Sonra kısılan sesimle konuşmaya başladım.
-Ali ben... Aslında sana birşey söylemeye geliyordum.
Utançla gözlerimi yerdeki halının desenlerine kitleyip,bir nefeste konuştum.
-Ali eğer sana umut vermiceksem evlenmeyi kabul ediyorum....
➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰
Ali'nin gözlerinde önce şaşkınlık gördüm. Heralde bu kadar çabuk kabul etmemi beklemiyordu.
Sonra şaşkınlık yerini çokta anlam veremediğim mutluluğa bıraktı.Gözlerine bakmaktan vazgeçip yerdeki halının desenlerini incelemeye başladım.
Ama Ali'nin bakışlarını yüzümde hissediyordum.
Sessizliği bozan yine ben oldum.- Ali lütfen bu evlilikten gerçek birşeyler bekleme seni üzmek istemiyorum.
Dolan gözlerimi kısa süreliğine Ali'nin yeşillerine diktim. Hala bana aynı ifadeyle bakıyordu. Anlam veremediğim.
Sonra boğazını temizleyip konuşmaya başladı.- Tabiki Sare için rahat olsun ben sadece senin için böyle bir çözüm düşündüm.
Biraz düşündükten sonra devam etti.- Senin istemediğin hiç birşey olmayacak sana söz veriyorum.
Hafif tebessüm edip küçüklüğümüzde ki gibi sordum.
-Kardeş sözü mü ?
Benim tebessümümün aksine gözleri doldu. Aniden yerinden kalkıp salonun ortasında arkası dönük kekeleyerek cevap verdi.
- Ka- kardeş sözü tabiki.
➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰
Hale'den yediğim tokatın şokunu atlatamadan şimdi de sevdiğim kadına kardeş sözü diyordum.
O an farkına vardım.
Kendimi bitirmeye imza atacağımı.
Ama içimdeki koruma duygusu herşeye engeldi.
Ben zaten onun beni sevebilme ihtimalini kaybetmiştim.
Peki neden kalbim söz dinlemez bir çocuk gibi beni perişan ediyor.
Neden her fırsatta içime ümit tohumları ekiyor?Sare gözlerimin dolduğunu farketmesin diye yüzüne bakmamaya çalışarak yukarı çıktım.
Merdivenleri çıkarken tuttuğum nefesimi kendimi yatağa atınca bıraktım.
Gözümden akan tek damla yaşa mani olmadım.
Erkekler ağlamazmış.
Koca bir yalan hemde öyle bir ağlar ki karşısında dağ olsa yıkılır.
Çünkü erkekler kolay ağlayamaz.
En çok çaresizlik ağlatır,
Sevilmemek yada sevilmediğini anlamak.
Erkekler kolay kolay birinin yanında ağlamaz ama yalnız kalınca kopar içindeki fırtınaları.
Erkekler sevdiği kadından sevdiği adamı dinlerken ağlamaz hatta teselli bile verebilir ama yalnız kalınca teselliyi sessizce akan gözyaşlarında bulur.
➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰➰
Ali'nin evinden öfkeyle çıktıktan sonra hızla arabama bindim. Aldığım nefesi dahi vermeden arabayı çalıştırıp hızla sürmeye başladım.
Ali'nin kardeşimi suçlayan sözleri beynimde yankılandıkça farkında olmadan hızımı artırmışım.
Ondan o sözleri duyacağım aklıma gelmezdi.
Belki de öfkem kendimeydi insanları değişmez sanırdım.
Tuhaf ki hala Ali'nin durgun bakışlarında birşeyler arıyordum.
Onu haklayacak birşeyler.
Karışık düşüncelerimin içinden karşıdan gelen arabanın korna sesiyle çıktım.
Ani bir frenle ve hafif bir çarpışmayla durdum.
Sakinleşmek için derin derin nefesler alıp verdim.
Şimdi birde bununla uğraşacaktım.
Neyseki karşıdaki adam çok anlayışlı çıkmıştı. Bir saat sonra sonunda evimin kapısındaydım.
Evime girip kendimi koltuğa attım.
Gözlerimi kapattığım an tanıdık yosun yeşili gözler çıktı karşıma.
Ne vardı bu adamın gözlerinde ki bakınca ne söyleyeceğimi hatta ne düşüneceğimi bile unutuyordum.
Dakikalarca düşünmem sonucu bir yere varamadım.
Belkide doğru söylüyordur gerçekten bişey bilmiyordur,
Belki de konuşamadıkları için Sare'ye kırgındır aralarına mesafe girmiştir.
Dahada çok karışan düşüncelerime bir son verip koltukta doğruldum. Kaç gündür elimden gelen tek şeyi yapıp yine İbrahim'i aradım..〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰
Kaç günüm sevdiğim kadını aramakla geçti bilmiyorum.
Daha doğrusu kaç gün geçtiğinden bile haberim yok artık.
Zaman mekan durdu benim için aklımın almadığı kabullenemediğim geceyi gündüzü karıştırdığım, hala bir umutla beklediğim kaç asırlar gibi gelen gün.
Yine saatlerdir salonda oturmuş kaçıncı paket sigaramın dumanını ciğerlerime gönderiyordum.
Evet hayatımda aklıma bile gelmeyen sigaraya sarılmıştım.
Yine koca bir nefes dumanı içime çekerken çalan telefonla sigarayı küllüğe bıraktım.
Bu sefer heyecanlanmamıştım.
Umudumu mu kaybediyordum bilmiyorum.
Bezgince ekranda Hale yazısını görünce teli kapattım.
Anlaşılan yine onu soracaktı.
Ben yine hiç birşey bulamadım deyince bir sürü teselliyle umudumu yenilemeye çalışacaktı.
Artık bunlara ihtiyacım yoktu.
Oturduğum kanepeye uzandım günlerdir sadece salona girip çıkiyordum.
Diğer odalara gitmeye cesaretimde gücümde yoktu.
Yorgunluğun ve uykusuzluğun verdiği etkiyle uyuya kalmışım.
Zil sesiyle uyandım.
Kapıyı açmamaya karar vermiştim ama ısrarla çalması meraklandırmıştı.
Uyuşuk adımlarla kapıya gidip açtım.
Karşımda Hale'yi görmeyi beklemiyordum.
Hiç birşey söylemeden tekrar salona yöneldim.
Tabi Hale de arkamdan.
Az önce uzandığım kanepeye oturdum Hale ayakta kalmayı tercih edip yüzüme bakarak konuşmaya başladı."Neden telefonlarımı açmıyorsun merak ettim ? Hem ne bu hal evde nefes alınmayacak duruma gelmiş."
Sonra öksurdü. Dumanı dağıtmak için elini kolunu hareket ettirdikten sonra devam etti.
"Bu mu senin sevgin güvenin iki günde ne hale gelmişsin nasıl bu kadar çabuk pes edersin ? "Söyledikleriyle kaybolan öfkem yeniden alevlendi.
Hızla yerinden kalkan adam öfkeyle karşısındaki kadının kolunu acıtacak derecede sıktığından habersiz sürüklercesine yatak odasının kapısından içeri savurdu.
Hale kolunda yeniden hissettiği kan dolaşımının rahatlamasıyla kolunu ovaladı.
Karşısında öfkeden ela gözleri kırmızıya dönmüş adama bakınca istemsiz geriye adım attı.İbrahim dağılmış yatağın üzerinde kalan çarşafın yarısınıda hırsla çekip savurarak konuşmaya başladı
"Sen ne diyosun lan bak ben bu odaya bir daha girmedim giremedim"
Sesini daha çok yükseltip dolaba yöneldi. Zaten kapağı açık olan dolaptan kırmızı elbiseyi alıp yere fırlattı.
"Bak görüyo musun bu elbiseyi?
Ben almıştım ona doğumgünün de
Ama o götürmeye bile tenezzül etmemiş.
Ben kaç gündur aynı kıyafetle duruyorum haberin var mı? Sırf bu elbiseleri bu odayı gormemek onun kokusunu almamak için .
Hale tam sakinleştiğini düşünürken bu sefer bileğinden daha hafif tutarak mutfağa sürüklendi.
Hale gördükleriyle zaten iri olan gözlerini mumkunmus gibi daha çok açmıştı.
"Bak görüyo musun pastayı ben meyveli seviyorum diye kendi sevmedigi halde meyveli yapmış bide dalga geçer gibi nice senelere yazmış, ama ben onu sevmiyorum ya atamadım hala yaptıklarını"
Sonra seri adımlarla salona yöneldi Hale de onu takip etti.
Orta sehpanın üzerinde solmuş güllerin yanındaki kutuyu eline alıp paketini parçalayarak açtı.
İçinden bir roman ve zarif bir kolye çıkararak Hale'ye doğru gösterip az öncekinden daha sakin yada daha bezgin bir halde konuşmaya devam etti.
"Bak bu romanı ben yazdım ikimizin aşkını anlatan bir roman inanabiliyo musun benim gibi odun bir adam yazdı"
Derin bir nefes alıp koltuğa bıraktı kendini gözunden akan yaşı gizlemeden fısıltı gibi döküldü ağzından kelimeler.
"Ben romanı yazdım ama asıl sonu Sare yazmış."Hale karşısında çaresiz adamı görünce boğazındaki düğumden dolayı konuşamadı.
Ve sessizce oradan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLATA HASRET
General FictionHastalığın gölgesinde eriyen bir beden ve tutkulu bir aşk. Çaresiz vazgeçişler. Peki hayata tutunmak için gerekli olan nedir? Sare ve Ibrahim'in tutkulu aşkına düşen büyük imtihan. Sevdiğine kıyamayan Sare nasıl bir çözüm bulacak ve kendince bul...