Kalbi kırılmış bir kadın, belki de saçları ondan kısaymış.
Konuşulacak şeyler varmış daha, ama avazı çoktan çıkmış.İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar - İkiye On Kala
*****
O gece McGonagall gerçekten Draco'yu çağırmadı. Hermione ile birbirlerine tutunarak uyudukları sırada, Albus Dumbledore tedavi edilmesini bile beklemeden Ron Weasley'nin ifadesini almıştı. Ron, ilk başlarda hiçbir şeyden haberi yok numarası yapmış ancak müdürün akıl oyunlarına hızlı uyum sağlamayamadığından foyası çabuk çıkmıştı ortaya.
Olay, Hogwarts tarihinde görülen ilk menfi olay değildi, son da olmayacaktı. Çoğunluğu reşit olmayan yüzlerce genci bir binaya tıkıp, sonra da geçirdikleri aylar boyunca sakin durmalarını bekleyemezdiniz. Yaralanmalarla biten kavgalar, gizlice okula sokulan alkol, cinsel tacizler, hakaretler ve duygusal şiddet de tipik gençlik haşarılıkları kadar sık görülüyordu. Ne yazık ki bu kez olay Weasley ikizlerinin koca bir koridoru bataklığa çevirmesine ya da James ve Sirius'un eşek şakalarına benzemiyordu. Bir kıyaslama yapılacak olsa, Tom Riddle'ın Sırlar Odası'nı açması ile kıyaslanabilirdi ancak. Bu kez kimse ölmemişti ancak iki kişi ölüme çok yaklaşmıştı.
Evet, iki kişi. Hermione tek kurban değildi. Ron, Hermione'yi kimsenin geçmediği koridora çekmek için birinci sınıftan bir kızı kullanmıştı. Akşam yemeğinden diğerlerinden önce çıkmış, adı Monica olan kızı bir lanetle, bir üst katın merdiveninden aşağı yuvarlamış, sonra da hiçbir şey olmamış gibi Büyük Salon'a dönüp Hermione ile buluşmuştu. Monica'nın tek suçu, o sırada o merdivenleri çıkmaktı.
Yardım getirme bahanesi ile uzaklaştığında ise cebindeki çok özlü iksiri çıkarmış, Gryffindor cübbesini bir süpürge dolabına saklayıp, Draco Malfoy kılığında Hermione'nin asasını bırakmasını beklemişti. Sonrası ise malumdu ne yazık ki.
İşi bitince iki yaralı kızı öylece bırakıp gitmişti. Eğer o gece Slytherin takımının quidditch antrenmanı olmasa, Monica'yı bulamayacaklardı. Hermione geçirdiği sinir krizinin sonrasında geçici hafıza kaybına uğradığı için kızı tamamen unutmuştu. Monica, çatlamış kafatası ve kan kaybıyla sabahı çıkaramazdı.
Ron Weasley'nin bu derece kötücül bir eylemi neden yaptığı merak konusuydu elbette. Hermione ve Ron ilk yıllarından beri arkadaştı ve birlikte o kadar boka batmış ve birlikte o kadar çok boktan kurtulmuşlardı ki, böyle bir saldırıyı gerçekleştirenin Ron olabileceği kimsenin aklına gelmezdi.
Ron, sorgusu sırasında kıskançlıktan yaptığını itiraf etmişti. Hermione'yi iyi tanıyordu, son zamanlarda arkadaşının eski düşmanlarına nasıl baktığını fark etmişti. Bir zamanlar kendisine baktığı gibi bakıyordu genç kız Draco Malfoy'a. Ondan hoşlanmaya başladığı aşikardı ve Ron ancak o zaman ne kaybettiğini anlamıştı. Anlık bir çılgınlıkla saldırdığını, pişman olduğunu söylemişti. Dumbledore elbette bu hikayeye inanmamıştı. Anlık bir çılgınlıkla yapılmadığı açıkça belliydi, ince düşünülmüş bir plan olduğu ortadaydı. Slughorn'dan çok özlü iksir çalmak, gizlice Malfoy'un saç telini almak, Hermione'yi tuzağa çekmek için başka bir öğrenciye saldırmak...
Eğer planı işlemiş olsaydı her yönden kazançlı çıkacaktı. Suçlunun Draco olduğu sanılacak, engel ayak altından çekilince, Hermione ondan nefret edecek ve bir daha kimseye güvenemeyeceği için tekrar Ron ile yakınlaşacaktı. Hermione gibi sözü kanun sayılan bir öğrencinin ifadesi varken kimsenin Draco'ya inanmayacağından emindi. Profesörlerin kendisi kadar ön yargılı olmadığını, Draco'ya öz savunma hakkını tanıyabileceğini hiç düşünmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçinde - Darkness Within (Dramione) (+18)
Fanfic"Neden?" diye sordu Hermione yüzünü kapatarak, "Değiştiğini sanmıştım. Senden hoşlanıyordum. Neden bana bunu yaptın?" "Ben değildim." dedi Draco perişan bir halde, "Ben o kadar aşağılık biri değilim." Dikkat: Yetişkin içerik. Şiddet içerir.