Elimdeki kitabı yatağın diğer tarafına bırakıp ters yöne doğru döndüm. Stark malikanesindeki odam neredeyse eski evim büyüklüğündeydi. Döndüğüm yönde büyük bir pencere vardı. O kadar büyüktü ki neredeyse dördüncü duvar tamamen camdan oluşuyordu. Manhattan manzarasına gözlerimi diktim. Bu şehri sevmemiştim ama bunu dile getirecek kadar yüzsüz de değildim.
Derin bir nefes alıp verdim ve sırt üstü yatarak tavana bakacak şekilde döndüm. Bay Stark beni evine kabul ettiği için minnettar olmam gerekirdi ama buradan nefret etmiştim. Gelmek benim seçimim değildi. Zaten ailemi bırakmayı asla seçmezdim. Annem çocukluğumdan beri diğer annelerden farklıydı. Sesler duyar ve bu sesler sayesinde bazen bizi olmayan düşmanlardan korumaya çalışır bazen de bu düşmanlardan olduğumuzu sanıp kendini bizden korumaya çalışırdı. Küçükken babam annemle beni tek bırakmaya asla cesaret edemezdi. Annemi o kadar seviyordu ki onun iyileşeceğine dair asla bitmeyen umutları vardı. Vardı diyorum çünkü annem asla iyileşmediği gibi giderek daha da dengesizleşti.
İlaçlarını kullandığında iyiydi aslında -tabi eğer iyiyi sürekli ruh gibi gezen insan görünümlü bir sebze olarak tanımlarsanız. O da bunun farkındaydı sanırım çünkü ilaçlarını almayı bırakmıştı. Ne yaparsak yapalım içmiyordu. Babamın umutları o kadar güçlüydü ve aslında hastalıklıydı ki bir süreliğine annemin iyileştiğini düşündü çünkü annem hiç olmadığı kadar normaldi. Babamın da benim de anlamadığımız şey annemin planları artık bizi evden atmak ya da bir yere kilitlemek kadar basit değildi. Bir gece herkes uyurken annem yatağından kalktı ve evimizi yakmaya karar verdi. Gerçi bunun anlık bir karar olduğuna asla inanmıyordum. Bunu soğukkanlılıkla planlamıştı. Önce kendi odalarından başladı. Neler olduğunu asla görmedim ama onu hep mavi geceliğinin içinde her yere benzin döktükten sonra babama bakıp gülümseyerek kibriti çakarken hayal ediyorum. Hiç düşünmeden büyük bir gülümsemeyle kibriti atıyor ve odadan çıkıp kapıyı kilitliyor.
Annem evin her yerine benzin dökerken babamın sesleriyle uyandığımı hatırlıyorum. Babam kurtulmak için değil benim için bağırıyordu. Evden çıkmamı söyleyen sesini asla unutmayacağım. Kapıyı açmayı denedim tabi ki de ama iki sorun vardı. İlki kapının kilit kısmı metaldi ve şekli çoktan bozulmuştu, ikincisi kapı ahşaptı ve belli yerlerinden yanmaya başlamıştı.
Kapı tıklatıldığında zihnimdeki anılar geldikleri yere geri gittiler. Açık gözlerime rağmen bir anda Brooklyn'de o evdeymişim gibi hissetmiştim.
"Bay Rogers, Bayan Stark yemeğin hazır olduğunu söylememi istedi efendim." Kapının arkasından sesi gelen hizmetliyle uzandığım yerden doğruldum. "Tamam, teşekkür ederim." Uzaklaşan adım sesleriyle oturduğum yerden kalktım ve dolduğunu fark etmediğim gözlerime ellerimi bastırdım. Düşünmek canımı yakıyordu. Geçeceğini temenni etmek istiyordum ama geçmeyeceğini bilirken bunu yapmak saçma geliyordu.
Bana verilen odadan çıkıp merdivenleri inerek evin gördüğüm tek yeri olan salona girdim. Maria bana evi gezdirmeyi teklif etmişti ama istememiştim. İçeri girdiğimde gözlerimi salonda gezdirdim. Sağ tarafta büyük ve rahatsız görünen görkemli koyu yeşil koltuklar vardı. Hayatımda gördüğüm en büyük televizyon koltukların karşısında duruyordu ve haberler açıktı ama izleyen yoktu. Sol tarafta geniş bir yemek masası vardı. Baş tarafta Bay Stark oturuyordu, sağında da Bayan Stark vardı ve tabi karşısında da Anthony oturuyordu. Benim için de onun yanı hazırlanmıştı. Masaya ilerlerken konuştum. "İyi akşamlar." Yerime otururken Maria gülümseyerek bana baktı. "İyi akşamlar Steve, odana yerleşebildin mi?"
Kibar olmaya çalıştığı her halinden belliydi. "Evet, her şeyi yardımcılarınız yerleştirmiş zaten, teşekkür ederim." Sarışın kadın önemsiz olduğunu belirten bir el işareti yaptı. Yemekler servis edilmeye başlandığında kimse konuşmuyordu. Bu tarz bir akşam yemeği benim bile alışık olduğum bir şey değildi. Babam genelde günümün nasıl geçtiğini sorar ve verdiğim tüm gereksiz ayrıntıları dünyanın en önemli meseleleri gibi dinlerdi. İyi günlerinde annem bile katılırdı. Ben de babamın garip müşterilerini dinlerdim. Stark ailesiyse aile kavramına oldukça uzaktı. Aynı evde yaşamaya zorlanmış birbirinden bağımsız üç ev arkadaşı gibiydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zararlı İlişkiler
FanficAU bir Stony hikayesidir. Tony Stark kendi içinde sorunları olan ve çözüm olarak kendine zarar veren biridir. Bir gün ailesiyle yaşadığı eve babasının eski bir arkadaşının oğlu olan Steve Rogers taşınır. Bundan sonrası iki genç adam içinde artık esk...