'Gnash- I hate you I love you (ft. Olivia O'brien)'
Medyaya ekleyemiyorum ama tüm kitabı bu şarkıyla yazdım, belki sizde dinleyerek okumak istersiniz.
- - -Bana kızıyorsun, biliyorum. Ben çattığın kaşlarına bile hayran kalırken bana kızdığın gerçeğine odaklanamıyorum, üzgünüm, ay tozu. Kızma bana, çünkü hep kızıyorsun, alıştım sanırım, ay tozu.
Sessiz kalmam her seferinde seni daha çok delirtiyor, biliyorum. Öğrendim artık. Ama cevap verince de verdiğim cevaba kızıyorsun, ay tozu. Hep kırılan ben oluyorum, pek farklı bir sonuçla bitmedi hiçbir zaman.
Söylemek istediklerim varken susmak istemiyorum. Susarsam da kızıyorsun, konuşursam da. Onun için en azından söylemiş olmayı tercih ediyorum.
"Elimde değil..."
Hayır, söylemek istediğim bu değil. Dudaklarımı hissetmiyorum. İnanma, ay tozu. İnanma ona! O ben değilim, kendimi hissetmiyorum.
"Elinde olduğunu biliyorum, Baekhyun. Bilerek yapıyorsun."
Bilerek yapmak için önce kendini bilmek gerekmez mi, ay tozu? Hissetmediğim ayaklarım, benliğim seni takip ediyor her yerde, ondan kızıyorsun işte yine bana. Ama inan bana, ay tozu, hissetmiyorum.
"Yapamıyorum. Kendime engel olamıyorum."
Hayır, yine bağıracaksın bana. Biliyorum bu yüz ifadeni. Kalbimi kırmadan önce en son gördüğüm bu yüzü nasıl unutabilirim? Çünkü sonrasını genelde hatırlamıyorum. Sadece acıyı hissediyorum, haykırırak acı çeken kalbimin sesine karışıyor sesin.
"Beni takip etmemeni sana daha kaç defa söylemeliyim Baekhyun? Seni sapık diye polise mi ihbar etmeliyim? Kaç kere uyardım, sorunu kendi aramızda çözelim istedim. Senin başın derde girmesin diye çabalıyorum ama sen tek bir adım geri bile gitmiyorsun. Gerçekten istediğin buysa senin hakkında suç duyurusunda da bulunabilirim Baekhyun. Beni takip etmekten vazgeç. Zararsız olman yüzünden bugüne kadar kibar davranmaya çalıştım, görmezden gelmeye çalıştım. Ama artık etrafımdaki insanlar da fark etmeye başlıyor Baekhyun. Kes şunu. Bir daha beni takip etme! Sakın! Yoksa gerçekten ama gerçekten seni polise ihbar edeceğim!"
Kavga etmek istemiyorum. Çünkü hep ben kaybediyorum. Hep ben yıkılan taraf oluyorum. Tabii öyle olacak, değil mi?
"Etrafındaki insanlar... Hayır, gerçek bu değil. Beni fark eden o, değil mi? Senden beş yaş büyük, sarışın kadın, barmen olan, değil mi? A-aşık olduğun kadın... Adını bile bilmiyorum."
Sinirlenince hep yüzün kızarıyor, ay tozu. Boynundaki damarlar belirginleşiyor. Ve aslında korkutucu görünüyorsun. Korkuyorum. Ama sinirli olduğun için değil korkum. Seni kırmaktan korkuyorum. Senin beni kırdığın gibi değil. Beni kırdığının binde biri kadar bile kırılmandan korkuyorum. Ama o kadın... O kadın seni kırıyor, parçalıyor, ay tozu. Görüyorum, biliyorum, hissediyorum.
"Beni duymuyorsun bile, değil mi? Sana neler söylüyorum ve senin cevabın bu mu? Neden böylesin Baekhyun? Neden böyle bir... Ayyaş bir sapığa dönüştün?"
Yine söylüyorsun, ayyaş bir sapık. Ayyaş olduğum konusunda sana hak vermeye başladım ama sapık değilim ben, ay tozu. Sadece umutsuzluğunda boğulan çaresiz bir aşığım.
"Bir zamanlar... Böyle değildim, sende biliyorsun işte."
Ne söylediğimi bilmiyorum, sadece mırıldanıyorum. Ama yine bir şekilde ona ulaşıyor söylediklerim.
"Bahsettiğin zamanlar arkadaşımdın."
Hayatta en kötü şeyin başınıza geldiğini düşündüğünüzde, hayat size bir ders vermek ve çok daha kötülerinin olduğunu göstermek için, çok daha kötü bir durumla baş başa bırakır sizi. Bu şuan bulunduğum durumda da öyleydi. Daha ne kadar çok kırılabilirim, ne kadar canım yanabilir daha fazla, diye düşünmek gibi bir hata yaptım bir kaç saniye önce. Ve işte, şimdi duyduklarım beni kırmakla kalmadı, kalmayacaktı. Şimdi nasıl parçaladıysa, acıyı hücrelerimde hissettirdiyse, emindim ki, bu gecelerce sürecekti.
"Şimdi... Hiçbir şeyin."
Başım yere eğik dururken kendi içime mırıldanmaktı amacım, ay tozu. Duyma sen bunları. Dinleme beni. Git buradan. Kırabilir bu bilinçsizlik seni.
"Evet. Bu senin yüzünden. Bunun için bana kızamazsın.""Benim yüzümden... 'Seni seviyorum' cümlesinin mutlu ettiği gibi alev alev yanan bir ateşe de itebildiğini nereden bilebilirdim?"
Git! Git buradan, ay tozu! Kaç hemen! Dinleme beni, duyma bilinçsiz bedenimin söylediklerini. Git buradan, yalvarırım sıkı tut kalbini, izin verme bana.
"İki yıl öncesi hakkında konuşmaya gelmedim. Sadece vazgeç artık. Takip etme beni. Hatta mümkünse bugünden itibaren artık görmeyeyim bile seni. Sadece git. Sende beni görme. Sana da iyi gelecektir."
Sensizliği ilaç sanarak önüme iterken aklından geçen gerçekten beni zehirlemek değildi, biliyorum, ay tozu.
"Gidemem, ay tozu..."
Dudaklarımdan çıktığı anda pişmanlığın bir şimşek gibi çarpışına şahit oldum.
Kaç, ay tozu. Kaç.
Neden böylesin, neden bakışlarında boşluk, yüz ifadende afallamışlık var? Neden gitti boynundaki belirgin ürkütücü damarlar? Neden yüzünün kırmızı rengi geride pembeyi bıraktı ay tozu?
"Bir daha sakın, sakın bana öyle seslenme. Sakın."
Üzgünüm, Ay tozu.
"Üzgünüm, Sehun."
Adın naftalin kokuyor, ay tozu.
Gidiyorsun. Ve ben yine tüm hislerimi kaybediyorum. Kendimi kaybedene kadar içmek için bende gidiyorum.
Unutma, ay tozu. Işığına ihtiyacı var yıldızların. Sen olmadan karanlıkta boğulurlar, var oluşları anlamsızlaşır. Kaybolmuş yıldıza da yetmez belki ışığın. Ama sen yine de unutma, ay tozu. Işığına ihtiyacım var.
- - -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tozu
Fanfiction- - - Gökyüzünden ay tozları dökülmüş; -eğer varsa- kalbi güzel olanlara, saf sevgiye hala inananlara ve sevgiden yana umudu olanlara... - - - /Gerçeğin çamuruna bulaşmış bir masal. Ve masallar kötü sonla bitmez./