3. BÖLÜM: PRENS

348 52 4
                                    

Babam sinirle kahkaha atarak "Anlamadım bir daha söyleyin, ne istiyormuş tam olarak " deyip kahkaha atmaya devam etti, ardından da yüzü eskisinden de daha sert bir şekilde Elçiye öfkeyle bakıp " Benim size, Müslüman ülkeye verecek kızım yoktur. Padişahına söyle bir daha bana böyle bir teklif yapmaya cüret etmesin. Canımı veririm ama kızımı asla size vermem hemde asla! Bir anlaşma yaptığımız için aramız düzelmiş değil tam tersi size karşı nefretim her geçen gün daha çok artıyor" dedi babam Elçiye nefret kusarak.

Elçi babamın tepkilerine hiç bir şekilde şaşırmamıştı zaten böyle bir cevap vereceğini bekliyor gibiydi "Böyle bir cevap vereceğini zaten biliyorduk. Korkma padişahımız sadece tepkini görmek istediği için söylememi istedi yani kızınla evlenmek gibi bir niyeti yok, sanırım yok..." dedi Elçi çok emin olmayarak, Elçinin her konuşmasıyla babamın sinir kat sayısı iyice artarken Elçi konuşmasına kaldığı yerden devam etti "Sana Padişahımız şöyle iletiyor; Sakın boşa hayallere kapılma kızımı evlendirip ülkeleri birleştireceğiz diye, sanma ki krallıkları birleştirince üstümüzde hüküm süreceğini öyle bir şey olmayacak! Ya bu saçmalığa son verirsin yada sonuçlarına katlanırsın" ezbere okumuştu elinde ki kağıdı, sanki karşımızda Elçi yoktu da Padişah vardı.

"Ben kızımı evlendiriyorum, bu durumun sizinle hiç bir alakası yoktur" dedi babam, Elçi duyduklarına inanmış gibi yaparak "Padişah sizleri uyarmam için yine de beni gönderdi. Ben sizleri uyarıyım da sonra başımıza neler geldi demeyin. Bu işe ilk önce ticaret yollarınızı kapatmakla başlanır bunu da sakın  unutmayın" dedi Elçi, konuşması bittikten sonra son bir kez  salondakilere göz gezdirdi. Ardından da arkasına dönüp ilerlemeye başladı. Biraz ilerledikten sonra yerinde durup" Ha bu arada" deyip bize doğru döndü bakışlarını babama doğru dikip "Bize karşı olan bu nefretin bir gün seni yok edecek, senin yok oluşunu görmek için o günü iple çekiyorum. Her zalimin elbet bir sonu vardır." dedi Elçi ve tekrardan askerlerini de alıp salondan çıktılar.

Uzun bir süre sessizlik hakim olmuştu salon da. Bu sessizliği de ilk bozan Prens olmuştu "Bence düşünmenin bir anlamı yok. Bizim Prensesle sadece nişanlanmamız bile karşı tarafı anlaşılan baya rahatsız etmiş, doğru yoldayız demektir" deyip sırıttı. Sana konuş diyen oldu mu? İçimden Prense bir tane çakma hissiyatı gelmedi değil.

Babam Prense bakıp "Haklısın karşı taraf birleşmemize rahatsız olmuş görünüyor ancak şimdi bu konuyu konuşmak istemiyorum. Yarın bu konuları uzun uzun konuşuruz şimdi biraz düşünmek ve şu yorgunluğu üstümden atmak istiyorum" dedi...

Olayın üstünden bir gün geçmişti. Bugün iki Kral bir araya gelip kendi aralarında konuşacaklardı acaba Prens de gelecek miydi? Kesin gelir o kaçırmaz böyle şeyleri. Dün Elçinin üstüne yürümeler bir şeyler söylemeler hayır yani kendisini ne sanıyorsa. 

Her geçen gün bataklığa daha da fazla battığımı hissediyordum. Zaten ülkemde zulümler bitmezmiş gibi ülkemin başına şimdi kendilerine düşman olan başka bir insan gelecekti. İçinde bulunduğum bu durum beni gereğinden fazla üzüyor yıpratıyordu. 

Nişanlanacağımı ilk duyduğumda içimde ufakta olsa bir umut yeşermişti. Prensin iyi niyetli olabileceğinin hayalini kurmuştum onca zaman ancak onun iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Hatta tam tersi bir planı bile var olabilir. 

Dünden beri gözüme tek bir damla bile uyku girmemişti. Gece boyu ne yapacağımı düşünmüştüm. Prense onunla evlenmek istemediğimi söyleyeceğim. Çok anlayacağını sanmıyorum çünkü dünkü konuşmamızdan hiç bir şey anlamamış yada anlamak istememişti. Ben yine de şansımı deneyeceğim. Eğer kabul etmezse başka bir yola başvururuz böyle biriyle evlenemem.

İçim tekrardan daralmıştı. Bu karanlık düşüncelerden biraz da olsa kurtulmak istiyordum. Pencere kenarından ayrılıp masamın üzerinde bulunan kitaplarımı elime aldım. Kütüphaneye gidip ders çalışmak beni biraz bu konulardan uzaklaştıracaktır.  

ZÜMRÜD-Ü ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin