Yeni bir gün, yepyeni olaylar ve tatlı atışmalarla dolu bir güne gözlerini açan ilk kişi Kyungsoo oldu. Gerçi, bu pek değişik bir durum değildi. Malum, Jongin uykuyu fazlaca seven bir insan olduğundan hiçbir zaman ilk önce kalkan taraf olmuyordu. Kyungsoo bu yüzden sürpriz kahvaltılardan mahrum kalıyordu belki ama bu o kadar da önemli değildi. Esmer adamı uyurken izlemek o kadar keyifliydi ki, açlığını unutturuyordu insana. Çünkü Jongin uykusunda fazlaca konuşan ve gülen bir insandı. Kyungsoo, onu kaç kere kameraya alıp kahkahalara boğulduğunu hatırlamıyordu. Aklına gelen anılarla, gülüşü minik ve huzurlu bir tebessüme dönüştü.
Flashback -Üç yıl önce-
"Jongin-ah, uyanmalısın..."
Küçük olan hem diğerinin hareketlerini ölümsüzleştiriyor, hem de kıkır kıkır gülerek onu uyandırmaya çalışıyordu. Ama nafile, Jongin değil uyanmak, gözlerini bile kıpırdatmamıştı. Ne ağır uykusu vardı bu adamın böyle! Aklına gelen muzır fikirle Kyungsoo, yan çekmeceden keçeli bir kalem alıp tekrar sevdiğine döndü. Siyah kalemle diğerinin yüzüne yazdığı matematik formülleri oldukça komik gözükmeye başlamıştı. Sınavlarına deli gibi çalışan Jongin sayesinde Kyungsoo'nun aklında da bir iki bir şey kalmıştı.
Esmer olan sonunda gözlerini hafif hafif araladı ki gözlerinin dibinde Kyungsoo'yu görmesiyle tekrar kapatıp kocaman gülümsedi. O yanındayken uyanmayı seviyordu. Çünkü Kyungsoo'su dibine kadar girip yüzünü inceliyordu. Bu o kadar sevimliydi ki Jongin'in ağlayası geliyordu...
-End-
Kyungsoo kahvaltıyı hazırlamak üzere odadan çıkınca, Jongin yatağından fırladı. Kapıdan çıkan eşinin arkasından minik bir tebessüm oluştu dudaklarında. Bugün Won Hong ile birlikte hazırlayacakları şeye kesin bayılacaktı. Ama hiçbir şekilde şüphelenmemesi gerekiyordu minik adamın. Bu yüzden Jongin, yüzünü ifadesiz bir moda sokup yatağından kalktı ve yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geçti. Won Hong da masaya oturmuş onları bekliyordu. Kyungsoo, haşlanmış yumurtaları soğuk suyun altında beklettikten sonra masaya oturdu ve herkes kahvaltıya başladı. Jongin, göz ucuyla Won Hong'a bakıp göz kırptı. Won Hong ise sinsice sırıtarak karşılık verdi. Her şeyden habersiz masum Kyungsoo ise kahvaltısını yapıyordu. Bugün onlar için özel bir gündü aslında. 18 Mayıs, sevgili oldukları gün. Açıkçası küçük olan biraz endişeliydi çünkü Jongin fazlaca unutkan bir adamdı. Kyungsoo, Jongin unutursa ona kızmazdı ama birazcık kırılırdı. Onu yoklamak için kafasını kaldırdı ve yumurtasını doğrayan eşine baktı.
"Jongin-ah, bugün bir şeyler mi yapsak?"
Jongin, yüzünü ifadesiz tutup ona baktı. Hiç gülümsemiyordu ve Kyungsoo 'Bir şey mi yaptım acaba?' diye düşünmeden edemedi. Çünkü Jongin, ona ifadesizce baktığında genelde sinirli olurdu. "Biriyle görüşmem lazım, bugün birkaç işim var." Küçük olan, kaşlarını çatıp esmer adama baktı. Kiminle görüşecekti ki? Onlar cumartesi günlerini hep beraber geçirirlerdi. "Kiminle görüşeceksin?"
"Bayan Lee'nin okul hakkında bilmediği ve aklına takılan birkaç şey varmış. Görüşmemizi istedi ve ben de kabul ettim." Bayan Lee, okula yeni gelen genç ve alımlı fizik öğretmeniydi. Geldiği günden beridir Kyungsoo bıraksa neredeyse Jongin'in içine düşecekti ve Kyungsoo bu durumdan oldukça şikayetçiydi elbette. Hayır yani, bütün okul bu ikilinin evli olduğunu biliyordu ve genç kadın bu saçma hareketlerini son günlerde arttırır olmuştu. Kyungsoo hiçbir şey demeden tabağına baktı, tüm iştahı kaçmıştı. Üstüne üstlük, Jongin hiçbir açıklama yapma gereği bile duymamıştı!
"S-Size afiyet olsun, ben biraz kitap okuyacağım."
Masadan üzgünce kalkıp giden küçüğün arkasından bakan ikili, hemen bir beşlik çaktı. "Hyung, abartmadık değil mi?" Jongin, eşini üzdüğü için kötü hissetse de bunun iyi bir ama uğruna olduğunu hatırlayınca derin bir nefes alıp kendini rahatladı. Eşi de amma saftı, Jongin'in gözü Kyungsoo'dan başkasını görüyor muydu sanki. "Hayır Won Hong, günün sonunda onun ne kadar mutlu olduğunu görünce iyi ki yapmışız diyeceksin."