3- Teşekkürler, Ay Tozu.

101 8 2
                                    


- - -

Bulutlar bencil midir yoksa farkında değiller midir yıldızları örttüklerinin? Belki kıskançlardır, kıskanıyorlardır karanlıkta parlayan küçük noktaları. Kıskançlıkları yüzünden geceleri kaplıyorlardır gökyüzünü ve ne insanların yıldızları ne de yıldızların insanları görmesine izin vermiyorlardır.

Ne kötü... İhtiyacın olan ışığa kavuşmana rağmen mutluluğunu sergileyememek, parlayamamak ne kötü. İnsanların sana bakıp umutlar besleyemiyor olması, hayallere dalamıyor olması ne kötü. Çok değerli sevdiklerini kaybedenler için kötüdür en çok. Çünkü onlar bir yıldız seçerler gökyüzünde, kaybettiklerinin yerine. Ona anlatırlar, ne kadar özlediklerini, acılarını. Ne kötü... Bir kez daha kaybetmek.

Peki günlük yazamayan insanların gökyüzünden bir yıldız seçip hissettiklerini onlara fısıldadıklarını biliyor muydun, ay tozu? Ben günlük yazamadım, kelimelerle aram olmadı pek. Yıldız da seçemedim gökyüzünden. Çünkü hepsi çok güzel parlıyordu, karartmak istemedim hiçbirini. Onlar parlakken güzeldiler.

Ben seni seçtim, ay tozu. O ay, dedim kendime. O kocaman parlak bir ay. Onun ışığı tükenmez, kararmaz o. Kaybolmaz gökyüzünde. Bulutlar bile örtse üstünü ışığını söndüremez. Sonra kızdım kendime, bencil dedim. İnsanlar küçücük yıldızları seçerken sen koca ayı sahiplendin. Sonra karar verdim. Ay değil, ay tozu. Ay o kadar büyük ve parlaktı ki gözümde, her bir tozu da onun kadar parlak ve yüce olmalıydı. Ben seni seçtim, ay tozu.

Yine bulutlu bir gecede ben gökyüzünde yıldızları ararken sen yine başka insanların gözlerinde arıyorsun ışığı. Ama bilmiyorsun, onların gözlerinde gördüğün ışık sahte! Senin ışığın o, senin yansıman. Sensin parlayan. Bilmiyorsun, ay tozu.

Karşında oturan kadın, güzel bir kadın. Gerçekten doğal bir güzelliği var, farkındayım. Kırmızı bir elbise örtüyor güzel fiziğini. Saçları da düşüyor omuzlarından aşağıya. Senin ideal tipine çok uyuyor, biliyorum. Ama sen sevgiyi neden hep kalıplaşmış insanlarda arıyorsun, ay tozu... Seni anlamıyorum.

Bana kızdığın için normalden daha uzakta oturuyorum sizden, ay tozu. Sırf bana kızma diye. Ama buradan duyamıyorum gülüşünü. Sadece görebiliyorum. Keşke kızmasan bana bu kadar. Gülüşünü duymaya ihtiyacım var.

Boş olduğunu fark etmediğim bardağı ağzıma götürüyorum. Sonra bir anlığına gözlerimi senden ayırıp boş bardağıma bakıyorum. Bozuk bir yansımam çarpıyor gözüme. Bozuk yansımam bile biliyor ne kadar dağıldığımı.

Çökmüş bir görüntüden farklı bir şey göremeyeceğimi anladığım gün bıraktım aynaya bakmayı. Uzun zaman oldu kendimi görmeyeli. Oysaki yanılmışım, çökmüş bir görüntüden farklı bir görüntü var şimdi karşımda. Çökmüş bir görüntüden çok daha fazlası. Tükenmiş, silik bir görüntü.

Kayboluyorum. Sonsuz gökyüzünde kayboluyorum. Boğuluyorum. Bir daha asla parlamayacak bir yıldız sonsuzluğa hapsoluyor yavaş yavaş. Ölüyorum, ay tozu, görmüyorsun.

Tekrar seni arıyor sönük, karanlık gözlerim. Korkuyorum. Keşke ayırmasaydım gözlerimi, diye kızıyorum kendime. Yoksun çünkü. Gitmişsin. Nasıl yok oldun o kadar kısa süre içerisinde ay tozu?

Yerimden kalkmak ve etrafta seni aramak istiyorum, seni bulmak istiyorum. Ama sarhoş bedenim benimle aynı fikirde değil. Kıpırdamıyor yerinden. Midem de bulanıyor, kusacağım yine, biliyorum. Alkole dayanıklı olmadığımı bile bile içiyorum, her gece kusuyorum.

Zayıflamışım, öyle söylüyor ışığını benimle de paylaşan küçük yıldızım. Benim küçük yıldızım... Düşünüyorum da, ay tozu, senden sonra en değerlim o. Çünkü sen yokken hep yanımda oldu, ihtiyacım olan senin ışığındı ama o kendi ışığını benimle paylaşarak beni yaşattı. Yaşıyorum, demek ne kadar doğru bilmiyorum ama şuanda hala aldığım yarım yamalak nefeslerin sebebi o. Ona minnettarım. Sende  bir gün ona minnettar olur musun, bilmiyorum.

Biri yanımdaki sandalyeyi çekip oturuyor, bulanık zihnim fark etmeme engel oluyor. Midem bulanıyor.

Kalkmam gerek. Dışarı çıkmam ve gidip çimenlik bir yerde kusmam gerek. Burada kusamam. Çünkü sahibi nefret ediyor artık benden. Her gece lavabolarına kusarken sarhoşluktan tutturamıyorum kusacağım yeri. Yerlere kusuyormuşum, kızıyor bana. Dışarı çıkmalıyım.

Yalpalayarak da olsa kalkıyorum masadan. Az önce yanıma oturan kişi de ayaklanıyor benimle. Sonra tutuyor kolumdan, yürümeme yardım eder gibi. Birlikte çıkıyoruz dışarı. Yine buluyorum o küçük, eski parkın çimenliğini. Duramıyorum, kusuyorum.

İnsanlar iğrenerek bakıyor bana. Çok insan yok, ama olanlar da benden iğreniyor. Bu bölgede yaşayan insanlar şikayet ediyorlardır parklarına kusan ayyaşlardan. Kimse sevmez beni buralarda.

Sırtımda hissediyorum bir eli, okşuyor yavaş yavaş. Sonra bir el önüme düşen uzamış saçlarımı tutuyor. Bir süre kusuyorum ve boş öğürmeler geldiğinde duruyorum. Yanımdaki insana bakamıyorum kafamı kaldırıp. Kim olduğuna bakamıyorum, çünkü utanıyorum. İğreniyordur benden. Sende iğrenir miydin, ay tozu?

Sırtımdaki ve saçlarımdaki eller kayboluyor. Bulanık zihnim midemdeki alkolün yokluğunu hissettiği için midir bilmem ama bulanıklığından hafifçe sıyrılıyor. Bir şişe su görüyorum, kapağı açılıyor ve bana uzatılıyor. Alıp bir yudum içmeye çalışıyorum, bir kısmı çenemden aşağı akıyor. Sonra şişe elimden geri alınıyor ve takip etmeye çalıştığım ellerden biri diğer elin avucuna su döküyor şişeden. Sonra o suyu ve ıslak eli yüzümde hissediyorum. Şaşkınım, benden iğrenmiyor. Kustuğum ağzımı temizliyor eline su dökerek. Sonra yüzümü yıkıyor. Islak elini saçlarımda hissediyorum, saçlarımı geriye doğru itiyor.

Sıcak avucu... Sıcak avucunu yanağımda hissediyorum. Bu hem yabancı hemde tanıdık bir his, biliyorum. Hissediyorum!

Zihnimin bulanıklığı engel olamıyor bu sefer gözlerimi sonuna kadar açıp karşımdaki yüze bakmama.

Sensin, ay tozu. Karşımdaki sensin. Işığın kaynağı sensin. Hissettiğim sıcaklık sensin.

Ya ben hala içeride oturduğum masada sızdım ve rüya görüyorum ya da karşımdaki adam sana çok benzeyen bir yabancı. Çünkü sen olamazsım, ay tozu. Şefkatini hissettiğim sen olamazsın. Ama ışık, sensin. Bu sensin, ay tozu.

"Ay tozu..."

Bilinçsiz dudaklarımdan yuvarlanarak çıkıyor sadece bana ait olan ismin. Gözlerini kaçıyorsun, ay tozu. Kaçırma o güzel gözlerini, izin ver biraz, ışığına ihtiyacım var. İyileşmek için ışığına ihtiyacım var. Yaşamak için...

Hareketleniyorsun. Yerinden kalkıyorsun ve ben yine gideceksin sanıyorum. Çok korkuyorum. Ama sen gitmiyorsun. Bir kolunu bacaklarımın altından geçiriyorsun bir kolunu da sırtıma doluyorsun. Sonra kaldırıyorsun beni yerden. Kucağındayım, ay tozu. Hayalini bile kuramadığım bir yerdeyim. Kokuna en yakın yerdeyim.

Doyumsuzum, bencilim, biliyorum. Yüzümü boynuna saklıyorum. Kokunu çekiyorum içime. Ay tozu, diyorum içimden, yıllar önce kokunda acı yoktu.

Sonrasını yine hatırlamıyorum. Yoğun duygular ve sarhoşluk esir ediyor beni. Bu güzel anlar yok oluyor hafızamda, yolunu bulamıyor. Ama biliyorum, ay tozu, sabah uyandığımda baş ucumda duran ağrı kesici ve suyu koyanın sen olduğunu biliyorum. Çünkü küçük yıldızım sabahın bu saatinde gelmez gece nöbetinden, biliyorum.

Teşekkürler, ay tozu. Yaşadığımı daha fazla hissediyorum. Teşekkürler, ay tozu. Kalbimi hissediyorum.

Teşekkürler, ay tozu. Seni seviyorum.

- - -

Ay Tozu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin