Terbiye

620 37 2
                                    


UZUN YOL


Havadan anlamıştı. Elle tutulur en ufak bir ipucu yokken bile Beyaz Diş yaklaşan felaketi sezmişti. Değişimin yakın olduğu, anlaşılmaz biçimde içine doğmuştu. Nasıl ve neden olduğunu bilmiyordu ama gelmekte olana dair bu hissi bizzat tanrılardan almıştı. Kavrayamayacakları bir şekilde niyetlerini kulübenin etrafından ayrılmayan kurt-köpeğe açık etmişler, o da içeri adımını bile atmadığı halde onların akıllarından geçeni anlamıştı.

Bir akşam yemekte köpek sürücüsü, "Şunu bir dinlesene!" dedi hayretler içinde.

Weedon Scott dinledi. Kapının dışından alttan alta endişeli bir inleme, nefesin yanında zar zor duyulabilen bir iç çekme sesi geliyordu. Sonra sahibinin içeride olduğunu, henüz yalnız ve gizemli firarına başlamak için harekete geçmediğini Beyaz Diş'e gösteren uzun bir koklama.

Köpek sürücüsü, "Eminim bu köpek aklından geçenleri biliyor," dedi.

Weedon Scott, dolu gözlerle arkadaşından ötelere baktı ama dili, aklından geçenleri yalanlıyordu.

"Kaliforniya'da bir kurtla ne halt ederim ben?"

Matt, "Ben de onu diyorum ya," diye cevapladı. Kaliforniya'da bir kurtla ne halt edersin?"

Bu söz Weedon Scott'ı tatmin etmedi. Matt kaçamak konuşuyor gibiydi.

Scott, "Beyaz adamın köpeklerinin ona karşı hiç şansı yok," diye söze devam etti. "Görür görmez hepsini öldürür. Milletin zararını karşılamaktan iflas bayrağını çekmezsem bile yetkililer gelip bunu götürür sonra da elektrik verip öldürürler."

Köpek sürücüsünün yorumu, "Köpek düpedüz katil," oldu.

Weedon Scott şüpheyle ona baktı.

"Böyle bir şey asla olmaz," dedi kesin karar olarak.

Matt da, "Böyle bir şey asla olmaz," diye sözünü sonuçlandırdı. "Neden? Çünkü sadece ona bakmak için bir adam tutman lazım gelir."

Berikinin şüphesi biraz dinmişti. Neşeyle başını sallayarak bu sözü onayladı. Bunun ardındaki sessizlikte derinden gelen o yarı hıçkırış, yarı inleme sesini, peşinden de uzun ve sorgulayıcı koklamayı duydular.

"Seni acayip düşünüyor, bu hiç inkâr edilemez."

Beriki büyük bir öfkeyle dik dik baktı arkadaşına. "Lanet olsun be adam! Benim de aklım var ve en iyisi nedir biliyorum!"

"Ben de aynı şeyi diyorum ama..."

"Ama ne?"

"Ama..." köpek sürücüsü önce yumuşak bir sesle başladı ama sonra fikri değişti ve içinde giderek yükselen kızgınlığı açığa vurmaya başladı. "Ne oluyor ki, ne bu hiddet. Şu yaptıklarına bakılınca insan senin aklından geçeni bilmediğini düşünüyor."

Weedon Scott bir süre iç tartışma yaşadıktan sonra daha nazik bir sesle, "Haklısın Matt. Ne düşüneceğimi bilemiyorum ve asıl mesele de bu," dedi.

Kısa bir aradan sonra devam etti. "Çünkü köpeği yanımda götürmem tam bir saçmalık olur."

Matt'in cevabı, "Aynı fikirdeyim," oldu ama patronu bu cevaptan yine tatmin olmadı.

Köpek sürücüsü masumane, devam etti. "İyi de ulu Sardanapalus4 adına, benim anlamadığın, senin içinden geçenleri nasıl biliyor bu köpek?"

Scott, kederle başını sallayarak, "Buna benim de aklım ermiyor, Matt," diye cevap verdi.

Beyaz Diş'in, kulübenin aralık kapısından, içeride o belalı el çantasını yerde, sahibini de eşyalarını içine yerleştirirken gördüğü gün sonunda gelip çattı. Ayrıca bir de içeride sürekli oraya buraya gidip geliyorlardı; kulübenin o dingin, huzurlu havası bozulmuş, tuhaf bir tedirginlik ve huzursuzluk hâkim olmuştu. Kuşku götürmez kanıt işte buydu. Beyaz Diş, zaten hissetmişti. Ama artık aklıyla da kavrıyordu. Tanrısı, yine uzaklara gitmeye hazırlanıyordu. Ve ilk gidişinde onu nasıl yanına almadıysa, şimdi de burada bırakacağı kesindi.

Beyaz DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin