5.BÖLÜM: PLAN

243 35 2
                                    

Aradan 1 hafta geçmişti. Bu geçen süre boyunca odamda ve annemin yanında takılıyordum.

Annemin durumu ilk iki gün yataktan kalkamayacak kadar çok kötüydü sonraki günler ise olağan üstü bir şekilde iyi olmaya doğru gitti. Bense annemin kafası iyice dağılsın kendisini daha çabuk toparlasın diye düğün hazırlıklarını ona devretmiştim. 

Babam ise 1 haftadır  odasında vezir ile birlikteydi. Sadece akşam yemeklerine geliyor onda da hızlıca yiyip gidiyordu. O odada ne yaptıklarını o kadar çok merak ediyordum ki bir gün dayanamayıp kapısının önünden geçtim lakin odası çok iyi korunduğu için bir şey öğrenememiştim.

Bir kaç gün önce ise Prens beni görmek için  saraya gelmişti. Ancak ona karşı nefretim o kadar büyüktü ki onun suratını bile görmek istemiyordum. Ne kadarda buraya gelse bile onunla görüşmemiştim.

Onca sorunun onca derdin arasına bir de hocam eklenmişti. Arada aklıma geliyor üzülmeden kendimi alıkoyamıyordum. Gidişi beni çok üzdü ancak güçlü durmak zorundaydım.

Ülkemde ki herkes hocama karşı çok saygılıydı ve onu çok severdi. Mabetlerimizde dini törenler hep ona bırakılır, din hakkında ki hükümlerin en doğrusunu o bilirdi. Bundan dolayı babam onu bana öğretici olarak seçmişti. Ancak ülkem sadece bir şeyi bilmiyordu o kalbini Allah'a adamış ve gizliden gizliye müslümanlara yardım eden bir müslümandı.

İslam için müslümanlar için her zaman en güzel kararlar aldırmaya çalışırdı. Halka dini törenlerde, mabetlerde yada her hangi bir yerde her zaman 'dinde hiç bir şekilde ayrımcılık yoktur, kimse kimseden üstün değildir bundan dolayı müslümanları toplumdan dışlamayın ve onlara karşı saygılı olalım yoksa tanrı sizi gazaba çeker' derdi. İşin garip yanı gerçekten de kutsal metinde bunlar geçiyordu ona rağmen hala bu ülkede düşmanlık devam ediyordu.

Sanırım bu düşmanlık artık insanın vazgeçilmez bir tutkusu olmuştu.

Sarayda düğün hazırlıkları devam ederken bende odama kendimi kapatmıştım. Bir yandan kafa mı dağıtmak için kitap okuyor bir yandan da babama yapacağım konuşmanın hazırlığını yapıyordum.

Bir haftadır cesaretimi hiç bir şekilde toparlayamayıp babamla konuşamamıştım.  Ancak bugün konuşmak zorundaydım. Çünkü her geçen süre benim aleyhime işliyordu.

Gene bugünde odamın kapısını kitlenmiş düğün  hazırlıklardan  kaçmıştım.  Cam kenarına oturmuş siyer kitabımı  okuyordum.

Önceden tek bir hayalim vardı. Bir prensle evlenip bu ülkeye sahip olmak. Ancak şuan bu hayalim sanki 180 derece dönmüştü. Şimdi ise hayalim benim için daha güzel ve daha anlamlıydı. Yaşamak için nefes almak için artık bir sebebim vardı.

Okuduğum kitabın derinliklerine dalmışken aniden kapımın çalmasıyla oturduğum  pencere kenarından büyük bir korkuyla sıçradım, kitabımı hemen panikle kapatıp kapıya baktım. 

"Kızım" dedi annem. Kapıyı açmak için bir adım attı lakin kapı kilitliydi isyan dolu ses tonuyla "Gene mi kilitledin şu kapıyı. Artık anahtarı alıp atacağım. Beş dakika içerinde hazır olup salona gel. Gelinlik ölçülerin alınacak" deyip gitti.

Annemin kafasının dağılması için düğün hazırlıklarıyla onun ilgilenmesini istemiştim lakin annemin bu kadar çok istekli olacağını bilseydim daha önceden Prense derdim düğünü daha erken yapalım diye.

Harika gerçekten harika. Şuan içimde bulunduğum duruma ağlamak istiyorum. Kendimi uçsuz bucaksız bir okyanusun derinliklerine düşmüş gibi hissediyordum. Etrafım kapkaranlık, sessiz ve korkutucu. Burada dibe battıkça öleceğimi hissediyordum. İçimde bulunduğum durumu tam da böyle özetleye bilirdim. Çaresiz ve yalnız.

ZÜMRÜD-Ü ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin