0.3

3K 303 58
                                    

Yoongi, güne erken başlamıştı. Gözlerini saatine çevirdiğinde saatin henüz sekiz olduğunu gördü. Gece heyecandan karnına ağrılar girmişti ve uyuyamamıştı halbuki. Bu kadar erken kalkması ve dinç hissediyor olması tuhaftı. Yirmi yedi yıllık hayatında birlikte olduğu tek şey yatağı olduğu için halini garipsedi. Yorganını sıyırıp tuvaletine doğru adımlar atmaya başladı.

Öte yandan Hoseok bu saatlerde hırıl hırıl uyuyordu, günlük hayat şartlarında uyuması on bir buçuğu geçmezken bu gece ikide anca yatmıştı ve deli gibi uykusu vardı.

Yoongi havlusuyla yüzünü kurularken, yağlanmış saçlarına bakıp iç geçirdi ve duş almaya karar verdi. Sonuçta uzun süre sonra birileriyle dışarıya çıkıyordu, hem de pek tanımadığı birileriyle. Bu yüzden kendine özen göstermeliydi. Kötü bir ön izlenim çizmek istemezdi.

×

Saat on bir olduğunda, Hoseok yatağında dönmeye başladı ve yavaş yavaş gözlerini açtı. Çok yorgun hissederek uyandı ve en az üç yıl daha uyumak istediğine karar verdi. Uyuklamak aslında ona göre değildi, o tüm gün yapacak bir şeyler bulurdu. Pratik yapar, pratik yapar ve daha fazla pratik yapardı. Dans ederken evrende yer edinebildiğini hissediyordu. Çoğu insan, kitapları ve düşünceleri ellerinden alınsaydı kafayı yiyeceğini ve hiçbir şeye sahip olmayacağını düşünürdü, Hoseok için ise elinden alınsa yaşayamayacağı tek şey danstı. Yedi yaşından beri kendini adadığı şeydi dans, her şeyi.

Yoongi adlı şu çocukla buluşması gerektiğini hatırladığında istemeye istemeye kalktı, ne olurdu başka gün buluşsalardı. Bir an için mesaj atıp ertelemeyi düşünse de kabalık olacağını düşünüp küçük adımlarla dolabına ilerledi. Giyindikten sonra da yüzünü yıkayabilirdi öyle değil mi?

O sırada Yoongi çoktan hazır bir şekilde koltuğunda oturmuş, içindeki anlamsız heyecanı adlandırmaya çalışıyordu. Belki o çocuk kendine birilerini bulacağı için, belki yeni birileriyle tanışacağı içindi bu heyecanı. Bu hissi boşverip sözlerini kağıda dökmeye devam etti. Belirli bir üne sahip olmuş bir söz yazarı olduğundan raple ilgilenmeyen çalışanlarının haricinde pek insanın haberi olmuyordu. Sonuçta kimse, patronlarının bir söz yazarı olmasını beklemiyordu.

Sıkıldığında telefonuna girmeye karar verdi, belki birkaç fotoğraf çekinir hesabına yüklerdi. Kamerasını açtı ve poz verdi. Fotoğraflarına bakmak için galerisine girdiğinde, kesinlikle yüklemek istediğine karar verdi ve bir ara yüklenecek fotoğraflar klasörüne ekledi, yaklaşık üç yüz fotoğrafın yanına.

Diğer fotoğraflarına bakmak için kaydırdığında Hoseok'un fotoğrafına denk geldi. Aslına bakılırsa, güzel ya da yakışıklı diye adlandıramacağı bir çocuktu. Sanki güzeldi ama yakışıklıydı da, karar veremedi. İkisi olduğuna karar verdi, kesinlikle güzel ve aynı zamanda yakışıklı insanlara ait bir ad bulunmalıydı. Çekici diye düşünüp boşverdi. Belki de ona yürürdü ama ne kadar gıcık davrandığını hatırlayıp vazgeçti. Kesinlikle anlaşamazlardı. Zıtlığın uyumuna inanmıyordu.

Saatin on iki olduğunu fark ettiğinde yola çıkmak için hareketlendi. Arabasının ve evinin anahtarlarını alıp kapısına doğru ilerledi. O sırada Hoseok'a mesaj atması gerektiğini düşündü.

Koca Avcısı Min Yoongi: hey hoseok

hazır mısın

umarım ekilmiyorumdur şu an

Yılanlara fısıldayan hoseok: Hazırım, merak etme

Yola çıkıyorum, sen?

Koca Avcısı Min Yoongi: çıkmak üzereyim

orada görüşürüz

Yılanlara fısıldayan hoseok: 👍

matchmaker - yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin