2.BÖLÜM
Gözlerimi araladığımda bulunduğum mekanın sweet home’um (!) olmadığını anladım. Bir defa benim odam çikolatalı parfüm kokardı. Bu lanet odanın lanet yatağı küf kokuyordu. Neredeydim ben! Zaten kafam beş yüzdü. Ama dur bir dakika! En son boynumdaki acı… Ahh, piç kuruları.
Yatağın demir kolluklarından tutunarak doğruldum. Dik oturma pozisyonuna geldiğimde alçak olan yataktan bacağımı sarkıtma çabaları içine girmiştim. Bacaklarımı katladım ve alçak yataktan kalktım. Boyum kısaydı kısa olmasına. Ama bu yataktan rahat indiğim anlamına gelmiyordu. Boyuma tezat oluşturan uzun bacaklarım vardı. Arkadaşlarım bana Safinaz derlerdi. Hani şu Temel Reis’in güzel sevgilisi(!)
Ani bir cesaretle ayağa fırladım. Koşar adım kapıya yönelip kulpunu çevirdim. Lanet olası kapının lanet kulpu! Beni kilitlemişlerdi. Lanet olasıcalar! Kapıya okkalı bir tekme savurup çığrınmaya başladım.
“Lann! Açın kapıyı amuguza goyam! Tırstınız mı? He? He?”
Kapının arkasından ses gelmeyince gözlerim odayı taradı. Kapıya atacak bir eşya aradım. Vee, bingoo! Ayaklı minyatür lambayı gözüme kestirdim. –Ne yani, bundan bizim evde yoktu ve adını bilmiyordum!- Yatağın yanında bitip şifonyerin üstünden ayaklı minyatür lambayı kaptım ve uzak menzilden kapıya nişan aldım. Ne kadar uzak o kadar hasar…
Lanet olası kapıya lanet olası ayaklı minyatür lambayı fırlatınca lanet olası bir çıtırdama çıktı. -Sanırım lanet olası kelimesini daha az kullanmalıyım.-
“Açın lan köpekler! O lanet olası kıçınıza tekme bastığımda orası moraracak ve inlemeleriniz bana zevk verecek!”
Kapının arkasından bir homurdanma duydum ve hemen ardından anahtar sesi kulağımı tırmaladı. Kapı kolu oynaştı ve içeriye bir adam girdi. Bu adam benim peşime takılan piçin ta kendisiydi!
“Ne var lan ne var açtım kapıyı! At kıçıma tekmeyi, hadi bas kıçıma!”
Bu lafına karşılık sertçe yutkundum. Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Götüm neden yemiyordu! İçimde ki ırsoy (ırısıpı + soysuz = ırsoy) konuştu.
Yudum sen bir şıllıksın. Lanet olası! Hadi bu pezevenge gününü göster ve sonra da toz ol buralardan. Sen bir kızsın. Dişiliğini kullan bebeğim.
İçimdeki ırsoy haklıydı. En fazla silahıyla kafamı patlatırdı ve sonra da kafamla vücudumu ayırıp kafamı bir bavula vücudumu da bir kefene sarıp kafamı Bebek’te ki bir çöp konteynırına, bedenimi de ayağıma taş bağlayıp denizin derinliklerine salardı.
“Sen kime atarlanıyosun lan! Götünü morartana kadar şaplaklarım! Sen kimsin lan erkek orospusu! Lanet cinayetinizi lanet götünüze sokun ve beni serbest bırakın! Ağzım mühürlü! Merak etme! Hatta istersen ağzımı fermuar yapıp fermuarın başını götüne sokabilirim!”
Uzun konuşmamın ardından nefes nefese kaldım ve geri geri ilerledim. Hızımı arttırmak için iyi bir yöntemdi. Sırtım duvara değdiğinde ters istikamete doğru koşmaya başladım ve ceylan bacaklarımla yatağın korkuluklarından destek alaraktan sıçradım Izbandut herifin tepesine uçtum. Bunu beklemediği için afallayıp dengesini kaybetti ve yeri boyladı. Kahkaha atarak şu sözleri ekledim.
“Ben kolay lokma değilim piç kurusu! Ve de emin ol şuan seni ters döndürüp göt yanaklarında iz oluşturana kadar onları şaplaklayabilirim. Sonra orospular elimin izini görür ve itibarına sıçarlar.”
Bana karşılık vermediğini sonradan fark ettim.
“Ne o piç kurusu! Susarak kurtulacağını mı sanıyorsun?”
Birden dengeler değişti ve beni altına aldı. Hani normal kaçırılma hikayelerinde bu an romantik olabilirdi. Ama bu adamın martı kaşları ve düzensiz pala bıyıkları buna el vermiyordu. Normal kızların bu hareketten etkilenmesi lazımdı. Ama ben normal bir kız değildim. Acaba şuan bana tecavüz etmeye kalksa ne yapardım?
Daha önce başıma gelmişti. Bir adam izbe sokakta gece yarısı beni sıkıştırmıştı. O. Ç! Bana tecavüz etmesini engelleyen şey ise kasık kıllarımdı. Onları gördükten sonra arkasına bakmadan kaçmıştı. Ben de o günden sonra onlara kıyamadım ve onlara çok özenerek baktım. Başlarda uzatırken Yahudi sakalını andırsalar da sonradan onlara saçlarımdan bile fazla bakım gösterdim. Bir ara kat kat kestirmiştim. Ama öremeyince tekrar küte döndüm. Şuanda balıksırtı örgü biçimindeydiler.
“Seni ben var ya… Üstlerimden emir almış olmasaydım seni şuracıkta siker sonra tenha bir yerde öldürürdüm leşini de denize atardım.”
Tezlerimde haklıydım ama korkmuş muydum? Hayır. Dizim aletinin yakınlarındaydı. Ve sertliği bacağıma baskı uyguluyordu. Vay pezevenk… O an aklıma çok güzel bir fikir geldi. Aletine dizimi geçirdiğimde çığlık attı ve sağa düştü. Ben zafer dolu bir sırıtışla doğrulurken o ise acıyla inliyordu.
“Bu arada sana bir ayrıntı daha ekleyeyim Izbandut. Ben bir sadistim. Puhahaha.”
Açık kapıdan dışarı sıvıştım. Koridorun sonunda bir merdiven vardı. Merdivene doğru ilerledim. Evet, ben Yudum Otuzbiroğulları. -Soyadıma aldanmayın. Ruhum otuzbir çekse de bedenim bakiredir.- Ve ben, demin lanet bir ızbandutu lanet soğuk zeminde tek tekmeyle ağlatan bir elastik tanrıçayım.
Merdivenlerin başında bu sözleri düşünüyordum fakat sonuna gelmeden boynumda o tanıdık acıyı hissettim.
“Amcık herif!”