İçimden bir ses kötü şeyler olacağını söylüyordu. Çok çaresizdim şuan. Bana böyle davranan üvey ablalarım bunu hiçbir zaman kesmeyeceklerdi.Bana olan nefretleri yüzünden abartıyorlar ve canımı yakıyorlardı. Burada iğrenç bir şekilde ölmek istemiyordum. Cidden korkuyordum. Burası öyle bir mahallenin dehşet verici lisesiydi ki, hiçbir kelime bunu anlatamazdı. Yarım saatten fazladır hemde bayağı fazladır burdaydım. Kesinlikle geciktiğim için annem kızmış ve beni arıyordur.
Mantıklı olmam gerekiyordu. Ama bunu nasıl başaracağımı bilmiyordum. Mantık kelimesi şuan bana en uzak şeydi.
Ahh! Hayır!! Umarım yanlış duyuyorum!!
Kapı açılıyordu!..
Sanırım iki kişi girdi içeri. Sakin olmalı, ağlamamalıydım. Çünkü ağlayınca hıçkırıyor ve sürekli burnumu çekiyordum. Gözyaşlarım gözlerimi öyle ağırlaştırmıştı ki kendimi tutamıyordum.
İyi düşünürsem iyi olur kanaatini getirip. İç sesimle konuşuyordum. Belkide gelen erkekler tiplerine bakıp gidecekler. Mide bulandırıcı tiplerine..
Nefes alışverişim hızlanmıştı.Konuşmaya başlamışlardı:
- Sende şanslısın Oğuz. Yine dört ayak üstüne düştün oğlum, Melis seni gruba aldı.
- Mete beni zorlama, sinirim zaten tepemde. Ağzımı bozmadan defol!
Şansa bak üvey ablalarımın çetesinden çocuklardı.
Allahım gidecekler galiba! Çok şükür, çok mutluyum. İyi ki göz yaşlarıma direnmiştim.
Yine uzun sürmemişti sevincim. O çocuğun telefonu çalana kadar mutluluk göz yaşları dökmeye başlamıştım.
- Emir oğlum nerdesinizlan?
- Hıı. Tamam. Onu boşverde. Krize girecem şimdi çok özledim şekeri.
- Oğuzla tuvaletdeyiz.
- Getirde şu yeni türün tadına bakalım.
- Yoklan. Bir şey olmaz. Melis nerede? Onu da çağır.
- Niye gitmiş ki eve? Of neyse! Gel hadi çocuklarla.Neden bahsettiklerini çok iyi anlamıştım. Evimizin serseri gülleri sayesinde.
Dahada geliyorlar. Tükenmişlik kelimesinin varlığa dönüşmüş haliydim adeta.
Bitmiştim. "Sus ASEL Sus, Sus" diye tekrarlıyordum içimden. Ama çok korkuyordum. Şimdi olmaz hayır!!
Gözlerimden yaşlar akıyordu. Hıçkırmamak için dişlerimi birbirine kenetliyordum. Ama burnum... Çekmek zorunda kaldığımda sessiz olmasını dileyerek burnumu çektim. Fark etmediler, işte bu!!
İçimde küçük de olsa bir umut filizlenmeye başlamıştı. Böyle devam etmeliydim.Tekrar kapı açıldığında fazla kişi girmiş olmalıydı. Yeri inletiyorlardı resmen. Zaten telefonda "çocuklarla gel" demişti.
Bir anda içinde olduğum tuvaletin kapısı açıldı. Hayır yaa!!
- Merhaba bebek! Ben Mete. Cennetten hangi meleksin?
Şaşkınlığım aynı zamanda korkum karşısında devam etti
- Korkmasana ürkek ceylan.
Mete denen özgüveni tavan yapmış varlık sarı ve uzun saçlara sahipti. Bayağı bir çapkına benziyordu.Karşımdaki beş kafa iğrenç imalarla bakıyorlardı.
Ruh Hastaları!- Vay be! Güzelmiş üstelik. Nerden fark ettiniz bu hatunu?
Ne hatunu be! Tam da gözlerimi devirmem için sebebti."Oğuz fark etti." dedi Mete olan alçak.
Oğuz beyaz tenli. Boyu biraz uzun Kahverengi saçlara ve gözlere sahipti.
Ardından Oğuz aptalı konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ AŞK
ChickLitAile dramı içinde imkansız olacağını düşündüğü aşk... Katlanmakta zorlandığı üvey kardeşler ve etrafını saran bağımlılar..