyla yüzünü buruşturdu. Sonunda açmayı başarabildiği gözlerini sol tarafına çevirdi ve yakışıklı yüzle karşılaştı. Kocasını uyandırmak için tüm yüzünü öpücüklere boğarken, her zamanki gibi sevimli ve neşeliydi.
"Jongin-ah... uyan artık. Okula geç kalacağız."
Henüz birkaç aylık evlilerdi ve Kyungsoo onunla evlendiği için hiç mi hiç pişman değildi. Üniversitede tanıştığı bu adamla beklenmedik bir şekilde önce arkadaş, sonra sevgili olmuşlardı. İkisi de hayatlarını düzene soktuları anda Jongin miniğine evlenme teklifi etmekte gecikmemişti. Bu tören tam olarak 5 ay önce gerçekleşmişti. Kyungsoo daha 24, Jongin ise 25 yaşındaydı ama bu onlar için sorun değildi. Aşklarının hiç bitmeyeceği, birbirlerine baktıkları anda gözlerinde oluşan pırıltılardan belliydi.
Kyungsoo gülümseyerek mâziye dalarken, vücudunun üzerindeki ağırlığın farkına sonradan vardı. Jongin bedenini döndürerek küçük olanın üzerine yayılmış ve kafasını güzel kokulu boyna gömmüş bir hâlde tatlı uykusuna devam ediyordu. Aslında yarı uyanıktı ama küçüğü sinirlendirmekten garip bir zevk duyuyordu.
"Jongin, hadi ama. Geç kalacağız diyorum."
"Aaahhh! Uyanmak istemiyorum. Burada güzel bebeğimle uyumak istiyorum!"
Cüssesine ters bir oranla çocuk gibi konuşan esmer adam Kyungsoo'nun gülmesine sebep oldu. O tam gülerken, Jongin kafasını kaldırdı ve kalp şeklini almış dudaklara koca bir öpücük kondurdu. Bunu hep yapıyordu. Kyungsoo'yu gülüşünden öpmeye bayılıyordu. Gerçi onun her yerine bayılıyordu ya neyse.
"Bugün gitmesek olmaz mı?"
"Saçmalama Jongin. Öğrenci miyiz biz?"
Gözlerini devirerek söylendi Kyungsoo. Jongin ondan 1 sene fazla öğretmenlik yapmıştı ama daha çok çocuk gibiydi.
"Ama ben seninle uyumak istiyorum. Biraz da yemek istiyorum."
"Huh, aç mısın? Sen duşa gir ben de kah-"
Jongin küçük olanın masumiyetine güldü. Onu biraz utandırsa fena olmazdı.
"O tür bir yemekten bahsetmiyorum Kyungsoo."
Kendini ona bastırarak söylerken, Kyungsoo hâlâ anlamaya çalışıyordu.
"Neyden bahsediyorsun o zam-"
Sonunda ne olduğunu anlayınca önce hafiften yanakları kızardı. Sonra gözlerini kaçırdı. Ve sonra da...
Jongin'in kafasına bir tane patlattı.
"Ah! Ya, neden vurdun şimdi?"
"Seni sapık! Zevk alıyorsun değil mi?"
"Sevişirken mi? Tabii ki zevk alıy-"
"JONGİN!!"
"Tamam sustum."
--------------
"Soohyun?"
"Burada."
"Myungsoo?"
"Burada."
"Won Hong?"
"..."
Kyungsoo, ses gelmeyince büyük gözlerini sınıfta dolaştırdı ve yine aynı manzarayla karşılaştı. En arka sırada, kafasını sıraya gömerek uyuyan çocuk her zamanki gibi yoklamaya cevap vermiyordu. Şu anki durumunun aksine dersi dinliyor fakat hiçbir şekilde katılmıyordu. Sadece gözlerini tahtaya dikiyor ve sakin bir şekilde not alıyordu söylenen her kelâmı.