Her şey bu kadar basit olabilir miydi? O kadar emek o kadar çaba boşa mıydı yani? Ya kardeşi! Ona ne olacaktı peki? Bunu ona nasıl söyleyebilecekti.
Kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı, ne kadar da parlak ve güzel bir gökyüzüydü böyle gülümsedi ve elini güneşe kaldırdı, parmaklarıyla güneşi kavramak istedi. O kadar parlaktı ki belki bir gün onun gibi ışıl ışıl olabilirdi. Parmaklarıyla güneşin yarısını kapattı. İşte tam olarak böyleydi. Yarısı karanlık, yarısı parlak ve güzel. Hiçbir zaman tam anlamıyla parlayamamıştı ve parlayabileceğini de sanmıyordu.
Kafasını sağ tarafa çevirdi ve kocaman hastanenin giriş kapısına baktı. Oradan çıkan bir kadına takıldı yüzü. Kadın bir mutlulukla çıkmıştı kapıdan, keşke kendisi de böyle çıkabilseydi şu kapıdan.Kadının karnının şişikliğinden kadının hamile olduğu o kadar belliydi ki. Kadın elini kaldırdı ve karnına koydu arkasına döndü ve bekledi, saniyeler içinde kadının elini uzun ve cüsseli bir adam tuttu ve gülerek yürümeye başladılar. Derin güneşe doğru uzattığı elini indirdi ve karnına koydu. Asla hamile kalacak zamanı olamayacaktı. Asla anne olamayacaktı. Asla aşık olamayacaktı. Her zaman ona anlatılan aşkı bir türlü bulamayacaktı. Gözlerini kapattı. Ahh o güzeller güzelli kardeşine ne olacaktı? Umay'a kim bakacaktı o olmazsa?
Bunları düşünmek istemiyordu. Kafayı yemek üzereydi. Kafasını tekrar gökyüzüne çevirdiğinde bulutlar güneşi kaplamıştı. Artık güneşin güzelliği ve parlaklığı görünmüyordu. Bulutlar onu kaplamış ve içine hapsetmişti. Şimdi kendi içi gibi. Artık onun olacağı gibi. İçindeki o yarım parlaklık da yok olmuştu artık. O yarım karanlık tüm olmuş ve birleşmişti...
•••••4saat sonra••••••
Derin evlerinde oturmuş Eylülün yemekleri masaya koymasını bekliyordu.
" Eee kelebeğim, Sonuçlar neymiş ne dedi doktor anlat bakim? "
Duyduğu şey üzere kafasını kaldırdı ve en yakın arkadaşına baktı, bir şey diyemiyordu.
Evet haklıymışsınız. Ciddi bir şey varmış. Ansızın bayılmalarım açlıktan ya da çok çalışmaktan değilmiş! Beynimde tümör varmış! Diyemedi. Nasıl derdi? Hiçbir zaman en yakınlarının en sevdiklerinin başına bunların geleceklerini düşünmezdi. Sorun da buradaydı ya, bunlar hep başkalarının başına gelecek sanırdı. İnsanlar asla en kötülerin sevdiklerine geleceklerini düşünmezdi. Derin'in de düşünemdiği gibi.
" Abla! Daldın gittin. Anlatsana çatlatacaksın bizi şimdi burada. Sonuçlar ne diyor bayılmaların ne içinmiş ? "
Konuşan kardeşine baktı ve gülümsedi. Derin bir nefes aldı. Ayağa kalktı ve karşısında oturan iki insana baktı. En yakın dostu Eylül. Kız kardeşi Umay.
" Öncelikle, bu nasıl denir bilmiyoruuum. Nasıl söylenir nasıl konuşulur. Be- Ben gerçekten bilmiyorum. "
Sonuçları aldığından beri içinde tuttuğu o hıçkırığı bırakmış ve ellerini başının arasına alarak ağlamaya başlamıştı. Hıçkıra hıçkıra. Ne diyebilecekti? Nasıl diyebilecekti ki? Saçmalıktı bu! Daha 27 yaşındaydı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sınırı
ChickLitİnsan sevdiklerini kaybettikten sonra tekrar ayağa kalkabilir miydi? O kalkmıştı ama! Kardeşi için. Onun yanında olmak için Derin hayata tutunmuş ve kardeşi için çabalamış öğretmen olmuştur. Ama hayat işte, her zaman ki gibi onu rahat bırakmamıştır...