Oradan çıktıktan sonra Maria'yı onu beklerken koridorda gördü, Maria ona bir kart uzattı "Bu senin mahkum kartın", suratı kaskatı bir şekilde kartı aldı. "Beni Svesia'ya götür." dedi. Maria hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı'arkasındanda Uluğ. Yolda aklında binbir türlü şeyi mukayese etti. Mührü kırılmıştı artık. Babasının ona öğrettiği bütün büyüler parmaklarının ve dudaklarının ucundaydı artık ama şeytan kanını kullanamazdı artık eğer eğer kullanırsa bir daha vücuduna dönemeyebilirdi. Mührü bir denese miydi? Kimsenin olmadığı bir mekana ihtiyacı vardı... Bayağı yürüdükten sonra çok uzun bir koridora geldiler. Uluğ birden samimeyetle elini Maria'nın omzuna attı ve yanağını sıktı " Şaka yapıyorum". Suratına koca bir gülümseme yerleştirdi ve devam etti " Eminim bunu yapmak için iyi bir sebebin vardı. Maria yine kıpkırmızı kesildi ve zorlukla nefes almaya başladı, kalbi göğsünün içinde dört dönüyordu sanki. Maria düsündü, benden bir şey mi isteyecek acaba? Yada bir şekilde intikam almayı mı planlıyor, hayır hayır! Başka bir şey var... Ve beraberce kafeterya benzeri bir yere vardılar. Svesia'yı gördüler ve Uluğ el salladı ve yanına gittiler. Svsia bu sefer yeşil çicekli mavi bir elbise ve açık kahve babetler giyiyordu, her zaman böyle güzel miydi? Saçlarının turuncu-kızıl bukleleri hala alevlerin dans edişini andırıyordu, maviye çalan gözleri hala uyuştururcasına mutlu ediyordu, küçük burnu ve pembe dudakları yine ölümüne kendine bağlıyordu Uluğ'u. Elinde eskice bir kitap vardı. Ona doğru ilerlediler.
- Demek döndünüz dedi Svesia suratında her şeyden habersiz muazzam güzellikte bir gülümsemeyle. Ep çok acıttı mı?
- Pek değil diye karşılık verdi gülümseyerek Uluğ.
- Otursanıza.
- Tabii ama ilk önce yiyecek bir şeyler almalıyım, serum pek doyurucu değil.
- Hemen getiriyorum, sütlü çayımız muhteşemdir ister misin?
- Yiyecek olduğu sürece pek farketmez.
- Maria sen bir şey ister misin?
Maria kafa sallayarak reddetti. Svesia oradan ayrıldıktan sonra Uluğ gülümseyerek Maria'ya döndü. "Küçük tatsızlığımızdan ona bahsetmesek daha iyi olur" dedi. Maria başıyla onayladı ve Svesia'yı beklemeye koyuldular. Svesia elinde bir tepsiyle döndü üzerinde bir tavuklu sandviç, ince poselen bir fincanda sütlü çay ve bir dilim vanilyalı pasta vardı." Buyurun efendim, bunlar karşı masadaki beyefendiden.". Uluğ hiç beklemeden yemeğe başladı.
- İmaj değiştirmişsin.
- Evet, kağıttan hasta elbiseleri bu sene moda ama tarzım değildi.
Svesia kıkırdadı ve kitabını tekrar eline aldı. Uluğ yemeğini bitirdiğinde Svesia'ya saçımı sakalımı kestirebileceğim herhangi bir yer varmı burada?
Svesia hızlıca kitabını bırakarak ellerini masanın uzarine koydu ve yüzünü Uluğ'un yüzüne kadar getirdi. Oldukça heyecanlı gözüküyordu " Ben kesebilir miyim? Lütfen lütfen lütfeen?". Hiç beklemediği bu hareket karşısından Uluğ afallamıştı. Doğrusu bu hali çok şirin gözüküyordu. " Benim için sorun teşkil etmez.". Svesia Uluğ'un elini tutup onu yerinden kaldırdı. Pastasından henüz bir parça almıştı. Hızlı adımlarla Uluğ'un bilmediği bir yere bilmediği bir yere gitmeye başladılar. Uluğ bu durumdan hoşnuttu. Svesia'nın elinin sıcaklığı Uluğ'un elinde bir şeyleri kıpır kıpır ediyordu. Arkasına baktığında Maria'nın onlarla gelmediğini farketti. Umursamadan devam etti. Bir katy çıktıktan sonra biraz yürüdüler ve bir odaya girdiler, odada sahibinin karakterini belli eden hiçbir şey yoktu. Kullanılmayan bir otel odasını andırıyordu. Beyaz,düzgünce yapılmış yatak, ahşap zemin, üzeri bomboş bir çalışma masası... Uluğ Svesia'ya döndü ve "Rahatsız olduğumdan değil ama burası senin odan mı?" "Evet ne oldu?" "Hiiç". "Sen banyoya geç ve sakalını kes, geri döndüğünde bende saçını keserim" "Olur". Svesia ona bir traş bıçağı uzattı. Uluğ şaşkınlıkla aldı. "Neden odanda jilet var" "Kazaklarımı traş etmek için , yün temizleyici bulmak pek kolay değil burada.". Uluğ banyoya gidip traş oldu ve geri döndü. Traş onun yüzünü ortaya çıkarmıştı. Döndüğünde Svesia yere bir örtü sermiş çalışma masasının önündeki sandalyeyi de üzerine koymuştu. Uluğ sandalyeye ilerledi ve oturdu. Svesia yanına gelip çalışma masasının en alt gözünü açtı ve sprey, tarak, saç traş makinesi ve makas çıkardı. "Saç kesmeyi seviyorsun ha?" " Annem ögretmişti, dışarı çıktığımızda onu görmeyi planlıyorum". Çıkacaklarından çok emindi onu kesinlikle hayal kırıklığına uğratamazdı. Svesia yavaşça saçını taramaya başladı elleri muhteşem hissettiriyordu. Saçlarını kesmeye başladı ve 15 dakika kadar sonra bitirdi. "İstersen duş al odan daha hazırlanmamıştır." "Tabii, teşekkür ederim". Tekrar banyoya gitti ve duşa girdi. 20 dakika sonra çıktı ve askıda duran havluyla ilk önce saçlarını ve vücudunu kuruladı ve beline bağlayıp dışarı çıktı ki karşısında Svesia'yı gördü. "Ben... şey... temiz havlu..." diye mırıldanabildi ancak Svesia. Tam oradan ayrılıyordu ki Uluğ kolunu uzattı ve elini duvara yaslayarak onun yolunu kesti. Diğer eliyle saçını geriye attı ve dudaklarını onun dudaklarına getirdi, küçük bir öpücük aldı, boynuna yöneldi ve bir ondan bir soluk aldı. Bir soluk nasıl böyle ömründeki bütün alıp verdiği nefeslerden daha güzel olabilirdi? Tekrar dudakları şehvetle ve tutkuyla birleşti. Nefes alışverişleri hızlanıyor ve kalpleri deli gibi atıyordu. Dudakları yumuşacık ve muazzam tatlıydı. Elini duvardan çekti ve yavaşça beline götürdü. Birbirlerinden hiç ayrılmadan yatağa ilerlediler. Yatağa geldiklerinde Svesia yatağa uzandı, Uluğ da üzerine. Uluğ erekte olmaya başlamıştı birbirlerine daha çok kenetlenmeye başladılar bedenleri adeta birdi. Uluğ Svesia'nın göğüslerinin yumuşaklığını göğsünde hissediyordu, uyuşmuş gibiydi. Svesia Uluğ'un her hareketinde adeta dans eden sırt kaslarını sımsıkı sarıyordu. Uluğun, tüm vücudu semsertti, Svesia kendinden geçecek gibi hissediyordu. Elbisenin omuzlarını serbest bıraktı ve Uluğ elbiseyi aşağı çekti, pembe bir sutyen giyiyordu. Uluğ tamımıyla erekteydi, tam sutyeninin kopçasını açacaktı ki durdu. "Yapmamalıyız... Yapamayız... Buradan çıkmadan olmaz.". Svesia şaşkın bir ifadeyle ona baktı, oyun mu oynuyordu bu, hiç bir şey söyleyemedi. Yavaşça birbirlerinden ayrıldılar ama birbirlerinden kopmak istemiyor gibiydiler. Uluğ yataktan kalktı ve banyodan kıyafetlerini aldı, giydi. Odaya geri dönüp etrafa bakındı, bir şeyler arıyormuş gibiydi "Temizmiş... Sana söyleyeceklerim var," dedi ve yatağın yanında duran kanepeye oturdu.
- Bir planım var ama sana ve birkaç kişiye daha ihyiyacım var." Svesia hiçbir şey söylemedi ayrıca plandan Maria'ya bahsetmeyeceksin, o potansiyel bir hain.
- O benim arkadaşım!
- Rahiple bir olup bana tuzak kurdu, mührüm kırıldı, ona güvenemeyiz.
Mühür de neydi?
- Yanlış anlamışsındır... O öyle bir şey yapmaz!
- Ah evet doğru ya! Beni yere yığıp bayıltmasını yanlış anlamış olmalıyım!
Kısa süre sükût hakim oldu ortama sonra dayanamayıp devam etti Svesie
- Üzgünüm.
- Bir şeyi değiştirmeyecek, ona uysal çocuğu ouynadım o yüzden sorun yok ayrıca mühür kırıldıktan sonra daha güçlü sayılırim ama eğer kendimi çok zorlarsam pek iyi sonuçlar doğurmaz. Öncelikli olartak 3 kişi bulmalıyız sonrasında ekipman ve kitaba ihtiyacım olacak.
- Planın ne?
Dolaşırken burayı inceledim. İçeriyi havalandırmalar soğutuyor ve havayı nemlendiriyor yani burası ya çok çok kurak bir arazi yada çöl. Ama havalandırma dedikleri kullanılamaz, herhangi bir gazın kullanımına karşı veya kaçışta kullanılma ve saklanma olasılığına karşı küçük, çok sayıda ve dağınık. Bazı duvarlar diğerlerinden farklı malzemeden yapılmış. Muhtemelen kaçışa karşın. Ama ep varken neden böyle bir uygulama var?
- Bilmem.
- Çünkü burada biri eplerden kurtulabiliyor. Ve kaçmaya kalkışmış ki bunu anlamışlar ayrıca işbirliğine yanaşmamış ki duvarları güçlendirmişler. Ayrıca rehine alarak da kurtulamayız çünkü çalışanların hepsi eski idam mahkumları. Yoksa burada çalışamazlardı ayrıca birkaçının bileğinde kesikler ve çeşitli yaralar gördüm. Binayı da sektörlere ayırmışlar, uzun koridorlar ve katlı bölümler bunu gösteriyor. Ama asıl sorun dışarısı büyük ihtimalle uzun duvarlarla çevrili ve özel gardiyanlarla gözcüler var. Burası büyük ihtimalle hükümet destekli yani gizleniyor ve dolayısıyla yakın çevrede yerleşim yeri yok yani ihtiyaçlar için kara değil hava yolu kullanılıyor. Yani taşıt kullanabiliriz. Buradan büyü kullanmadan çıkamayız.
- Büyü mü aklını mı yitirdin?
- Evet ve hayır. Sizin kullandığınız şey aslen ham büyü, burası için güvenilir olanlar biliyor. Fakat size açıklanmamış ayrıca buradakilere de kullandırmıyorlar. Muhtemelen günah falan demişlerdir. Burada herkesin katılacağı bir etkinlik oluyormu?
- Ceset festivali oluyor ama...
- Harika ne zaman ?
- 10 ağustosta.
- O zaman 21 gün sonra... özgürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damarlarımdaki Şeytan
Roman pour Adolescents"Onu korumalıyım... Hayatımı feda etmem gerekse bile... Şeytanla bir olmam gerekse bile... Onu bu cehennemden kurtaracağım" Uluğ bir gece evine geldiğinde, önü bir yığın swatla doludur. Birden elini bir el tutar ve koşmaya başlarlar elini tutan bir...