Elifin ağzından...
Sabah zorlanarak da olsa açtım gözlerimi... sırt üstü dönüp tavanı izlemeye başladım.
Aklıma gelen şeyle bir an yatakta doğruldum. Ben dün yatağa gelmemiştim ki? En son Ömer'in odasındaydım. Demek ki o beni getirdi buraya.
Sırtımı yatak başlığına dayayıp telefonumu elime aldım.
'10:30'
Bu saate kadar uyumazdım ben normalde. Nedensizce bu evde fazla uyuyorum.
İçimde anlam veremediğim bir huzur var burda.
Yeni tanıştığım insanlara dokundum mesela. O lanet olaydan sonra kimseyle yakın ilişki kurmamıştım ama şimdi?
Önce Ömer'e dokunmuştum kendi isteğimle. Sonra Fadime teyze. Ondan sonra Tarık ve Irmak...
Fadime teyze tıpkı anneme benziyor. Hareketleri, konuşması, sıcak kanlılığı... Herşeyiyle anne gibi.
Tarık... Tıpkı Mehmet abim gibi. Güler yüzlü, neşeli, eğlenceli...
Irmak... Deli kız. Çok tatlı ve sempatik. Olmayan kız kardeşim gibi.
Ve tabi Ömer... Ona karşı düşüncelerimin bir adı yok. Eğer bir kelimeyle anlatamamı isteselerdi kesinlikle GÜVEN derdim. Yeşil gözlerinde gördüğüm saf duygu bu. Abi desem değil anlam veremediğim bir yakınlık hissediyorum ona karşı.
Belki o beni kardeşi olarak görüyor ama. Nasıl anlatılır bilmiyorum aslında. Daha iki gün olmadı onu tanıyalı ki tanıdım da denemez ama güveniyorum ona ve kendimi yakın hissediyorum.
Hani yıllar önce kaybolan bir şeyin olur ve sen onu aramaktan vazgeçersin. Sonra birden bulursun ve işte bu! dersin ya. Öyle.
Sanki onu görünce İŞTE BU! diyorum. Her ne arıyorsam kesinlikle bu!
Ya da tamamen saçmalıyorum. Bilemiyorum. Konuşamayınca insan kendini düşüncelerle ifade etmeye çalışıyor kendince. İfade şeklindeki tek fark insanlara değil de kendine ifade etmen kendini.
Çok denemedim konuşmak için ama olmuyor. Sesim bir yerlerde kaybolmuş ve ben bulamıyorum sanki...
Eskiden çok severdim şarkı söylemeyi, kahkaha atmayı, eğlenmeyi. Şimdi buzdan duvar gibiyim insanlara.
Kolay kolay kimseye güvenmiyordum da buraya gelene kadar ama bu insanlar bana güveni geri verdiler adeta. Abim gider ayak bana onları armağan etti sanki. Nur içinde yatsın koca yüreklim...
İnsanın babası hayatını mahvedince kolay kolay kimseye güvenemiyor insan.
Babam annemi zamanında çok sevmiş. Ama annem başkasıyla evlenmiş. Sonra abim doğmuş. Mehmet abim. Babam da başka bir kadınla evlenmiş hatta çocukları da olmuş sanırım. Sonra annemin eşi yani Mehmet abimin babası ölünce babam olacak iğrenç insan karısını ve çocuklarını sokağa atmış. Amacı anneme yakın olmakmış.
Bir şekilde dedemi ikna edince de annemle evlenmiş. Mehmet abime de anneannem bakmış. Sonra annem hamile kalmış bana. Tabi o iğrenç adam sevmesine rağmen annemi hergün aşağılayıp hor görmüş. On yaşına kadar babamın annemi aşağılamasına şahit oldum.
Sonra birgün Mehmet abim geldi. Bizi ondan kaçırdı. Ankara'dan Izmir'e taşındık. Kim abisiyle on yaşında tanışırdı ki?
Ben abimle on yaşında tanıştım. Bir anda hayatım normale döndü onun sayesinde. Okula gittim arkadaşlar edindim. Mutluydum işte. Çocuklar düşünmez zaten kötüleri. Hemen mutlu oluverirler. Bende düşünmedim.
Herşey yavaş yavaş düzelmişti. Taki o iğrenç adam bizi bulana kadar. On sekiz yaşına girmiştim o sıralar. Deli dolu bir kızdım aslında. Sürekli gülerdim mesela. Çok gülen çok ağlarmış bilemedim.
Birgün abim arkadaşlarıyla dışarı çıktı annemle tek kalmıştık. Bende gitar çalıp şarkı söylüyordum anneme. Çok seviyordu beni dinlemeyi. Ta ki kapı çalana kadar herşey çok güzeldi. Sonra kapı çaldı...
Abim geldi sanarak kapıyı açtım. Sekiz sene evvel gördüğüm, yüzünü bile hatırlamadığım adamı görmeyi beklemiyordum tabiki.
Zorla eve girdi. Durdurmaya çalıştım ama yapamadım. Benim gücüm ona yetmezdi ki!
Ne olduğunu anlamadan beni bağladı. Annemi gözlerimin önünde dövdü.
Neymiş onu terk etmişiz... Biz keyfimizden gitmemiştik ki? Kim ona hakaret eden, döven bir adamın yanında kalırdı ki!!
Debelendim, çırpındım. Ama yapamadım. O lanet ipleri çözemedim. Sonra birden annemi bıraktı. Aglamaktan nefes alamıyordum. Annem kanlar içinde önümde dururken ona yardım bile edemiyordum. Kendimi o kadar aciz hissediyordum ki...
Tam yoruldu bitti derken elinde bıçakla geldi tekrar. Bağırdım, çağırdım ama dinlemedi...
Annemi defalarca bıçakladı. Kimseye duyuramadım sesimi. Annem kanlar içinde yatarken dilim tutuldu. Ne diyebilirdim ki?
Yaptığım tek şey gözümü kırpmadan can verişini izlemekti. Gözümün önünde can veriyordu annem ve ben sadece izliyordum. Kelimelerin bir anlamı yoktu ki artık...
Sonra babam yanıma geldi.
Anneni yalnız bırakmayalım değil mi kızım? dedi. Ne demeye çalıştığını anlamadan karnımda keskin bir acı hissettim.Bana ilk defa kızım demişti... beni bıçaklarken... ne ironi ama...
Korkuyor muydum? Hayır...
Canım acıyordu sadece.İstediğim tek şey ölmekti...
Annem gibi...Ama abim kurtarmıştı beni... Annem ölmüştü ama ben yaşıyordum...
Yaşamak istemeyen birini neden hayatta tutmaya çalışmışlardı ki doktorlar...
Uyandığımda başımda abim vardı.
Herkes herşey aynıydı. Yaşadıklarımın rüya olmasını diledim ama rüya değildi.Tek fark konuşamıyordum...
Annemi toprağa beni de sessizliğe mahkum etmişti babam (!).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANETİMSİN
Fiksi RemajaCan dostunun, ona emanet ettiği kardeşini korumak zorunda olan; Karanlık dünyasında ona nasıl aydınlık olacağını bilmese bile emanete sahip çıkacak kadar yürekli bir adam. Hayatını mahveden bir olaydan sonra konuşamayan bir genç kız. Şehit abisinin...