Gözlerimi açtığımda kendimi huzurlu bir evde buldum. Benim evim olmadığı kesindi.
Dünkü olay aklıma geldiğinde yine kendimi kötü hissettim. Kalbim birden çok hızlı atmaya başlamıştı. Odada kimse yoktu bile. Kahretsin...Saatlerdir haplarımı içmedim. Yataktan zar zor kalktım. Göğsümdeki sancı yüzünden gözlerim kararıyordu. Kendimi güçlükle kahvaltı hazırlayan Jungkook'un yanına mutfağa attım.
"Kalbim..."
Ayaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve kendimi yere bıraktım. Kriz geçiriyordum. Gözlerim kapanmadan önce son kez telaşla kendi kendine konuşan Jungkook'a baktım. Gözlerim tam kapanmak üzereydi ama kapanmadı. Aksine kocaman açılmışlardı dudaklarımın üstünde baskı hissederken. Sanırım...Jungkook bana suni teneffüs yapıyordu. Akıllıca...
Beni kaldırdı ve aynı yatağa götürdü.
"T-teşekkür ederim."
Gülümseyerek mutfağa geri döndü. Tanrım...Az önce ölümden döndüm. Neyseki çok sık yaşadığım bir durumdu. Genellikle haplarımı içerek kurtulurdum ama...Neyse.
Bir süre sonra yatakta sıkıldım ve mutfağa gitmeye karar verdim. Koridorda yavaşça ilerlerken garip bir şey fark ettim. Evi aynı benimki gibiydi. Hiç aile tablosu yoktu ya da neşeli bir biblo. Sakin ve renksiz. En sevdiğim. Mutfağa gittiğimde kahvaltıyı hazırlamış bir şekilde masada beklerken gördüm. Ama uyuyarak...Gördüğüm en masum bakışlara sahipti. Ama uyurken. O kadar tatlıydı ki neredeyse yanaklarını sıkacaktım.
Kıpırdandı ve uyandı.
"Günaydın."
Gülümsemekle yetindim. Konuşamayacak kadar halsizdim çünkü.
"Omleti seversin diye yaptım."
Omleti cidden severdim ama nerden geliyordu ki bu samimiyet ? Kahvaltılıklarla biraz oyalandıktan sonra eve gitmeye karar verdim.
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim tekrardan ama ben dün kapıda bayılınca neden kendi evine getirdin ?"
Gözlerini kaçırdı önce. En sonunda pes edip cevap verdi.
"Evin dağınıktı biraz...Sanırım biraz(!) üzülmüşsün."
Tabii ki o kadar kırık eşyanın içine bırakıp gidemezdi beni. Ama eğer onun yerinde eski ben olsaydı kesinlikle bütün parçaları tek tek vücuduma sokardı. Ama şimdi...Asla!
Eve geldiğimde dünkü dağınıklıktan eser yoktu. Yoksa...Jungkook gece gelip burayı temizlemiş olamazdı değil mi. Ahh...İnsanlık ölmemiş.
Sanırım şuan kafamı dağıtabilecek tek şey kitaplardı. Kütüphaneden aldığım en son kitabı aldım ve yatağıma uzandım. Bir cinayet kitabıydı. Kendine en yakın hissettiği adam tarafından öldürülen bir genç kızın hikayesi...Ürkütücü ama bana değil.
Saatler sonra kafamı kitaptan kaldırdım. Hava kararmıştı. Aklıma arkadaşlarım geldi. Beni o kafede nasıl bıraktıkları. Telefonumu açtım. Tabii ki kimse merak edip de beni aramamıştı. Takvime baktım. Bugün cumaydı. Her cuma gecesi yaptığım gibi hazırlandım. Hızlı adımlarla binadan çıktım ve amaçsızca dolaşıp oradaki ruhlarla konuştuğum yere gittim. Mezarlığa...
Yine tanımadığım insanların mezarlarının arasından geçerken konuşmaya başladım.
"Hiçbirinizi tanımıyorum. Yanınıza gelip sizle tanışmak istiyorum. Biran önce."
"Ben de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KOMŞUM / Jeon Jungkook
FanfictionKarşı komşum kendini beğenmişin biri. Üstelik aynı sınıftayız. Okulda bana çıkma teklifi etmeyen tek kişi...Nasıl bilebilirdim ki onun da en az benim kadar yaralı olduğunu...