DOĞUM

113 63 12
                                        

Saat gece yarısını gösterdikten sonra Münevver'in sancısıyla Nazif'in yerinden sıçrayarak uyanması bir olmuştu. Apartopar hastanenin yoluna düşen karı koca arabaları olmadığı için karşı komşuları Rafet'ten arabayı rica ettiler. Rafet manavcılık yaptığı için kasalı kamyonetini hiç düşünmeden ona vermişti.

Konak Doğum Evi'nin yolunu tutan Nazif, kısa sürede hastaneye varmıştı. Karısını kucaklayarak acilin kapısına kadar girerken kapıda gördüğü güvenliğe seslenerek;

''Sedye yok mu? Biri yardım etsin karım doğum yapıyor!'' Acilde çalışan hemşirelerden ikisi sedye getirerek Münevver'i doğumhaneye doğru götürdüler. Doğumhanenin kapısında bekleyen Nazif, baba olmanın nasıl bir duygu olduğunu sanki her an yaşıyor gibiydi. Uzunca bir bekleyişten sonra doğumhanenin kapısından çıkan hemşire Nazif'in yanına giderek ona bu müjdeli haberi verdi.

''Gözünüz aydın beyefendi, çok sağlıklı ve bir o kadar da tatlı prensesler gibi bir kızınız oldu. Allah analı babalı büyütsün karınız biraz dinlensin. Normal odaya alındığında onu görebilirsiniz.''

''Teşekkür ederim.'' Nazif büyük bir heyecanla yerinde duramazken doğumhanenin kapısından çıkan doktoru görünce seslendi.

''Doktor Hanım, karım ve kızım iyiler mi? ''

''Biraz önce karınızı ve kızınızı normal odaya aldık. Çok şükür ikisi de sağlıklı geçmiş olsun.''

''Teşekkürler doktor hanım.'' Nazif heyecanla karısının ve kızının bulunduğu odaya doğru koşar adımlarla ilerliyordu. O kadar heyecanlıydı ki yüzündeki gülümseme sanki heyecanıyla bir bütün olmuştu. Çünkü baba olmuştu. Bu duyguyu ilk defa yaşıyordu. Odadan içeriye giren Nazif etrafına bakındı. Odada üç yatak vardı. Biri boş ikisi ise doluydu. Girer girmez karısını arayan gözleri aradığı şeyi bir anda de buluvermişti. Koşarak karısının yanına gitti.

''Münevver'im, benim güzel karım nasılsın? Kızımız nasıl?'' Konuşmaya pek de mecali olmayan Münevver biraz da kısık sesle yanıt verdi.

''İyiyim Nazif'im nasıl olayım. Biraz yorgunum, ama bak kızımız çok mutlu, ben çok mutluyum, sen çok mutlusun. İlk defa seni böyle görüyorum Nazif'im.'' Münevver Nazif'i böylesine mutlu görünce bir an ağrılarını unutuvermiş ve o heyecanla kocasına sarılıvermişti.

''Baba olduğum içindir karıcım. Sen ve kızımız iyi olun da ben Allah'tan başka bir şey istemem.''

O sırada karşı yatakta bir başka çift daha vardı. Belli ki onlar da Nazif ve Münevver çifti gibi yeni doğum yapmışlardı. Nazif, gözlerini onlara doğru çevirerek ''Geçmiş olsun.'' Dedi. Yanıt vermekte biraz geciken karşı taraftaki çift;

''Kusura bakmayın, biraz dalgınız. Bakan Bey'in oğlu daha yeni doğdu. Biraz sağlık problemi var o yüzden canımız sıkkın.''

''Öyle mi geçmiş olsun. İnşallah önemli bir rahatsızlığı yoktur.''

''Sarılık diyorlar, az önce müşaade altına aldılar.''

''Anladım, bizim yapabiliceğimiz bir şey olursa eğer çekinmeden söyleyebilirsiniz.''

''Teşekkürler beyefendi.'' Diyen adamcağız biraz buruk, biraz ise mutluydu.

Koskoca Bakan Bey'in oğlu neden devlet hastanesinde doğmuştu ki? Bakan Bey neredeydi?

Bu gibi düşüncelerle kafası bir hayli karışan Nazif'in aklını ancak yeni doğan kızı başından alabilirdi. Kızını kucağına aldı. Adeta baba olmanın ona vermiş olduğu şansı tadıyordu. Bu geçen zamanın farkına varamayan Nazif, saate baktığında sabah saat yediyi gösteriyordu.

Karısına dönüp ''Münevver kızımızın adı ne olacak?'' diye sorduğunda Münevver hiç düşünmeden cevap verdi. ''Senin annenin adı diye konuşmadık mı Nazif'im.''

''Evet öyle konuştuk ama yine de sormak istedim.''

''Kayınvalidem hayatta olsaydı bu habere çok sevinirdi. Bence de en doğrusu bu. Kızımızın adı Hayat olsun. O çok fazla yaşayamamış ama kızımızın adı gibi uzunca bir hayatı olsun.''

''Tamam karıcığım. Ben bugün nüfusa gider kızımızın nüfus kağıdını çıkartırım. Hem senin karnın acıkmıştır. Aşağıya inip yiyecek bir şeyler alayım.''

''Olur Nazif'im sen nasıl istersen. Ben bekliyorum seni.''

Aşağıya inip kantinden karısına ve kendisine yiyecek bişeyler alan Nazif, o sırada odadaki adamı görünce bebeğin durumunu öğrenmek istedi.

''Merhaba Nasılsınız? Bu arada ben Nazif.''

''Merhaba beyefendi ben de Cevdet, çok memnun oldum. İyiyim sağolun sizler nasılsınız?''

''Teşekkür ederim iyi diyelim iyi olsun. Bu arada bebeğiniz nasıl oldu?''

''İyi çok şükür. Yalnız o benim bebeğim değil. Siz yanlış anlamışsınız. Daha doğrusu benim hatam, dalgınlıktan söylemeyi unutmuşum. O benim yeğenim.''

''Öyle mi? Eğer sorması ayıp olmayacaksa bebeğin babası nerede acaba?''

''Bebeğin babası şuanda şehir dışında. Aslında benim yerime bebeğin abisi Gökçe burada olmadıydı ama kendisinden iki gündür haber alamıyoruz.''

''Allah Allah! İnşallah iyidir.''

Nazif'in ağzından bu kelimeler dökülürken önceki gün dükkanının önündeki ceset de bir anda aklına gelmişti. Bu konuyla bağdaştırmak imkansız gibi görünüyordu ama yine de düşünmeden edememişti. Kantinden bir şeyler aldıktan sonra üst kata çıkmak üzere merdivenlere doğru yöneldi. Aklındaki tek şey bağdaştıramadığı düşüncelerin gerçek olma ihtimaliydi. Tekrar geriye dönüp gazete almak istedi. Belki okuyup kafasını dağıtabilirdi. Neyse ki hastanenin kantininde, tezgahın hemen ön tarafında duran gazeteyi satın alarak merdivenlere doğru yöneldi. Ağır adımlarla merdivenleri çıkıp karısının bulunduğu odaya girdi. Daha sonra aldığı yiyecekleri karısına yedirip gazeteyi eline alarak okumaya başladı. Gözüne çarpan koca bir manşet dikkatini çekmişti. 


Hayata TutunmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin