Bölüm-1

21 3 2
                                    

Kalbim göğüs kafesimi yırtarcasına çarparken ve midemde garip bir sancı var iken gözlerim sabahın ilk ışıklarıyla buluştuğu anda vücudumun yarısının yatağın dışında olduğunu hissettim.-Lanet olsun.-Az kalsın yataktan düşüyormuşum. Yüzüme vuran altın sarısı ve rahatsız edici dercede parlak güneş ışığı ile yüzümü buruşturdum. Kendimi zorla yatağın güneş ışığından uzak,gölge kısmına doğru ittim.Bir kaç dakika olduğum yerde gerildim ve gözlerimi ovaladım. Dün gece uyumadan önce gecenin hiç bitmemesini dilemiştim,güneşin hiç doğmamasını.Fakat baktım ki tanrı beni takmıyor:
-Geceden sağ çıkmamayı dilemeliydin Mercan.

Evet,ben Mercan. 16 yaşında olduğumu söyleyebilirim sanırım. Genelde her sabah bu şekilde uyanmam.Yani yataktan düşme kısmına kadar.Her neyse.Gecenin sabaha varmamasını dilememin nedeni ise okul değiştiriyor olmam ki buna ailem beni şutluyor da diyebiliriz.Babam büyük bir şirketin sahibi.Bir inşaat firması.Sokak diliyle ev yapıyor işte.Annem ise bulunduğumun bölgenin en büyük hastanelerinden birinde beyin cerrahı olarak çalışıyor.Bu yoğun iş temposu medeni ile ailem ile aramda belirli bir mesafe oluşmuş durumdaydı.Benimle ilgilenemiyor,vakit geçirmeye zaman yaratamıyorlardı.Çoğu zaman eve geç geç geliyor.Hatta bazen hiç gelmedikleri bile oluyordu.Annem sıklıkla hastaneden çağırılır.Babam ise yurt dışına çıkar.Yani aslına bakarsanız yılın 365 günü içerisinde görüştüğümüz saatleri toplarsak 78 gün falan ediyor.Tabii bu saatlerin toplanmış bütünü.Ben ise çoğunlukla evde bakıcımla kalırım.Aslında yardımcı Gülseren teyze.Gülseren teyzeyle ailemden çok vakit geçirdiğim olası bir gerçek.Annem ve babam çalıştığı için durumumuz oldukça iyi.Kendi işimi kendim görürüm genelde.Yada babamdan rica ederim o da Murat abi ile ihtiyaçlarımı gönderir.Hayatım resmen otomatik pilotta gibiydi.Ailemin bunu fark etmesi tam tamına 4 yılını aldı.4 yıl gerçek bir arladaşla dışarı bile çıkmamıştım.3 ayda bir sinemaya kısmen gidiyordum ve bırakın dışarı çıkmayı belki okulda ki kimse ile sohbet bile etmemişimdir.Yalnızdım kısacası.Tabi halimden memnun muydum?Evet oldukça memnundum.Fakat ailem bir gün bana beni yatılı bir okula yazdırmak istediklerini söylediler.O an hem şaşkındım hemde artık beni istemediklerini düşünmekten içim içimi yiyordu.Dün gece de bu yüzden zor bir geceydi zaten.Uykuya düşkünümdür ve ben uyuyamazsam çok sinirli oluyorum.

İlk dönem başlamadan çoktan kaydımı yaptırdıklarını ve istediğim zaman okula yerleşebileceğimi söylediler.O an sessizce onaylamıştım fakat okulun yatılıpı olduğunu hatırladığımda 1 hafta erken gitmek istediğimi belirttim.Reddetme gibi bir seçenekleri olmadığından onayladılar.

Ve işte bugüne geldik.Bugün 10. sınıfın ilk gününe tam olarak 6 gün 16 saat var.Bugün okula gideceğim gün -welcome to cehennem- ve 1 haftamdan 8 saati çoktan kaybetmiştim bile. Annemin işinin gecesi gündüzü olmadığından ve her an çağırılabileceğinden dolayı beni yeni okuluma -cehennemime- babam götürecekti.Bunun için o bana asla vakit çıkaramadığı lanet programından 3 saatini çalmıştı.

Bavulumu Gülseren teyze hazırladığından içini kontrol etme ihtiyacı duymadım.Küçüklüğümden beri bana o bakıyordu.İkinci annem gibiydi adeta ve neye ihtiyacım olacağını benden iyi biliyor diyebilirim.Gülseren teyze ise geç evlenmiş ve şu an dul bir kadın.40 lı yaşlarda evlenmiş ve iki sene sonra eşi onu terk etmiş.Ondan beri bir daha bir ilişki yaşamamış.Bunun yerine bana bakmış.Her neyse işte.Bende ufak tefek eşyalarımı almak için bir sırt çantası çıkardım ve içini doldurmaya başladım.Kitap,kulaklık,şarj,tablet vs.
Sırt çantamı da hazırlayınca hızla merdivenlerden aşağı indim ve mutfak ile aramdaki mesafe hızla kapanırken burnuma ilişen koku daha da artıyordu.Babamı beklemek için inmiştim aşağı falat kokudan dolayı kendimi tutamadım ve koşarak mutfağa girdim.
"Evet."
Diye geçirdim içimden.Tam da şu an ihtiyacım olan şeydi bu. Gülseren teyze en sevdiğim kurabiyeyi yapmıştı.Buna ıslak kurabiye deniyor kakaolu hamur piştikten sonra şerbetle yumuşatılıyor ve kurabiye hem çıtır çıtır hemde yumuşacık bir dokuya sahip oluyor.Bu kurabiyeye tapıyorum!
-Veda etmek için mi yaptın bunu?
Diye sordum.
-Hayır,tabiki hayır hayatım.Sen ne zaman istersen söyle ben hemen yapıp sana Murat ağabeyin ile gönderirim canım.
Diye yanıtladı sorumu.Bununla eş zamanlı olarak yanaklarımı sıkıyordu.Elinin çok ağır olduğunu söylemiş miydim?Ellerini yanaklarımdan çektiğinde yanaklarımı hissetmiyordum.Buna rağmen kurabiyelerin hatırına tebessüm ettim ve bir kurabiye alıp azıma tıktım.O sırada Gülseren teyze gidip dolaptan en sevdiğim mavi kelebekli kavanozumu çıkardı ve içine alabildiğince kurabiye doldurdu.Ardından babam içeriye girdi:
-Hazır mısın tatlım?
Cevap verecek durumda değildim,bunun yerine başımı sallayarak onaylamayı tercih ettim.O da aynı şekilde kafasını bir defa aşağı yukarı saldı ve arkasını dönüp giderken son kez seslendi:
-Bavulunu alıyorum.Araba ön tarafta!
Azım bitince dönüp Gülseren teyzeye sarıldım.En çok ondan ayrılıyor olmak üzüyordu beni.Onun yeri bambaşkaydı.
-Hoşçakal hayatım.Canın kurabiye isterse araman yeter.
Dedi göz kırparak.Ben de tebessüm ettim.
-Teşekkür ederim.
Dedim ve yanağına bir öpücük kondurup kurabiye kavanozumu da alarak mutfaktan ve tabii ki evden ayrıldım.Arabaya doğru ilerken adımlarımı oldukça yavaşlatmaya çalışıyordum.Sanki gerçekten gitmek istemiyordum.O an dedim ki "Keşke reddetseydim."ama iş işten çoktan geçti.Arabaya yaklaşınca camdaki yansımamdan kurabiye kavanozunu nasıl kavradığımı gördüm.Sanki 5 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun o olmadan uyuyamadığı pembe oyuncak ayısıymış gibi kavramıştım kavanozumu.Arabanın kapısını benim için açan Murat ağabey ile vedalaştıktan sonra arabaya bindim ve giderken son bir kez arkama baktım.Bu insanlar,bana ailemden daha çok değer veriyor gibiydiler.Buna şaşırdık mı? Hayır tabii ki.Ailemle yılda yaklaşık 78 gün görüşüyoruz.Onlar ise 7/24 başımdalar.O an içimden bir parçanın bu insanlar olduğunu anladım.Elimden bir şey gelmeyeceğini anladığım an ise onların görüş açımdan çıktığı an olmuştu.Araba hızla ilerlerken babam bir kurabiye istedi.Ben ise bunların benim için olduğunu,isterse eve gidip yiyebileceğini söyleyerek isteğini reddettim.Biraz bozulmuş gibi kafasını yola çevirdi ve dudaklarını belli belirsiz büzdü.Bu hali çok hoşuma gidiyordu.Bana karşı maymun gibi davranıyordu.Sürekli beni güldürmeye falan çalışıyordu neden bilmiyorum.Fakat bu bana kendimi değerli ve mutlu hissettiriyordu.

KEŞKE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin