=1=

131 11 6
                                    

1-Serendipity

"Nerede kaldı bu?"

Yoongi'ye sekizinci aramamda da ulaşamayınca ellerimi gerginlikle saçımın içinden geçirdim.

Yavaş adımlarla pencereye yürümeye başladım. Attığım sert ama yavaş adımlar biraz eski evimizin zeminindeki tahtaları gıcırdatıyordu.

Dışarı baktığımda saatlerdir olduğu gibi hâlâ kar yağdığını gördüm. Gökte nazlanarak birbirinin etrafında dönen kuşların kanatlarından düşüyor gibi ahenkle dökülüyordu taneler.

Bu mükemmel manzarada yine yanımda onu aradım, hâlâ eve gelmemişti.

Normalde bu kadar geç eve gelmediği gibi telefonunu da sessize almazdı. Havanın kötü olmasını da göz önünde bulundurduğumda felaket senaryoları kafamda dönüyordu.

Kendime tekrar ona asla bir şey olmayacağını hatırlattım ve alt kattaki mutfağa ilerledim.

Kafamdaki düşünceler beni yiyip bitirmekten başka bir işe yaramıyordu ve benim de bu aptallığı artık kesmem gerekiyordu.

Kahve. Bu durumlar için kahvenin üstüne tanımazdım. Kupamı elime alıp salondaki kanepeye oturdum ve televizyonu açtım. Kar yine şiddetlenmişti. Düşünmemem gerek.

Her zaman izlediğim -izlediğimiz- kanalı açtım. Yılbaşına özel yayın vardı. Çok kalabalık bir meydanda spiker güçlükle ama yüzünde gülücüklerle sunum yapmaya çalışıyordu.

Onun neden bu kadar mutlu olduğunu merak ettim. Sevdikleri yerine çalışarak yeni yıla girmesine rağmen onu ne bu kadar mutlu etmişti? Acaba gerçekten sevdiği tek şey işi miydi?

O kadar uykum gelmişti ki ılımış kahvemi kafama dikmem gerekti. O gelmeden uyuyamazdım, sabah onu burada bulamazsam iki saniyede öbür tarafa göçmem an meselesiydi; işte bu yüzden bana şimdilik uyku yoktu.

Uyumamak için spikerin dediklerine odaklanmaya çalıştım, aynı zamanda battaniyemi üstüme çekiyordum. Hissettiğim yumuşaklık ile ayaklarım gıdıklandı. Hafifçe kıkırdadım.

"Yılbaşına dakikalar kalırken bizi izlediğini umduğumuz biri var," spiker kameranın arkasındaki bir yere baktı ve kafasını onay alırcasına salladı. "Calico*, lütfen bizi izlemeye devam et."

Calico?

Duyduğum sözcükle kafamda o gün canlandı.

Bugünün aksine hava çok güzeldi ve biz bir kafede oturmuş bayıldığım kahvelerimizi içiyorduk. Güneş o kadar parlak, gökyüzü o kadar maviydi ki kafenin içinde oturmak tam bir aptallık olurdu. Biz de baharın büyüsüyle dışarıdaki masalara oturmaya kadar vermiştik.

O zamanlar hala birbirimize açılmaya cesaret edememiştik. İkimiz de birbirimize karşı duygularımızın farkındaydık fakat dillendirmeye cesaret edemiyorduk.

Çoğu gece yatağımda yatmış odamın beyaz tavanını seyrederken aklıma geldiğinde tekrar tekrar dua ederdim, artık aramızdaki saçma durum bitsin ve birbirimize kavuşalım diye. Dualarımın o gün kabul olabileceği ve sonsuza kadar birbirimize tutunacağımız aklıma gelmemişti.

Sandalyemde otururken bacağımda tatlı bir yumuşaklık hissetmiştim. Yere baktığımda gördüğüm çok güzel bir kediydi. Bacağıma sürtünerek benden ilgi ve şevkat bekliyordu ve bu, önce gülümsememe sonra da kıkırdamama neden olmuştu.

Yoongi'ye baktığımda kıkırdamamı anlamlandırmaya bile çalışmıyordu çünkü artık beni çok yakından tanıyordu, ben sebepsiz de gülerdim.

Capture •Yoonmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin