KABADAYI

159 69 2
                                        

Bir önceki gün, saat gece yarısını geçtiği vakit kıraathanenin önüne siyah renkte iki araç yanaşmıştı. Hiç vakit kaybetmeden araçların birinin içinden üç adam diğer yandan da öteki aracı takip etmekte olan bir başka mafya görünümlü aracın içinden de iki adam inmişti. Kaçıp kurtulmanın peşinde olan zengin züppesi yaralı bir halde kahvenin önünde durmak istedi çünkü gücü artık tükeniyordu. Işığın da pek almadığı sandalyelerden birini zor da olsa masanın üzerinden alarak düz bir hale getirdi. Biraz oturup acısının dinmesini istiyor ve diğer bir yandan korku içinde etrafına bakıyordu. Onu gören adamları fark etmeyerek bir an için gözlerini kapatmıştı.

Onu görüp usulca yanına gitmekte olan Uzun ile beraber, farkına varamadığı diğer mafya adamları da peşinden geliyordu. Zengin züppesi bir anda karşısına çıkan Uzun'u görünce epeyi bir korkmuştu.

Toplamda beş kişinin kahvenin önünde belirmesinden sonra o adamı orada bir güzel benzetmişlerdi. Daha sonra içlerinden birisi belindeki silaha sarılarak hiç düşünmeden ateş etti ve zengin züppesi orada kanlar içinde yerde kalmıştı. Ateş eden isim Dalyan'ın adamı Kısaydı. Uzun, silahın ateş almasından sonra aniden kafasını Kısa'ya çevirdi.

''Ne yaptın sen? Patron bize sadece dövün, öldürmeyin demedi mi? Neden yaptın?''

''Ama abi bu adam şerefsizin teki. Ya bizi deşifre ederse yarın sabah gözümüzü nezarethanede açarsak ne olacak? Gebersin şerefsiz!'' diyerek bir kez daha silahın namlusunu adama yöneltti. Yerde öylece can çekişen adama namlunun ucunu doğrultarak bir kez daha tetiği çekti ve ateş etti.

Adam ölmüştü paniğe kapılan bu mafya bozuntularının elleri ayaklarına dolanmıştı. Birden bire toparlanıp araçlara binip oradan doğruca uzaklaştılar. Diğer mafya bozuntuları da adamın öldüğünden faydalanarak, sanki zengin züppesini kendileri öldürmüş gibi patronlarına gidip, biz öldürdük dediler. Peki bunu kim yapmıştı? Yerde öylece yatan adamın suçu, günahı neydi? Kimin işiydi bu? Acaba onu öylece orda bırakmaları doğru muydu?

Bunca sorunun cevabını kimse bilmiyordu...


Mahallenin yürekli kabadayılarından olan Dalyan, aynı zamanda kendine mahsus inşa ettiği mekanında yasa dışı kumar oynatıyordu. Kabadayı dediğin mahallesini korurdu. Mahallesini dışarıdan gelen güçlere karşı savunurdu. Ama şimdilerde kabadayılık anlayışı bir hayli vasat gözüküyordu.

Elbette mahallesini koruyup kollayan kabadayılar da vardı. Lakin şimdilerde o eski kabadayılardan geriye eser kalmamıştı. Nazif ve ailesinin bulunduğu mahalle pek de tekin sayılmazdı. Dalyan Nazif'ten yaşça büyüktü. Nazif'in babası ile Dalyan'ın tanışıklığı ve hazin bir geçmişi vardı.

Zamanında mahallesini koruyup kollayan kabadayılardan olan Nazif'in babası Kara Mehmet yiğit, mert, delikanlı, ailesine sadık ve birçok özelliği içinde barındıran kabadayılarındandı.

Bütün mahalle Kara Mehmet'i sever ve sayardı. Bundan dolayı iyilerin veya kötülerin her zaman arkasında olan ya da karşısında olan insanlar olmuştur. Dalyan da zamanında Kara Mehmet'in safında çokça yer almıştı. Birlikte çok fazla olaya karışmışlardı. Hatta neredeyse aile dostu olmuşlardı. Bu tanışıklığın Nazif'e de yansıyacağını kimse bilemezdi. Bilmek bir yana tahmin bile edilemezdi. Babasının aksine oldukça naif ve babaç rolünü üstlenen Nazif, bugüne kadar hiç ama hiç kötü işlere bulaşmamış tam aksine hep iyilikten yana olmuştu. Karısı Münevver de Nazif'in en çok bu yönüne vurulmuştu.

Dalyan, o gece kumarhanesinde oyun oynayan bir adamın borcunu ödemediğini işitmiş, bundan dolayı da onun yanına gidip borcunu ödemesini istemişti. Bu kişi baba parası yiyen, dünya umurunda olmayan bir adamdı. Hatta ve hatta babası kumar oynadığını bildiği için oğluna özellikle para vermiyordu. Bu illetten kurtulamadığı veya kurtulmak istemediği için borç alarak yine kumar oynamaya devam ediyordu. Dalyan da yüklü miktarda borcu olan bu adamın masasına doğru yöneldi.

''Kardeş borcunu ödemiyorsun ve benim mekanım da huzursuzluk çıkarıyorsun. Ya borcunu öde ya da şimdi bu masadan paşa paşa kalkıp yavaşça uza. ''

''Öderiz yahu. Ne olacak ki? Kaçmıyoruz ya babalık. Hem sen baksana keyfine. Ben babamdan alacağımı aldıktan en fazla birkaç gün içinde borcumu ödeyeceğim.'' Dalyan bunun üzerine, kendini bilmez zengin züppesine haddini bildirmek için elini bile kaldırmamıştı. Adamlarına ufak bir göz işareti yaparak onu oturduğu masadan kaldırmıştı.

Adamları Dalyanı iyi tanırdı ama iyi biri olduğu söylenemezdi. Fakat maaşlarını düzenli yatırdığı için adamları da onu severdi. Aslında herkes para için buradaydı. İnanın bir başkası gelse dese ki. "Ben size onun verdiğinin iki katı para veririm." Birçoğu hemen oracıkta işi bırakıverirdi. Neyse ki bunu akıl edemeyen zengin züppesi hala ve hala oldukça rahattı. Adamlar onu yerinden kaldırıp götürürken yüzündeki tebessümün anlamı neydi ki?

Ölmek mi istiyordu?

Hayata TutunmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin