Annemin evleneceğini duyduğum günden sonra epey zaman geçmişti. O artık yanlız değildi. Öyle olduğunu düşünmek bile bu kadar zorken yanında tanımadığım birini görmek nasıldı acaba...Dedem beklemediğim bi gün "birkaç parça bişeyler hazırla annene gidiyoruz"dedi. Önceleri olsa mutluluktan havalara uçacakken artık kırgın ve birazda anneme yabancıymış gibi hissetmeye başlamıştım. Bütün yol boyunca kafam öylesine değişik düşüncelerle dolmuştu ki yolun bittiğini anlayamamıştım.
Dedem:" Geldik Minaye hadi biraz canlan kızım" iyi de nasıl olucaktı ki ilk defa anneme bu denli uzak hissediyordum. Hala kafamın içinde aynı sorular... Eşi nasıl biri? Bana nasıl davranacak?
Adım adım görmek istemediğim o ana ilerlerken dizlerimde titreme, karnımda tarifsiz sancılar hissediyordum.Henüz kapı çalınmamıştı ki birden yumuşak bi ses tonu;" hoşgeldin küçük kız" demişti.
Uzun boylu, siyah saçlı, hafif esmer karşımda duran yabancı annemin eşiydi. Hemen arkasından annem gelip dedemi zorla içeri sokmaya çalışmış, onca ısrara rağmen dedemi bi türlü ikna edememişti.
Dedem:
"Ethem seninle biraz konuşalım!" Meğer dedem bana yabancı olan bu adamı çoktan biliyordu. Konuşmaları bittikten sonra yanıma gelip sarılmış son olarak anneme dönüp kızıma iyi bak kızım demişti. Dedemin yüzündeki o ifade öyle çok şey anlatıyordu ki. Oğlunun yerinde bi başka adamı görmek kim bilir nasıl da zordu.Dedemin gidişiyle biraz yapayalnız hissetmiştim. Annem o kadar zaman sonra karşımda duruyordu öyle çok özlemiştim ki ama nedense bi türlü anneme yaklaşamıyordum. Çünkü çok utanıyor, yanında kendimi istenmiyormuş gibi hissediyordum. Böyle düşünmek belki çok çocukcaydı ama bende zaten çocuktum.
Annem:
"Kızım ne kadar büyümüş öyle" bu cümle içime biraz olsun cesaret vermişti. O cesaretle kısık bi ses tonuyla; " anne sen beni hiç özlemedin mi? Demiştim.Yüzüme güldükten sonra "ahh Minaye elbetteki özledim". Aslında söylemek istediğim bu değildi ki; ben neden evlendiğini, bu adamın nerden çıktığını , beni neden terk ettiğini bağıra bağıra sormak istiyordum. Ama dedemin söyledikleri aklımdan hiç çıkmamıştı. "Annen uzun zamandır yanlız yeniden yuva kurmak hakkı". O mutlu olucaksa ben de onun için mutlu olmalıydım diye düşünmüştüm.
Annem ile kaldığım birkaç gün zarfında eşine karşı hissettiğim yabancılık biraz hafiflemiş, bana karşı sıcak ve sevecen tavrı hoşuma gitmişti. Anneme hiç doyamamıştım. Zaten bi çocuk annesine olan özlemine nasıl doyabilirdi ki? Fakat dedem bir hafta sonra beni almaya gelmişti. Bir tarafım annemle kalmak istiyordu. Aile sıcaklığına öylesine hasretim ki... fakat diğer taraf acı gerçekleri hatırlayordu. Artık annem evliydi ve dedemle dönmek zorundaydım.
Anneme sıkıca sarılmış, öpmüş
" beni sık sık görmeye gel" demiştim. O da beni öperken;
-Burası dedenlere uzak ben çok gelemesemde sen arada gelir kalırsın- demiş ve öylece oradan ayrılmıştık. Yol boyunca annemle kaldığım kısacık süreden bir şey öğrenmiştim.Onun uzun zamandır benden uzakta bir hayatı vardı ve ben onun için ara sıra görüşeceği uzaklarda ki kızı olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiNAYE
Non-FictionHani kendi hayatında hiç söz hakkına sahip olamayan insanlar vardır ya... işte! Minaye de onlardan biri. Babasını daha bebekliğinde kaybetmiş, hayatın tekrar eden kısır döngüsü içinde ordan oraya savrulan bi kız çocuğu. Minaye' nin çocukluğun...