Won Hong'un sınıfa girmesi ile herkes susup ona baktı. Açıkçası, bu çok rahatsız ediciydi. Her zaman görünmez olmaya alışmıştı ve şimdi dikkatlerin bu kadar üzerinde olmasından pek hoşnut değildi. Kapüşonun örtmüş olduğu kafasını aşağı eğip en arkadaki sırasında yerini aldı. Kitabını çıkarırken içi biraz rahattı çünkü ilk ders Kyungsoo öğretmenindi. Sabah sabah başka bir öğretmene açıklama yapmaya veya onun acır bakışlarına ihtiyacı yoktu. Sınıf arkadaşları yetiyordu zaten.
Birkaç kişi yanına gelip gerçekten içtenlikle üzgün olduğunu belirttikten sonra Kyungsoo içeri girdi. Sınıfa gülümseyip yerlerine oturmalarını bekledikten sonra kürsüsünden herkese şöyle bir baktı.
"Herkes burada gibi duruyor. Bu güzel, çünkü bugünki konumuz oldukça önemli."
Won Hong'a bakarak bitirdiği cümlesinden sonra tekrar gülümsedi ve kitabını açtı. Derse başlarken hiç onun konusunu açmamıştı. Won Hong'a iyi gelmeyeceğini bildiği için yeltenmemişti böyle bir şeye. Her zaman olduğu gibi yine minnettardı genç çocuk. Şevkle dersi dinlemeye başladı. Kafasının dağılıyor ve dikkatinin başka yerlere çekiliyor olması iyiydi.
"Sizlere geçen hafta önerdiğim kitabı okudunuz mu?"
Öğrenciler kem küm edip kafalarını eğerken, Won Hong elini kaldırdı ve okuduğunu belirtti. Daha doğrusu önceden okumuştu bile. Koskoca sınıfta kitabı okuyan sadece beş kişi vardı. Kyungsoo sıkıntıyla nefes verip öğrencilerine baktı. Onları sıkmak istemiyordu lakin öğrencilerinin aldığı hali hiç beğenmiyordu. Onları birçok kez uyarmıştı ancak etki etmiyordu. Üzülerek dersine devam etti. Zil çaldıktan sonra öğrencilerine üzüntüsünü belli eder şekilde gülümseyerek sınıftan ayrıldı.
Karşı taraftan ona doğru gelen esmer afetle keyfi biraz olsun yerine geldi, birbirlerine aşkla baktıktan sonra yemekhaneye indiler. Jongin, kavga edip sıkıntı çıkaran birkaç öğrenciyle alakalı Kyungsoo'ya sitem ediyordu. Okulda iyi öğrenciler çoğunluktaydı aslında ama sabır sınırlarını test etmek için görevlendirilmiş gibi duran birkaç öğrenci de göze çarpmıyor değildi. Bu öğrencilerden biri de Youjin'di şüphesiz. Won Hong'un iki senedir hoşlandığı, ama asla açılamadığı ve açılamayacağını bildiği yakışıklı üst sınıf öğrencisi. Won Hong her seferinde yemeğini yerken çaktırmadan bakmaya çalışıyordu ama başarılı olduğu pek söylenemezdi sanırsa. Çünkü ne zaman baksa, Youjin de yan ağız sırıtıp ona karşılık veriyordu. Genç çocuğun kafası karışmıyor değildi açıkçası. Çünkü bakışlarına karşılık vermesinin haricinde, Youjin diğerinin yüzüne bile bakmıyordu. Hatta ona omuz atarak yanından geçtiği zamanlar bile olmuştu. Bizim utangaç da öyle bir şey olduğunda omzunu tuta tuta fırlıyordu oradan.
Eh, bir de Seungjun vardı tabii. Youjin ile aynı aynı arkadaş ortamındaki bir diğer kişi. Youjin'in aksine o Won Hong'la uğraşmaktan garip bir zevk alırdı. Yanından geçerken kitabını kafasına vurur, formasının tabir-i caizse boka dönmesine sebep olur, 'yanlışlıkla' ona çelme takardı. Arkadaşları da değişik bir yaratık ordusu gibi buna hep bir ağızdan böğürürdü. Sadece Youjin görmezden gelir ve kendi işine bakardı. Elinde olsaydı, ona aşık olmamayı seçerdi Won Hong. Zorbalığından veya arkadaş ortamından değil, ona asla o gözle bakmayacağını bildiği için.
"Hey, selam ezik!"
Sessizce yemeğini yiyip ortamdan uzaklaşmak isterken, karşısına oturan Seungjun'la bu mümkün olmayacak gibiydi ne yazık ki.
"Ya, duyduğuma göre sen bizim Kyungsoo'muzun evinde yaşıyormuşsun, doğru mu bu?"
Ne ara onun Kyungsoo'su olmuştu genç öğretmen? Won Hong kafasını kaldırıp kaşlarını çattı ve onaylar bir mırıltı çıkardı. Seungjun'un öğretmeniyle ne işi olduğunu anlamaya çalıştı. Dersle alakalı olamazdı. Seungjun, ortalamasıyla sıralamanın en altında yer alıyordu. İlerideki masada eşi ve diğer arkadaşlarıyla yemeğini yiyen öğretmenine baktı.