Bölüm Dört 🔥 Görev

275K 10.2K 1K
                                    




Bölüm Dört 🔥 Görev

Düşünceler, bir kurtçuk sürüsü misali beynimi kemiriyordu. İki gündür, ne doğru düzgün düşünebiliyor, ne de aklımı başka bir şeye verebiliyordum. Havuza düştüğüm andan beri aklımdan çıkmayan tek şey, o kara gözlerdi. Dedemle, o ev hakkında konuşmaya, bilgi almaya çalışmıştım fakat bana karşı olan sert tavrı buna hep engel olmuştu, bu nedenle hakkında hiçbir veriye ulaşamamıştım.

Onunla karşılaştığım, silahıyla arabama geldiği ilk gece ve daha sonra onunla komşu olmamız... Bunlar tesadüf olabilir miydi?

Belki de uzun zamandır beni takip ediyordu ve onu ilk görüşümün altında sandığımdan başka sebepler vardı...

Olabilir miydi?

"Şş, Eylül." Koluma geçirilen dirsek, ve fısıltıyla bana karşı kullanılan bu sese karşın irkilerek kendime geldim. Lise yıllarımdan dershaneye kadar her anımda yanımda olan sıra arkadaşım Rana, içerisinde uyarı anlamı barındıran bal rengi gözlerini büyüterek bana bakıyordu. Gözlerimi kıstım ve başımı, 'Ne oldu?' dercesine salladım.

Kaşlarıyla, öğretmen masasının olduğu bölümü işaret etti. "Hoca sana soruyor."

İrileştirdiğim gözlerimi Rana'nın baktığı yöne çevirdiğimde, düz, kısa siyah saçlara ve palyaçovari mavi ağırlıklı absürt bir makyaja sahip, disiplinli olmaya çalışan coğrafya öğretmeni Necla Hocayla göz göze geldim. "Anlaşılan Eylül Avcı, dördüncü kez sınava girmeye hazırlanıyor."

Sınıftan bir kıkırtı duyulduğunda dudaklarımı birbirine bastırdım ve ısınan yüzümün eşliğinde sırama iyice sindim. "Üzgünüm, dalmışım."

"Böyle dalmalara devam edersen, daha çok girersin bu sınava. Dört, beş, altı..." dedikten sonra kafasını salladı ve elindeki kalemle tahtaya döndü. "Söyle bakalım, izohips eğrilerinin birbirine çok yaklaşmış olması neyi ifade ediyordu?" Bir yandan soruyu sorarken diğer yandan zihnimizde canlandırmak için tahtaya izohips haritası çiziyordu.

Çekingen bir tavırla, "Eğimin fazla olduğunu?" dediğimde, "Aferin." diye karşılık verdi. "En azından bunu biliyorsun, belki dördüncü girişinde kazanabilirsin."

Sınıftan tekrar bir kıkırdama duyulduğunda, -ki bu daha çok kahkahaya benziyordu- öfkeli bakışlarımı hepsinin üzerinde tuttum ve tuttuğum nefesimi dışarı salarak önümdeki test kitabına baktım. Bu sınıf, dershanenin mezun sınıfıydı ve bu bana kahkaha atan ileri zekalıların hepsi ilk girişinde üniversiteyi kazanamayan kişilerdi ama nedense sanki sadece ben öyleymişim gibi davranılıyordu.

"Hepsi geri zekalı. Takılma." Rana, kulağıma bu cümleyi mırıldandığında, 'Aman.' der gibi kafamı salladım. Hiçbirini takacak durumda değildim ki; düşünmem gereken daha önemli konular vardı...

Komşumuzun eli silah tutan bir adam olması gibi...

                        🔥🔥🔥   

"Kırılan camlar, hasar gören kapılar, patlayan lastik ve daha bir çok ayrıntı. Beş bin liradan bir kuruş eksik olmaz. Arabayı baştan sona yeniledik. E bakımları da eksikmiş, onları da hallettik." Kısa boylu, hafif göbeği olan, saçlarının ortası açık, orta yaşlarındaki tamirci arabama bakarak bu cümleleri sarf ettiğinde öfkeli ve çaresiz bir halde Çınar'a baktım. Suratına hafiften eklenen şaşkınlık, onun da bu kadarını beklemediğini gösteriyordu. Bir an sonra kendini toparlayarak başını salladı.

"Pekala, taksite bölebilir misiniz?"

Adam kaşlarını kaldırarak hafiften sakalı çıkan yanağını kaşıdı. "Bir kısmını şimdi vermenizi tercih ederim."

ATEŞİN OĞLU (I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin