Bölüm 3

913 101 44
                                    

"Oh Sehun. Abimin adı Oh Sehun."

Mi Young, abisinin adını söyledikten sonra tek kaşını kaldırıp gözlerini başka yere sabitleyen Luhan' a baktı. Aslında o da merak ediyordu, Luhan' ın abisini tanıyıp tanımadığını. Ama ondan daha çok merak ettiği bir şey vardı. O da abisi Sehun' un Luhan' ı tanıyıp tanımadığıydı. Aralarındaki merak dolu sessizliği Luhan böldü.

"İsim yabancı gelmiyor ama hatırlayamadım. Belki de sadece adını falan görmüşümdür. Şirketiniz varmış ya hani..."

Mi Young, bu işi abisinden öğrenmeyi aklına koyup sevimlice gülümsedi.

"Olabilir ama dediğim gibi sunbae, öyle televizyonlarda boy gösteren büyük bir şirket değil. Neyse bunları sonra konuşuruz. Pizzamız neden gelmedi ki?"

Gerçekten, neredeyse yarım saatten fazla sohbet etmişlerdi ama siparişleri gelmemişti. Luhan, doğrulup sandalyesini geriye itti.

"Ben sorup geleyim, en iyisi. Sen bekle beni."

***

Yanlış kişiye giden siparişlerinin doğru olanı bulmasından sonra yemeklerini yiyip, birazcık da oyun alanında basket atma oynamışlardı. Ardından Luhan, ısrarla Mi Young' u evine bırakmıştı. Ve bir şey fark etmişti. Evleri çok güzeldi yahu! Küçük bir şirket diyordu Mi Young ama işleri bayağı iyiydi anlaşılan. Mi Young' u bahçe kapısından bıraktıktan sonra kendisi en yakın durağa yürümüş bir taksiye binip evine gitmişti. Eve geldiğinde annesini portmantonun önünde buldu. İçeri girmek için kapıyı açar açmaz elleri belinde olan annesini görmek, Luhan' ı biraz korkutmuştu açıkçası. Elini kalbine götürüp, abartılı bir oyunculuk sergiledi.

"Amanın! Beni korkuttunuz Madam Kang!"

Annesi ilk önce şaşkınlıkla Luhan' a baktı. İki yıldır gülümsemeyen, tek bir şaka dahi yapmayan ve okuldan çıktığı gibi eve gelip, kendini odasına kapatan oğlu, biraz önce şaka yapmıştı. Bayan Kang ilerleyip, Luhan ayakkabılarını çıkardıktan sonra ellerini oğlunun yanaklarına koydu. Luhan' ın başını önce sağa sonra sola çevirerek kontrol etti. Her şey normal görünüyordu.

"Han, bebeğim, iyi misin?"

Luhan annesinin yanağına öpücük bırakıp gülümsedi.

"Evet anne. Neden böyle yapıyorsun?"

"Bebeğim, sen 2 yıldır bu güzel gülümsemeni esirgedin benden. Şimdi aniden tekrar eski Lu Han' ı karşımda görünce korktum bir an. Neyin var Han? Neler oluyor? Anlat bana bebeğim."

Luhan sıkıntıyla iç çekti. Annesine anlatamazdı. Şu an tek istediği annesinin dizlerine yatıp televizyon izlemekti. Ama annesi tarafından rahat bırakılmayacağını da biliyordu.

"Anne, sana anlatacağım ama tepki vermeden beni dinle. Tamam mı?"

Kadın sevinçle başını salladı. Oğlu sonunda içine atmayı bırakıp dertleşecekti kendisiyle, tıpkı eskiden olduğu gibi. Salona geçip, vücutları birbirine dönük şekilde ikili koltuğa oturdular. Luhan yaşadıklarını fazla ayrıntıya inmeden bir bir anlatmaya başladı. Annesi çoğu zaman sözünü kesmek hamle yapıyor ama Luhan izin vermiyordu. Kadın gözyaşları içinde oğlunun 2 yıldır okulda yaşadıklarını dinliyor, ona yardım edemediği için, üsteleyip zorla olanları öğrenmediği için pişmanlık duyuyordu. Neşeli ve özgüveni yüksek oğlu, uğradığı hakaretler yüzünden çekingen ve içe kapanık biri olmuştu gözlerinin önünde. Kendine kızıyordu. Kendini de suçluyordu. Luhan anlatırken sıra bugüne gelince, yüzünde bir tebessümle anlatmaya devam etti. Bu Bayan Kang' ın gözünden kaçmamıştı. Oğlunun sonunda arkadaş edinmiş olması onu sevindirmişti. Hem belki arkadaştan öte olurlardı, belli mi olurdu?

Perfect TwoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin