01°

473 42 43
                                    

***
"Iced latte mi? Frappuccino mu ?"

15 dakikadır beklediğim kafeterya sırasında sonunda sıra bana geldiğinde çıkışa yakın bir masa bulup oturmuş Tae'ye bağırdım.

Bir kahveyi tercih etmek ancak bu kadar uzun sürebilirdi. Kasiyerle zoraki gülüşmelerimiz arasında Tae'nin kararsızlığını izlemek tam olarak işkenceye dönüşmüştü.

"Latte olsun.. yok Frappuccino.. neyli frappuccino var Jimin sorsana!!"

Tae'nin karar veremeyeceğini tahmin edip, kasiyere iki latte olarak siparişimizi verdim.

"10 dakikaya hazır olur sıranız gelince numarınızı sesleneceğiz"

Ödemeyi yapıp Tae'nin benim için tuttuğu sandalyedeki hırkasını yüzüne fırlattım.

"Yah! Ne yapıyosun fermuar yüzümü çizdi."

Derin nefes alıp sadece göz devirmekle yetindim.
"Oğlum bir kahveyi seçmek bu kadar mı zor ?"

"Niye bu kadar sızlanıyorsun ki Jiminie en fazla 5 dakika beklettim seni. Hem kasiyere baksana taş gibi çocuk fena mı, bir 5 dakika daha bekleseydin ?"

O salak aegyolarını yaparak bana bir şeyler açıklamaya çalışması kadar tatlı bir şey yoktu.
Normalde de dayanamazdım Taehyung'a kızgın bir yüz ifadesi takınmaya. Ufak ufak sırıttığımı görünce yine dalga geçer gibi aegyo yapmaya devam etti.

"Şimdi Jiminie seni 5 dakika boyunca tokatlayacak, boş boş konuşmada kahveleri almaya git."

Elimde duran fişteki sıra numarasına ardından kasanın yanındaki numara ekranına bakıp Tae'ye kalkmasını işaret ettim.

"Hadi git al kahveleri, zaten geç kaldık derse, yeter senin yüzünden azar yemekten bıktım."

Zoraki bir şekilde yerinden kalktı kasaya yöneldi. Siparişleri alırken taş diye on saatir kestiği çocuğa uzun uzun baktı. Havalı bir moda girmiş olsa gerek, kahveleri alıp kasıla kasıla yanıma gelirken çok komik göründüğünün keşke farkında olsaydı.

Kendini bir moda sokarak girdiği halleri Tae'nin en sevdiğim özelliklerindendi beni güldürmesini çok seviyordum.

"Ver ver dilim damağım kurudu."

Tae kahveyi uzattığı gibi kahveden kocaman bir yudum aldım. Kahvenin buzları dişimi sızlattığında yüzümü buruşturdum.
"Yavaş ol lan kahvenin bir yere kaçtığı yok ne hararetin varmış be oğlum."

"Ya o değilde, şirket yıkılıyor Jimin. Ben bu kadar havalı insanı bir arada görmedim."
Havalı insan dediği kategoriye hangi grup giriyordu acaba. Bütün gün kestiği diğer yakışıklı stayjerler mi, aktörler mi, yoksa ağzından asla düşüremediği Cypher line mı?
Daha görmeye imkanımız olmamıştı ama Taehyung'un beni peşinden oda oda sürükleyip onları arama pususuna geçme çalışmaları bir gün yanıt bulacaktı.
"Eee Tae'cim nasıl mutlu musun beni sürüklediğin şu şirket denen cehennemde."
"Oğlum ne cehennemi şu Cypher line'ı bir görsem dünya benim için cennete dönecek ama nerdee.. "
Öve öve bitiremediği şu grubu bende bir görsem diye düşünmüyor değilim. Bu kadar met edilecek neleri olabilir?

"Hadi içtiysen gidelim."

Dudaklarımın kenarını yapış yapış yapan kahveyi dilimle temizleyip.
Sweatimin koluyla ağzımı silince Tae iğrenmiş bakışlarını fırlattı.

"Peçete diye bir şey var biliyosun değil mi ?"

Birbirimizin yanında her zaman rahat olduğumuzdan, Tae'nin karşısında hiçbir şeyi yapmaya çekinmezdim.
Bana attığı iğrenmiş bakışları komik yüz ifadesine çevirerek ağzını koluyla silip güldü.

"Salaksın, hadi kalkalım."

Tae yüzünü buruşturup tuvalete gitmesi gerektiğini söyledi. Bu çocuğun işi de hiç bitmiyor diye sızlanmak nafileydi çünkü genelde Tae ne isterse onu yapıyorduk. Beni peşinde bir yerlere sürüklemeyi çok severdi.
Şirkete onun isteğiyle girmiştik. Beraber eğitim aldığımız lisede o ses ben dans eğitimi alıyordum. Bir gün beni kolumdan tuttuğu gibi şirketin seçmelerine getirdi.
Aslında hiçbir umudum ve isteğim olmamasına rağmen Tae'ye destek olmak adına bende seçmelere katıldım.

Taehyung'un gerçekten eşsiz bir yeteneği vardı ailesi tarafından çok fazla destek görmemesine rağmen asla şarkı söylemekten vazgeçmiyordu. En yakın arkadaşı olarak onu desteklemek benim için verilen bir görev gibiydi.
Tae benim en yakın dostumdu onu yalnız bırakmak yapacağım en son şeylerden biriydi.
"Tamam hadi git tuvalete çabuk hallet işini, burada bekliyorum."
Tae tuvalete gittiğinde cebimden telefonumu çıkarıp gelen bildirimlere göz gezdirmeye başladım.
2 dakika bile geçmemiş olsa gerek bir çığlığlık ile kafamı aniden kaldırmamla
Ağzını açmış "Jimiinn!!" Diye bağırarak bana doğru koşturan Tae'yi görmem bir oldu.
Heyecanlı bir şekilde önündeki sandalyeyi devirip elini kafasına koydu ve yeniden bağırdı.
Ne olduğuna anlam veremeden yerimden kalkıp Tae'yi iki kolundan tutup yerine sabitledim.

Daha bir aylık olduğumuz şirkette rezil olmak şuana kadar en çok yaptığımız şey olduğundan
Diğer stayjerler bizi pek takmıyordu.

"Ne oldu oğlum ne bağrınıyorsun?

"Jimin ne olduğunu tahmin et."

"Ben de sana onu soruyorum lan söylesene."

"Jimin o-orda, o-onu görd-düm !".













• little trainees • ~yoonmin x taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin