AÇACAĞINIZ O TELEFONUN HER ŞEYİ DEĞİŞTİRECEĞİNİ NEREDEN BİLECEKSİNİZ ?

97 2 0
                                    

   Burdur'un o serin Mayıs akşamlarından birinde; yalnızlığımı, hayatımdan yıllar önce gidip beni terk eden insanı, üniversite de okuyup ailendem ve memleketindem uzak olduğumu düşünmekle meşguldüm yine.

  Çok içine kapanık birisi olmadığım halde aşırı derece de ince düşünen, en ufak ayrıntıyı takan bir insandım. Yaşadığım her şeyi kafamda tekrar tekrar yaşayarak, farklı davranışlarla deneyip "acaba bunu yapsam, daha mı iyi olurdu?" diye düşünürdüm çoğunlukla lakin ulaştığım sonuç asla değişmezdi çünkü her şey çoktan yaşanıp bitmişti...

   Bütün bunların akabinde üniversite hayatı yaşarken ev arkadaşlarıyla anlaşamamış; başka arkadaşlarının evinde sığıntı gibi yaşayıp cebinde beş parası olmayan ama hayatını sil baştan yazmanın arifesindeydim. Beni o zamanlar tek anlayan insan Yunus Emre'ydi. Ben sakalları şiirle karışık, kalbi Allah sevgisiyle barışık bir adamken oysa bir ateistti. İnançlıyım diye gezen bir çok insandan daha anlayışlı, zeki ve olaylara çok geniş bir pencereden bakan bir insandı. Bütün bunların akabinde derdimi sadece ona dökerdim bu dünya üzerinde, her gün farklı senaryolar kurup bir günü ağlar bir günüyse gülerdik.
Yalnız başıma yine bişeyleri düşünürken oda ya girip bana seslendi;

-"Can hadi karşıya çay içmeye çağırıyorlar içerisi şampiyonlar ligi gibi herkes gelmiş bi biz yokuz. Hadi kalk düşüne düşüne öleceksin burda."

  Sessizce kalktım yerimden gülümsedim ona, karşı daireye geçtik. İnci ablalar yine döktürmüştü. Pastası böreği çayı her şey muazzamdı. Burdur'da içimi ısıtan tek şey sevip değer verdiğim dostlarımdı. Onlarla geçen anlarda sanki her şeyi unutuyordum. Dalıp gidiyordum muhabbetin zevkine, unutuyordum dertler deryasının içinde ki çırpınışımı.

   Sohbet iyice koyulaşmaya başlamıştı derken; telefonum çaldı. Arayan Şahin'di. O an o telefonu açmasaydım belki de ömrümün bir kaç senesi çok daha farklı olacaktı ama arayan Şahin'di ve o benim için çok değerliydi. Ne zaman ki birimizden birisi düşse diğeri hemen yardımına koşardı. Arada yılların hatrı vardı. O telefonu açtığım için pişman olmadım hiç lakin sonra ki yıllar yaşayacağım kaderimin bir kısmını çizen bu telefondu...
Açtım;

-"Efendim, Şahin."

-"Can sana ihtiyacım var nerdesin kardeşim?"

-"Burdur'dayım. Anlat ne oldu."

-"Bir etkinliğim var. Düzenlemem için bir ekibe daha ihtiyacım var yoksa etkinlik iptal olacak."

-"Benim ne yapmam lazım?"

-"Sadece gel. Sağlam bi coder lazım, senin ekibinde olacak çocuklar hazır."

-"Tamam geleyim de kardeşim bi sakin ol etkinlik ne zaman kaçta başlıyor, benim ne zaman orda olmam lazım?"

-" Yarın sabah 8'de burda ol ben seni otogardan alırım. Kapatmam lazım sonra ara beni."

   Ne harika öyle değil mi ? Böyle arkadaşlara sahip olmak ? Sanki evden markete gidiyorum. İnsan bi derki nasıl geleceksin ama yok. Sadece atla gel kardeşim. Ne yapalım yapacak bişey yok. Saat akşam 8'de konuştuk. Hemen saat 11 arabasına bilet aldım. Valiz hazırla toparlan derken vakit hızlıca geçti, çıktım evden ve otogarın yolunu tuttum. Bileti kredi kartıyla almıştım. Cebimde kalan son 30 liranın 10 lirasıyla da sigara. Bu arada ben otobüste asla uyuyamam. Normal de çok kahve tüketen bir insan olduğum için genellikle günde bi kaç saat uyku yeterli olur ama o gün bi farklıydım. Şimdi hatırlamıyorum ama nerden baksanız 36 saattir uykusuz olarak sadece program yazacağımı bildiğim bir etkinliğe gidiyordum. Bakalım nasıl dayanacaktım. Oysa ben o gece uyumayı düşünmüştüm. Otobüsüm geldi bindim ve yola çıktık...

Hayatımın RÜYA'sıydı...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin