16. Bölüm.

466 26 0
                                    

Multi media: 1. Selim. 2. Oğuz.

Selim: tamam bu ilaçlarıda sakın eksik etmeyin. bir kaç güne geçer, izi bile kalmaz.
gülümser.
X: sağolun doktor bey.
Selim: ne demek.
odaya bir hemşire dalar.
hemşire: HOCAM! HOCAM!!
Selim: Pelin noldu? nefes nefese!
hemşire: hocam hastalarımız var. kaza geçirmişler. kız hamile.
Selim: çabuk ameliyathaneyi hazırlayın!!
koşar ve girişe gelir. sedyeyle ilk Eylülü çıkarırlar.
Selim: durumu nasıl?
X: tansiyonu çok düşük! hamile olduğu için bebeklere zarar gelmiş olmalı! kazada arabanın bir parçası ışığının birine saplanmış! durumu kritik...
Selim: birinci ne kadar kapalı?
X: 2 saat.
Selim ona şaşkın şaşkın bakar.
Selim: çabuk! çabuk ameliyathaneye!!
o sırada ikinci ambulans gelir ve Aliyi çıkartırlar.
X: hocam diğer hastamızı getirdiler!
Selim: ikisine birden bakamam.
düşünür ve zor bir karar verir.
Selim: Oğuz hocaya haber verin.
X: derhal hocam!
Eylülüde, Aliyide ameliyata alırlar.
Evde.
kızlar kahkaha atarlar.
Kader: ay evet evet! sonrada Songül gitti bu Güneyin bütün kıyafetlerini tuvalete attı! 😅
Aslan: oha! gerçekten yaptın mı Songül?
Songül: tabi yaptım lan! bu Güneyde kaşınmasaydı!
Güney: he! şimdi suçlu ben oldum dimi? ooo ne güzel memleket!
herkes kahkaha atar. Güneyin telefonu çalar.
Güney: dur len. acaba kim benim numaramı hatırladı?
Tuna: kardeşim sen kimseye numaranı vermezsin ya.
Aslan: neden?
Mert: korkuyor çünkü bunu numarasından polisler bulurlar.
herkes kahkaha atar.
Güney: lan bir susun!!!
herkes aynı anda susar.
Mert: lan oğlum çayım boğazımda kaldı ya!
Meral: ay Mert zehir zıkkın olsun! bir sus ya! of!
Güney: sağol canısı.
Tuna: lan açsana şu telefonu ya! dır dır dır dır!
telefonu açar.
Güney: buyrun.... evet benim..... ne?
herkes tedirgin olur.
Güney: siz ne diyorsunuz?...... nerdeler şimdi?......
telefon yere düşer.
Songül: sevgili noldu?
Güney şaşkın bir suratla Songüle döner.
Güney: Ali ve Eylül...... Ali ve Eylül...
Cemre: ya Güney çatlatmasana söyle noldu!
Güney: kaza geçirmişler.... şu an hastanedeler...
herkes: ne?...
herkes koşarak hastaneye gelirler.
Songül: bir dakika bakar mısınız? bizim arkadaşlarımız buraya getirilmiş olmalı, lütfen söyleyin nerdeler.
X: arkadaşlarınızın isimleri ne?
Tuna: Ali ve Eylül Göktürk.
herkes ağlıyordu.
X: onlar şimdi ameliyatta. 3 katta.
Songül: teşekkürler.
herkes yukarı koşar. geldiklerinde bir tek şey gördüler. kırmızı dev harflerle yazılmış ,,AMELİYATHANE" ve yan tarafta aynı dev kırmızı harflerle yazılmış ,,YOĞUN BAKIM". ve bomboş koridor. otururlar. hastanenin o kokusu, bej renkli duvarlar ve seramikle düzülmüş zemin. koridor daha çok alkol kokusu veriyordu ama insan nefes alabiliyordu. sessizlik.... bu sessizlik insanı deli ediyordu. sanki zaman durmuştu. sanki Ali ile Eylül ölmüşlerdi. ama bu öyle değildi. ya öyleyse? ya ölmüşlerse? ya herkes geç kaldıysa? bu düşünceler kızların kafalarını rahat bırakmıyorlar. Kader yaşlı gözlerini kaldırdı ve Songüle baktı. Songülde aynı öyle. sonra ne oldu bilmek çok zor ama onlar sımsıkı birbirlerine sarıldılar. Kader ağlıyordu.
Songül: Kader... noldu kardeşim niye ağlıyorsun?
Kader: (ağlayarak) ben o günü hatırladım... hani biz otobüste kaza geçirmiştik ya.. biz hepimiz sağsalim çıktık ama sen..... sen hala yoğun bakımdaydın....
Songül: ya tamam kardeşim sakin ol. bak ben burdayım. Eylülde, Alide ordan çıkacaklar.
Kader: (ağlayarak) evet ama orası yoğun bakımdı... yani en kötüsünü atlatmıştık.... ama burda..... burda onlar hala ameliyatta...
Cemre duvara yaslanmış duruyordu. o gün aklına gelir.
Flashback.
Burak: Cemre hayır! Cemre hayır! bunu sana borçluyum. sana borçluyum!
Cemre: ya Burak dur saçmalama!
Burak kapıları kapatır.
Cemre: ya Burak dur! Burak dur napıyorsun?! Burak bak sakın birşey yapma!! Burak!!
Burak otobüsü kullanmaya başlar.
Cemre: Burak!!!!!
Burak: SİZ BENİM HAYATIMI BİTİRDİNİZ, BENDE SİZİN HAYATLARINIZI BİTİRECEĞİM LAN!!
Eylül: Burak yapma!
Kader: Burak lütfen sakin ol!
Güney: öldüreceksin lan hepimizi çek sağa!
Toprak: Burak ver! Burak ver!!
bıçağı elinden almaya çalışır.
Burak: hocam lütfen!! hocam!!
Toprak: FRENE BAS BURAK!! FRENE BAS!!!
Burak: AAAA!!!!!
Cemre: BURAK!!!!!! BURAK DUR!!!!!!! BURAK!!!!!!!!
Toprak Burakı kenara atar.
herkes: bıçağı al! bıçağı, bıçağı...
Toprak hiç birşey yapamıyordu. önden kamyon geliyordu.
herkes: AAAAAA!!!!!!!!!!!
,,AAAAA!!" ,,AAAAAAA!!!!!!"
Flashback Son.
Cemre ağlar.
Aslan: aşkım neden ağlıyorsun?
Cemreye sarılır. başını göğsüne gömer.
Aslan: şşş tamam ağlama.. tamam...
Cemre: (ağlayarak) unutamıyorum... dün ki gibi aklımda.... Allah beni kahretsin! hepsi benim yüzümden!
Meral: canısı senin ne suçun var ki?
Cemre: (ağlayarak) eğer ben Buraka acıyıp onu hapisten çıkartmasaydım, biz o gün kaza yapmayacaktık... Allahım ben ne yaptım?... 😭😭😭
Aslan: tamam tamam... ağlama, geçti...
Cemreye sımsıkı sarılır.
Songül: (kısık sesle) gördün mü n'aptın Kader 😒
Kader: kardeşim özür dilerim.
sarılır Cemreye. ikiside ağlarlar.
Meral: ya tamam! sizde iyice dram yaptınız! Alide, Eylülde, çocuklarıda ordan sapasağlam çıkacaklar tamam mı?! umudumuzu kaybetmeyelim!
4 saat sonra.
Kader: ya niye hiç kimse hiç birşey söylemiyor?!
Tuna: tamam Kader, sakin ol. çıkar şimdi doktor.
Selim çıkar. herkes onun. başına toplanır.
Songül: nasıllar? iyiler dimi?
Selim başını eğer.
Güney: birşey söylesenize.
Selim: maalesef... bebekleri almak zorunda kaldık..
herkes perişan olur.
Selim: Eylülün hayatı tehlikesi sürüyor. kazada arabanın bir parçası ışığına saplanmıştı. çıkarttık lakin...
Cemre: lakin ne?
Selim: bir süre özel bir solunum cihazı ile nefes alabilir.
Aslan: bir süre derken? ne kadar?
Selim: 3-4 ay.
kızlar başlarını eğerler.
Meral: doktor bey.. siz bebekleri almak zorunda kaldığınızı söylediniz. niye çoğullukta söylediniz?
Selim: Eylülün karnın ikiz vardı. bir kız, bir erkek.
herkes yıkılır.
Kader: ne diyorsunuz siz? 😭😭 Songül...
Songül: off!!!!
kızlar ağlarlar.
Aslan: peki ya Ali?
Selim: onun ameliyatına ben girmedim. bilmiyorum. geçmiş olsun.
gider. erkekler kızlara sarılırlar. herkes gözyaşlarını serbest bırakır... Eylülü ameliyathaneden çıkartıp yoğun bakıma alırlar. herkes camdan bakıyorlardı. Selim diğer ameliyathanenin önüne gelir ve o anda Oğuz çıkar.
Oğuz: ooo doktor bey görüyorum pek keyifli değilsiniz.
Selim: hiç seninle uğraşamayacağım Oğuz, çekil.
Oğuz hafif iter ve içeri girmek ister.
Oğuz: noldu? geçen yıl yaptığın hatayı çabuk unuttun!
Selim durur.
Oğuz: eğer unuttuysan ben hatırlatırım! senin yüzünden..
Selim: sus!!! konuşma!!!!
Oğuz: noldu? canını mı sıktı?
Selim: Oğuz yapma! bari burda yapma!
Oğuz: ne zamana kadar saklayacaksın?! onun bilme hakkı var!
Selim: Oğuz lütfen... hastanedeyiz. şimdi yapma bunu. burdan bir çıkalım, sonra ne diyeceksen dersin.
arkasını döner ve gider. Oğuz sinsi sinsi güler.
Oğuz: acaba kime önce diyeceğim? sana mı yoksa ona mı?
gider. Selim Alinin yanına gelir.
Selim: durumu nasıl?
hemşire: gayet iyi. Oğuz hoca son anda müdahale etti yoksa... hastayı kaybedecektik.
Selim: tamam. ben yakınlarına söylemeye gidiyorum, siz onu normal odaya alın.
hemşire: peki hocam.
Selim çıkar ve kızların yanına gelir.
Selim: tebrikler! Ali ameliyattan çıktı. durumu gayet iyi. şimdi normal odaya alıyoruz. 🙂
Kader: oh çok şükür 🙏
herkes sarılır ve gülerler.
Aslan: şimdi sıra bir tek Eylülde.
Meral: hadi kardeşim uyan artık!
Ali odaya alırlar ve yavaş yavaş kendine gelmeye başlar. Oğuz ve bir hemşire yanındaydılar.
Ali: E..... Ey... Eyl...ül... Eylül...
hemşire: hastamız kendine geldi.
Oğuz: nasılsın? beni duyuyor musun?
Ali hafif başını sallar.
Oğuz: güzel.
Ali: Eylül nerde?
Oğuz: merak etme. oda iyi olacak.
Ali: kötü mü?
Oğuz: yorma kendini. hastaya sakinleştirici yapın, uyusun.
tam gidecekken Ali kolundan tutar.
Ali: Eylül nasıl?
Oğuz: iyi olacak.
Ali: Eylül nasıl dedim?
bu araba herkes Aliye gelirler.
Güney: kardeşim iyimisin?
Ali: iyiyim. Eylül nerde? nasıl?
herkes başını eğer ve susarlar.
Ali: ya birşey söyleyin!
odaya bir hemşire girer.
hemşire: hocam! yoğun bakımdaki hasta, sinir krizi geçiriyor!
Oğuz: uyandı mı?
hemşire: evet.
Oğuz: e Selime haber verin!
hemşire: Selim hoca hastaneden çıktı hocam!
Oğuz: kahretsin!
çabuk odadan çıkar ve Eylülün yanına koşar. yalnız hiç kimse anlamaz bunun Eylül olduğunu.
Songül: yazık ya.. acaba neler çekti ki sinir krizi geçiriyor..
Kader: evet...
Güney: bir dakika ya! yoğun bakımda ki hasta dedi dimi?
Mert: aynen.
Güney: yoğun bakımdaki Eylül değil mi?
Songül: hayda nasılda anlamadık?!
Meral: ne burda duruyoruz?! koşun!!
Ali: bende geleceğim!
kalkmak ister ama Tuna tutar onu.
Tuna: dur napıyorsun?! sen daha yeni çıktın ameliyattan! yat dinlen!
Ali: orda benim karım can çekişirken ben nasıl burda yatarım?! çekil!!
Ali serumu çıkartır ve zar zor kalkar ayağa. yarasını tutar ve koşar. hepsi yoğun bakımın önüne gelirler.
Ali: EYLÜL!!!!! EYLÜL!!!!!!
kapıya vurur. Oğuz içeri girer.
Ali: bende gireceğim!!!
hemşire: lütfen siz burda bekleyin.
Ali: ama ordaki benim karım! lütfen izin verin! lütfen!!
hemşire: işimizi zorlaştırmayın. sizin burda beklemeniz gerekiyor.
Güney: Ali gel, gel kardeşim.
Ali sandalyeye oturur. gözyaşları yanaklarını ıslatmıştı ve serbest akıyorlardı.
Ali: iyi olacaksın bir tanem... iyi olacaksın.. 😭😭😭
Alinin yarası kanıyordu.
Güney: Ali yaran kanıyor. dur hekim çağıralım.
Ali: gerek yok.... benim yaram kanamıyor.... benim içim kan ağlıyor...
herkes perişan haldeydiler.
İçerde.
Eylüle sakinleştirici verilmiştir ve uyumuştur.
Oğuz: yazık kıza ya... bebeklerim nerde diye diye uyudu..
hemşire: yalnız doktor bey biz birşey tespit ettik.
Oğuz: ne?
bu arada başka bir hemşire girer içeri.
hemşire: hocam dışardaki beyefendinin yarası kanıyor. müdahale etmek istiyoruz ama o içeri girmek istiyor. ne yapalım?
Oğuz yutkunur.
Oğuz: birazdan Eylülü normal odaya alacağız. o ana kadar beklesin.
hemşire: peki hocam.
hemşire çıkar ve Ali direk ona yaklaşır.
Ali: hemşire nolur izin ver!
hemşire: birazdan hastamızı odaya alıyoruz. o zaman görebilirsiniz.
Cemre: teşekkür ederiz.
hemşire gider ve Eylül sedyeyle çıkartırlar. Ali direk elinden tutar.
Ali: aşkım....
elinden öper.
Ali: özür dilerim bir tanem.. sana annelik hissini yaşatamadım..... özür dilerim... 😭😭
hemşire: lütfen izin verin!
Ali geri çekilir ve Eylülü odaya alırlar. Oğuz içeri girip bir kaç test eder sonra çıkar.
Ali: durumu nasıl? görebilir miyim?
Oğuz: evet ama yalnız bir kişi. hasta daha uyanmadı. çok fazla yormayın. kendinide yorma.
Ali içeri girer ve sandalyeye oturup Eylülün elinden tutar. öper.
Ali: hepsi benim yüzümden.... biz daha bugün sabah ikizimiz olacağını öğrendik... tam mutlu olduk, güldük derken... kader yine sırtımızdan vurdu.... bazen düşünüyorum neden biz? dünyada bir sürü çift var, neden biz bütün bunları çekiyoruz? diyorum ki belki bizim seninle bir arada olmamız hata... belki bir kural var ve o kural bizi asla bir araya getirmiyor? he sevdiğim? belki o gün ben okula gitmemeliydim.. sana poşetleri taşımak için yardım etmemeliydim... belkide ben o gün sana aşık olmamalıydım? belkide ben o gün Buraktan ,,bütün bu hissetiklerim ne?" diye sormamalıydım? o gün seni hastaneye o halde getirmemeliydim? Serkanla seni kıskanmamalıydım? KIRILMAMALIYDIM.... terketmemeliydim.... kötü çocuk olmamalıydım.... vicdanımı ortaya çıkarıp onun sayesinde değişmemeliydim... yapmamalıydım... özür dilerim herşey için... inan bu vicdan azabı beni hep öldürecek... hep sırtımda ağır bir yük olarak kalacak...
odada ayna vardı ama Ali hiç oraya bakmıyordu.
Ali: özür dilerim...
ses: senin hiç bir suçun yok..
Ali kafasını aynaya çevirir ve orda Ali2 görür.
Ali: niye? ben herşeyi mahvetmedim mi?
Ali2: bu senin bir imtihanındı ve sen o imtihanı geçtin.
Ali: sen mi gönderdin o imtihanı?
Ali2: hayır.
Ali: peki ya kim?
Ali2: Allah... Allah insana büyük imtihanlar gönderiyor. bu imtihanda kazanmakta olur, kaybetmekte. kazansan hakkın yolunda devam edersin. kaybetsen bâtın olursun. unutma. biz müslümanız. biz önce Allaha sonra birbirimize emanetiz. Eylülde öyle.
Ali Eylüle bakar.
Ali2: Eylül önce Allaha sonra sana emanet. bu emaneti göz bebeğin gibi koru. o senin hayatını değiştirecek. o sana seni getirecek. o sana seni anlatacak. sakın umudunu kaybetme. hayat çok kısa. eğer umudunu kaybedersen hayatının nasıl geçtiğini farketmezsin.
Ali: ne demek oluyor bu şimdi?
Ali2: seni uzun bir yol bekliyor. bu yolda sen düşeceksin, kırılacaksın, kahrolacaksın ama kalkıp yine yoluna devam edeceksin. kolların mosmor olacak, dizlerinin üstünde yaralar olacak ama sen yine yoluna devam edeceksin.
Ali: sen benimle gelmiyor musun?
Ali2: geliyorum. ben her zaman senin yanında olacağım. ama unutmaki asıl meseliyi sen yapacaksın.
Ali2 kaybolur.
Ali: dur ben hiç birşey anlamadım!!
Eylülse gözlerini açar.
Eylül: A... Ali?
Ali: sevdiğim..
başından öper.
Eylül: Ali kızımla oğlum nerdeler?
Ali başını eğer. nasıl söyleyeceğini bilemez.
Eylül: Ali! Ali birşey söyle!
Ali: Eylül.... üzgünüm.... bebekleri kaybettik....
Eylül kıpırdayamaz. bir noktaya bakar. Alinin gözlerinin içine... Aliyse nasıl Eylüle bakacağını bilemez.
Eylül: ş....şaka dimi? şaka yapıyorsun? benimle dalga geçiyorsun... (ağlayarak ) beni üzmek istiyorsun! 😭 Ali birşey söyle! yalan olduğunu söyle, birşey söyle! 😭
Alinin kolundan tutar ve sıkar.
Eylül: Ali yalvarırım yalan olduğunu söyle bana! nolur yalan olsun! 😭 he nerde he nerde?!
yorganı atar yere ve ellerini karnının üstüne koyar.
Eylül: b.... burda dimi? burda?... he? (karnına bakarak) canlarım 😭 sakın korkmayın tamam mı? bakın ben burdayım... anneniz burda... 😭
Ali: Eylül...
ağlar. Eylülü tutmaya çalışır. Eylül yerine cebeleşiyordu.
Eylül: hayır! onlar burda! Ali onlar burda bak! bak... (Alinin elini tutar ve karnının üstüne koyar) bak burda... hissediyorum...
herkes odaya gelir.
Kader: Eylül!
Songül: Eylül sakin ol!
Eylül: ya kızlar bakın! bakın onlar burda! burda işte! hem siz bilmiyorsunuz, bizim ikizimiz olacak! 😭😭😭😭😭 biz büyük bir aile olacağız! dördümüz! dördümüz bir evde yaşayacağız!
Ali Eylülü tutmaya çalışır ama başaramaz.
Eylül: bırak be! benim çocuklarım yaşıyor! yaşıyor! ölmediler onlar! onlar ölmez! BEBEKLER ÖLMEZ! ya... ya benim kızım... kızım büyüyüp üniversite okuyacak! arkadaşları olacak! sevgilisi olacak! onu üzünce gelip bana derdini anlatacak!
bu sözler Aliyi mahvediyorlar.
Eylül: onu ben sakinleştireceğim! sonra, sonra Ali bu meseliyi öğrenip babası olarak çok kızacak! gidip o çocukla konuşacak! sonra kızı babasına çok kızacak niye burnunu soktu diye! oğlum... oğlum kardeşini koruyacak! erkeklerle muhatap olmaya izin vermeyecek! eğer kardeşini bir erkekle beraber görürse gidip onu dövecek! sonra bunlar didişince onları biz sakinleştireceğiz! YA BENİM BEBEKLERİM YAŞIYOR!!!! 
Cemre sonunda dayanamaz ve Eylüle yaklaşıp ona tokat atar. Eylül yanağını tutar.
Cemre: YETER BE YETER!!! BEBEK FALAN YOK TAMAM MI?! YOK!!!!! KENDİNE GEL!!!!! OLMADI İŞTE OLMADI!!!! YENİSİ OLUR!!!! DÜNYANIN SONU MU?!!! SENİN HERŞEYİN DAHA ÖNÜNDE!!!!! KENDİNİ DÜŞÜNMÜYORSAN BARİ BU ADAMI DÜŞÜN!!!! ( Aliyi gösterir) BİZİ DÜŞÜN!!!!! SENİN SÖZLERİN BİZİDE ÜZÜYOR BİLİYOR MUSUN?!!!!! ARTIK KENDİNİ TOPLAMA ZAMANI GELDİ!!!! YETER!!!!!!
dizlerinin üstüne çöker ve ağlar. herkes şok olmuştu. Cemreye bakıyorlardı. Eylülde Cemreye bakıyordu. yataktan kalkar ve Cemrenin önünde diz çöker.
Eylül: sen... niye bunu yaptın?....
Cemre: (ağlayarak) çünkü ben artık dayanamıyorum... dayanamıyorum Eylül...
sarılırlar ve ağlarlar. hepsi ağlar.
Bazen bağırmaktan çağırmaktan en iyisi ağlamak. Çünkü ancak ağlayarak insan içindeki acıyı çıkartıyor. Çünkü ancak ağlayarak insan insan olduğunu hatırlıyor...

KırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin