Bölüm 4

955 99 41
                                    

"Sunbae!"

Mi Young, okulun giriş kapısında gördüğü Luhan' ın yanına koşarken, bir yandan da bağırıyordu. Luhan duraksayıp, gülümseyerek arkasını döndü. Koşarak gelen kız sonunda Luhan' ın önünde durup, koluna tutunarak soluklanmaya çalıştı. Luhan, soluklanan kıza gülerek, çantasından çıkardığı su şişesini uzattı.

"Neden koştun ki bu kadar? Bir yere kaçtığım yok, ders arasında falan illa ki görüşeceğiz zaten."

Mi Young doğrulup, derin bir nefes aldı. Başını iki yana salladı. Sonra çantasından kendi su şişesini çıkardı.

"Sana günaydın demek istedim sunbae. Ayrıca ben kendi mataramdan su içerim. Çünkü üzerinde Jungkook oppam var. Yeni aldım da..." (YN: Şimdi Jungkook gelip sana 'oppa anicanayo' desin de gör. :D)

Luhan, kısık sesli bir kahkaha atarak su şişesini çantasına geri koydu. Bu kızlar manyaktı yahu! Kim bilir kaç para vermişti o mataraya? O mataranın üzerinde idolün fotoğrafı olmasa 5000 Won ederdi en fazla ama sırf üzerinde BTS grubunun maknaesi Jeon Jungkook var diye en az 50.000 Won vermiştir diye düşündü. Kahrolsun Kapitalizm! Soluklanan kızın, elini gözlerinin önünde sallamasıyla, gözlerini üzerinde Jungkook olan mataradan ayırıp, Mi Young' a baktı Luhan.

"Sunbae, bugün yine Sanat Sokağı' na gidelim mi? Oradaki kafenin pastaları çok güzelmiş. Biraz otururuz. Ne dersin?"

"Olur, aslında. Sürekli gezip dolaşmak istiyorum, gezemediğim günlerin acısını çıkarmak ister gibi..."

Mi Young, buruk bir gülümseme ile Luhan' ı onayladı.

"O zaman her gün gezelim sunbae."

***

Luhan, ilk ders bittiğinde sırasından kalkıp, üzerindeki bakışları umursamadan kantine gitti. Kapıdan girince etrafına bakındı. Mi Young' u arıyordu. Ama kız hiçbir yerde yoktu. Dersinin bitmemiş olabileceğini düşünüp, sınıfına bakmayı düşündü. Ama tam kapıdan çıkacakken, kendisine omuz atılmasıyla duraksayıp, kızgın gözlerini ve çatılmış kaşlarını, omuz atan kişiye çevirdi. Çocuğun yüzünde iğrenç bir sırıtış vardı.

"Senin küçük yalancıyı arıyorsan eğer arka bahçedeymiş. Sanırım onun da senin gibi bir sürtük olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar."

Duydukları ile beyninden vurulmuşa dönün Luhan, kocaman açılan gözlerini kırpıştırıp, boğazına oturan yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştı. Birkaç saniye bu şekilde karşısındaki çocuğun sırıtışını izleyen Luhan, kendine gelip merdivenlerden aşağı hızla inmeye başladı. Çocuk ise arkasından kahkaha atıyordu. Çocuğun kahkahalarını umursamayıp, koşabildiği kadar hızlı koşarak arka bahçeye ulaştı Luhan. Etrafına bakındı ama kimse yoktu. Sağa sola koşturarak aramaya devam etti. En sonunda kapısını aralık gördüğü kazan dairesine koştu. Kapıyı açtığında birkaç kızın Mi Young' u köşeye sıkıştırıp bağırdıklarını gördü. Dört tane erkek ise onları gülerek izliyordu.

"Kimin ne suçu olduğunu sana mı soracağız, ha? Bu okulda huzurlu olmak istiyorsan çeneni kapatıp, kendi işine bakacaksın!"

Luhan dayanamayıp oraya ilerledi ve elini ağlayan Mi Young' un saçına atmaya çalışan kızın omzundan tutup kendine döndürdü. Kız Luhan' ı görünce şaşırınca, Luhan bu şaşkınlıktan faydalanıp Mi Young' u bileğinden tutup oradan çekip aldı.

"Ne biçim insanlarsınız siz? Gücünüz küçücük kıza mı yetiyor? Sizin derdiniz benimle! Onu bu işe karıştırmayın!"

Kavgacı kız tam bir şey söyleyecekken arkada gülen çocuklardan biri kızın önüne geçip, Luhan' ın üstüne yürüdü.

Perfect TwoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin