düşündüğüm birçok şey vardı. Fakat lisedeyken imanıma meydan okuyan birkaç zor soru ile karşılaştım. Çoğu insan bu sorularla karşılaştıklarında ya sağır olan kulağını çevirip körü körüne inanmayı seçer ya da tamamen imanını terk eder. Bence bu tepkilerin ikisi de kolay yolu seçmenin, gerçeklerden kaçınmanın veya onlara aldırmamanın işaretleridir. Ben başka bir yolu seçtim, o da imanımı sorguya çekmek oldu. Çünkü inandığımız konuların gücünün ancak onları sorgulama isteğimizle kanıtlanabileceğini düşünüyorum. Yıllar boyunca imanımın mantıklı ve gerçek olduğunu anlamak için hep sorular sordum. Sonuç olarak, imanımı sorgulamanın ve bazen ondan şüphe etmemin bile, inandıklarımı daha da netleştirip güçlendirdiğini gördüm. Ne var ki "modern çağ" insanlarının çoğu Tanrı'ya inanmanın mantık ve bilim çerçevesi dışında olduğunu var sayar. Hatta, geçtiğimiz yüzyılda insanlar birbirlerine tamamen zıt olacakları düşüncesiyle bilimi inanca karşı tuttular. Fakat inancımı sorgulayan arkadaşlarımın sorularını cevapladığım yıllar boyunca, Kutsal Kitap'a olan imanımın bilimsel ilkelerle uyum içinde olduğunu, dahası, hayat ve bildiğimiz gerçeklere tamamen mantıklı bir açıklama sunduğunu keşfettim. O yüzdendir ki, ben burada hayatın sorularına, Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur ve İncil) tarafından anlatılan ve kanıtlanabilir bilim verisine dayanan mantıklı cevaplar sunmak istiyorum. Kutsal Kitap'ın modern bilimle uyumlu olmasının mümkün olmadığını düşünüp beni duymazdan gelmeden önce bir dakikanı ayırıp kendi önyargını analiz etmeni rica edeceğim. Hepimiz içinde yetiştirildiğimiz toplumdan, gördüğümüz eğitimden veya kişisel deneyimlerimizden belli başlı düşüncelere eğilimliyizdir. Oysa ki her şeyi biliyor ya da tam olarak araştırmış olmamız mümkün değil. Bu yüzden ister beğenelim ister beğenmeyelim, hepimiz bir takım önyargıya sahibiz. Fakat yine de hayatın en kritik sorularını incelemek üzere işte buradayız ve her zamankinden daha çok açık görüşlü olmamız gerekiyor. Bu sebeple, gerçekleri samimi bir şekilde yeniden gözden geçirebilmek için tabiatımıza özgü ön yargıları bir kenara koyup tarafsız olmaya çalışalım. Kendim Tanrı'ya iman eden biri olmama rağmen, bir konuda 'imanlı' diye geçinenlerden çok inançsızlara hak veririm. Çünkü Tanrı'ya inanmayan insanlar inançsızlıkları doğrultusunda yaşarken Allah'a inandığını söyleyenler çoğu zaman Allah onları görmüyormuş gibi yaşıyorlar. Bu korkunç derecede ikiyüzlülüktür! Tabii ki bu inandıklarının gerçek olmadığını veya değersiz olduğunu kanıtlamaz. Ancak, doğru olduğunu bildikleri ve eylemlerinin gerçekliğinin arasındaki korkunç tutarsızlığının altını çizer. Ne yazık ki günümüzde insanları en çok dinden soğutan ve Tanrı gerçeğinden uzaklaştıran da bu tutarsızlık ve ikiyüzlülüktür. Öte yandan, 'dindar' insanların ikiyüzlülüğü yüzünden Tanrı'ya inanmamayı seçmek hepimizin özünde bulunan standart dürüstlük ve ahlak beklentisinin altını çizer. Bunu bir örnek ile açıklayayım: Korkunç bir anne veya babaya sahip olan birinin aile sevgisinin var olmadığını iddia ettiğini düşünün.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paralel Evren (Evreni Sorgulayalım)
Short StorySen şimdi kendini ve hayatını üstelik Wattpad i sorguluyor isen burası sana göre bir vazifeli ortam. Felsefe seven bir topluluk istiyorum Hayata karşı ufak şikayetin varsa dinleyebilirim. Sizler için Sorgulamaya devam.