LUCY
Kahvaltıya indiğimde beni bekleyen sofra fazlasıyla hoştu, o yüzden içtenlikle gülümsedim.
"Bunu yapmak zorunda değildin" dedim. "Sonuçta sen uşağım değilsin."
Sandalyemi çekerken "Kendime oyalanacak bir şeyler bulmuş oldum, sıkıntı değil." dedi
"Endişelenme bu sürgün işi çok ani olduğu için kimseyi ayarlayamadılar ama yakında bir iki çalışan burda olur."
Bunu duyunca yüzü mü asılmıştı yoksa bana mı öyle gelmişti? Benimle başbaşa kalmak istiyor olamazdı, öyle değil mi?
Kafamdan bu utanç verici düşünceyi uzaklaştırdıktan sonra "Biri bizi bölmeden önce bana kendinden bahsetmek üzereydin, hala dinleyebilir miyim?" diye sordum..
Gülümsedi ve omuz silkerek "Neden olmasın?" dedi.
Onu izlemek çok heyecan vericiydi çünkü hiçbir hareketi planlı veya sahte değildi. Böyle bir insana rastlanmayalı uzun zaman olmuştu.
"Şu Firework adlı kasabayı biliyorsundur. Herkesin bildiği ama hakkında kimsenin konuşmadığı, ordan geldim, ben. Genelde bunu kimseye söylemem ama senden saklamak için bir sebebim yok." Gülümsedi.
"Orayı haydutlar yağmaladığı için şimdi yerinde yeller esiyor ama eskiden güzel bir yermiş gerçi ben de hiç görmedim ama öyle söylerler."
Haydutlar mı? Ben o kasabaya ilgili bambaşka bir hikaye duymuştum ama lafını bölmek istemedim.
Bana gülerek baktı.
"Geldiğim yeri söylediğim halde bana hayalet gibi bakmayan ilk kişisin. Orayı bilmiyor musun yoksa?"
"Hayır, biliyorum, sadece geldiğin yere göre seni yargılayacak değilim. Hey, bana bir baksana sürgün edilmiş biriyim ben ve bana hala iyi insanlar olduğunu hatırlatan sen varsın."
Bu iltifatı düşünmeden yaptığımda kızaran tek kişi ben değildim. Bir süre birbirimize bakıp sonra gözlerimizi kaçırdık.
"Ben çok küçükken köyüm haydutlar tarafından yağmalanmış, çocuk, büyük genç kim varsa öldürmüşler, benim ordan kurtulmamı sağlayan kişi Gildarts adında bir adamdı, eskiden gücü kuvveti yerinde biriyken bir sefer dönüşü ejderhalardan bahsetmeye başlayınca kimse ona inanmamış ve ona deli diyip, köyün dışına ıssız bir eve sürmüşler." Yutkundu.
"Beni ordan çıkaran kişi oymuş ve beni büyüten kişi de o. Benim için bir nevi baba figürü ama çatlak adamın teki. Ejderhalar mı? Hadi ama sürülmesine şaşmamalı buna kim inanır ki? Hatta bana kimseye o köyden geldiğimi söylemememi bile istedi, hayatta kimsenin kaldığını öğrenmemeleri gerekiyormuş, saçmalık!"
Gülmediğimde bir terslik olduğunu anlayıp yavaşça gülümsemekten vazgeçmişti.
"Bir sorun mu var?"
"Hayır, hayır. Neden seni büyüten adama inanmıyorsun, merak ettim sadece. Haydut olayını nerden duydun?"
Bu onu şaşırtmış gibiydi sanki bunu daha önce hiç düşünmemiş gibi bir süre etrafa bakındı.
"Şey... Küçükken oyun oynadığım çocuklara anlatırdım ve benimle dalga geçerlerdi, sonra askeri eğitim için gittiğim yerlerde ordan geldiğimi söylemeden orayı sorguladım ve yaşlı bunak dışında neredeyse herkes aynı hikayeyi anlattı."
İkna olmamı bekleyen bir bakışı vardı ama ben hikayenin en orijinal halini bildiğimi düşünüyordum.
"Bunu söylemek garip ama senin şu ihtiyar doğru söylüyor olabilir. Ben sarayda büyüdüm ve küçük bir çocuğun etrafta gezmesine kimse aldırmaz, her şeyi duyup gördüğüm için küçüklüğümden beri soylu olmaktan ve soylulardan nefret ederim. Bunun sebeplerinden biri de senin köyüne yapılanlar..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözden Düşmüş (TAMAMLANDI)
FanficLucy Heartfilia, sarayda yaşadığı bazı olaylar yüzünden sürgün edilmiş bir Prenses'tir. Kendisine ne olacağını dahi bilmeden, koskoca bir evde kimseyle işletim kurmadan beklemekten başka çaresi yoktur. Ona eşlik etmekle görevli olan, Natsu Dragneel...