BÖLÜM 1: BAŞLANGIÇ

120 7 3
                                    

Bir çocuğun unutamadığı en acı olay nedir? -Ya da şöyle diyeyim- çocukken yaşanılan şeyler bize ne kadar acı verebilir ki? Çocukluk ne olursa olsun güzel değil midir? Her çocuk düş kurar pembe, beyaz, mavi düşler. Bir gün gerçekleşmesini beklediği hayellerini kurarken, akıp giden zamanda genç olur, olgunlaşır, yaşlanır. Hayat bu böyledir. Sen hayaller kurarken ve gerçekleşmesini beklerken , zamanın tik takları başka sayfalar açar sana. Bu sayfalar bazen beyaz, bazen de kararmıştır.

Geçmişe dönüp şöyle bir baktığımda, yüzüme açılan o ilk sayfanın beyaz olmadığı daha o günlerde belliydi...

Ben üç yaşındayken babamı kaybetmişiz. Bir gün kapı çalınmış ve anneme o, en acı iki kelime söylenmiş. "Başınız sağolsun!" Annem babam öldüğünde henüz on yedi yaşında gencecik bir kadınmış , babamsa öldüğünde on dokuz, bense babamı hatırlamayacak bir yaşta... Keşke hayal meyal de olsa bir anımızı hatırlayabilseydim; kızım deyişini, kucağına alışını, saçımı okşayışını, beraber mutlu olduğumuz anıları işte... ama malesef hayat acı yüzünü daha çok küçükken göstermişti. Babasız bir yaşam sürmek bir başkası,"'anne ve baban nasıl diye?" sorduğunda, "benim babam ben küçükken ölmüş." demek gibi öyle saniyelere sığan birşey değil. Bu cümle, içinde öyle bir yokluk barındırıyor ki... Hayatın her anında peşini asla bırakmayacak koca bir boşluk.

Annem babamdan pek söz etmezdi. Kendimi biraz bilmeye başladığımda sık sık onu soruyordum. Çünkü ,yeni yeni hissediyordum baba özlemini. Etrafımda babalarıyla olan çocukları görünce asla yaşamayacağım bu sevgi artık acı veriyordu. Fakat annemi şimdi daha iyi anlıyorum. On dokuz yaşında eşini yitirmiş acılı bir kadın olarak, babamdan öyle söz edemiyordu. Bazı geceler beni uyutmaya çalıştığında tüm ısrarlarıma dayanamayıp,

"o kadar iyi kalpli, anlayışlı, sevgi dolu birinin hayatta olmasına imkan yoktu; tüm huysuzluğuma rağmen bir kez olsun yüzünü astığını görmedim."

MiNAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin