Türünün Çağrısı

1.2K 54 22
                                    


Aylar gelip geçiyordu. Güney Topraklarında yiyecek bol, iş azdı ve Beyaz Diş bir eli yağda bir eli balda, bolluk ve refah içinde, mutlu bir hayat sürüyordu. Sadece coğrafyanın değil, hayatın da Güneyinde yaşıyordu. İnsan inceliği bir güneş gibi üzerinde parlıyor, Beyaz Diş iyi toprağa ekilmiş çiçekler gibi serpilip gelişiyordu.

Gerçi diğer köpeklerden yine farklıydı. Yasayı, başka bir hayatı tanımayan diğer köpeklerden daha iyi biliyor, kuralları daha titiz biçimde gözlemliyordu. Ama yine de bütün o vahşetin pusuda beklediğini hissettiren bir şeyler vardı onda; sanki Vahşiliği başını kaldırmayı, sanki içindeki kurt uyanmayı bekliyordu.

Diğer köpeklerle hiç yakınlaşmadı. Şimdiye kadar kendi cinsi nasıl yaptıysa o da hep yalnız yaşamıştı ve bundan sonra da böyle olacaktı. Lip-lip ile sürüsünün yavruluk devresindeki eziyetleri sırasında ve Güzel Smith dönemindeki dövüş günlerinde başka köpeklere karşı içinde kalıcı bir nefret oluşmuştu. Hayatının doğal akışı başka yöne dönmüş ve kendi türünden uzaklaşarak sıkıca insana tutunmuştu.

Ayrıca Güney Topraklarındaki köpekler de ona hep kuşkuyla bakıyordu. Onların içindeki Vahşi Hayattan korkma içgüdüsünü uyandırıyor; Beyaz Diş'i hep hırlamalarla ve savaşa hazır bir nefretle karşılıyorlardı. Beyaz Diş ise onlara daima dişlerini geçirmek zorunda olmadığını öğrenmişti. Geri çekilmiş dudakları ve çıplak koca dişleri her zaman istediği sonucu veriyor, böğürerek üzerine saldırmakta olan bir köpeğin kıçüstü oturmasını sağlamadığına çok ender rastlanıyordu.

Bir tek baş belası kalmıştı: Collie. Bir an bile ona huzur vermiyordu. Yasaya Beyaz Diş kadar bağlı değildi Collie. Sahibinin Beyaz Diş'le arkadaş olmasını sağlamaya yönelik tüm çabalarını sonuçsuz bırakmıştı. Beyaz Diş'in kulaklarında hep onun keskin ve sinirli hırlaması yankılanırdı. Tavuk öldürme olayını asla unutmuyor, onun kötü niyetli olduğu inancını ısrarla sürdürüyordu. Henüz bir kabahat işlemeden onu suçlu ilan ediyor ve o şekilde davranıyordu. Püsküllü belası olmuştu Beyaz Diş'in. Ahırların orada, gittiği her yerde polis gibi onu izliyor, güvercinlere, tavuklara merakla baktığını gördüğü anda büyük bir infial içinde bağırıp çağırıyordu. Onu görmezden gelmek için Beyaz Diş'in en çok yaptığı şey, yere yatıp başını ayaklarına dayamak ve uyuyormuş numarası yapmaktı. Bu rol Collie'yi hep şaşırtıyor ve susmasını sağlıyordu.

Collie dışında Beyaz Diş için her şey gayet iyi gidiyordu. Kendini kontrol etmeyi öğrenmişti ve artık yasayı biliyordu. Ağırbaşlı bir ciddiyet, bir sükûnet, filozofvari bir hoşgörü havası vardı. Artık düşman bir ortamda yaşamıyordu. Her köşebaşında tehlike, acı ve ölüm pusuya yatmış gibi hissetmiyordu. Her daim duyduğu bir korku ve tehdit olarak bilinmeyen de zamanla giderek silikleşiyordu. Hayat rahat ve kolaydı. Yumuşak yumuşak mecrasında akıyor, herhangi bir korku veya bir düşman pusuda beklemiyordu.

Farkında olmasa da karı özlemişti. Eğer düşünebiliyor olsaydı, "gereğinden çok uzamış bir yaz" diye düşünürdü. Karı, ne olduğunu kendi de bilmediği, bilinçaltından gelen bir duyguyla özlüyordu. Yine aynı şekilde uzun yaz güneşi altında sıcaktan bunalınca Kuzey Topraklarına yönelik belli belirsiz bir hasret çekiyordu. Bu duyguların onun üzerindeki etkisi, kendisinin de nedenini anlamadığı bir huzursuzluk ve gerginlik oluyordu.

Beyaz Diş, hiçbir zaman duygularını belli etmemişti. Kafasını sahibinin koltuğunun altına sokup guruldarken arada boğazından yumuşak notalar çıkarması dışında sevgisini ifade edecek bir yolu yoktu. Sonra üçüncü bir yol keşfetme fırsatı verildi ona. Tanrıların kahkahalarına karşı hep hassas olmuş, her zaman alınmıştı. Kahkahalar onu çıldırtır, öfkeden kudurturdu. Ama sevgili sahibine karşı içinde böyle bir duygu barındıramazdı; efendisi bir keresinde şaka yollu ve iyi huylu bir şekilde kendisine kahkaha atmayı seçtiğinde apışıp kaldı, ne yapacağını bilemez hale geldi. O eski kızgınlığının kendisini iğnelediğini, tahrik ettiğini ve ona olan sevgisine karşın içinde yükselmeye çalıştığını hissetti. Ona kızamazdı elbette ama bir şey de yapmak zorundaydı. Ağırbaşlılığını korudukça sahibi daha da çok güldü. O sükûnetini korumaya çalıştıkça sahibi daha gürültülü kahkahalar atıyordu yüzüne karşı. Sonunda sahibi kahkahalarıyla onun da ciddiyetini bozdu. Çenesi biraz aralandı, dudakları biraz yukarı çıktı ve gözlerine mizahi olmaktan ziyade sevgi dolu bir muzip ifade yerleşti. Gülmeyi öğrenmişti.

Beyaz DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin