Amerika'ya geleli iki yıl olmuştu.Dedemin ısrarlarıyla gelmiştim.Babam öldükten sonra annem kendine yeni bir hayat kurup beni kendi halime bırakmıştı.Reşit olmadığım halde hiçbir ihtiyacımı karşılamıyordu.Komşular bakıyordu,dedem bazen para gönderiyordu.Annemse sanki babamın ölümünü bekliyormuş gibi sağda solda sürtüyordu.Bütün kutsallığını kaybetmişti gözümde.
Dedem geçen yıl beklenmedik bir şekilde ölmüştü.Son kez görememiştim bile.Neden öldüğünü araştırsam da tek söylenen kalp krizi geçirmiş olmasıydı.Ama vasiyetini bile yazmıştı.Bir insan nasıl olurda öldüğü gün vasiyet yazardı ki?Hele de kalp krizi geçirerek ölen bir insan..
Taksici seslendiğinde bütün bu düşüncelerimden sıyrılıp parayı çıkardım ve taksiciye uzattım.Dedemin mezarına gelmiştim.Uzun zamandır gelmeye cesaret edemediğim mezarına...İçeri girerken görevliye selam verdim ve yüzümdeki gülümsemeyi korudum.
Ağlamamam gerekiyordu,dedem beni böyle görmemeliydi.Elimdeki çiçeklerle mezarını aradım.İsmin yazılı olduğu yere geldiğimdeyse içim ürperdi.Alışkın değildim böyle bir atmosfere.
Oturdum ve ne yapacağımı düşündüm,böyle bir ziyarette ne yapılırdı ki dua okumaktan başka?Çiçekleri alıp mezarı süsledim.İçimden bir ses hala yaşadığını söylese de sonradan vazgeçiyordum.Dedem yaşasaydı mutlaka beni bulur ve yalnız bırakmazdı.
Tam dua okuyacağım anda bir şey patladı.Etrafa baktığımda hiçkimse görünmüyordu.Duvara doğru gittim ve parmak uçlarımda yükselip tellerin ardından gelen sesi aradım.Etrafta kimse yoktu.Arkadan inleme sesleri geliyordu.
Bu silah sesi falan mıydı yoksa?Kafamdan bu kötü düşünceleri atmaya çalışarak tekrardan mezarın yanına oturdum.Hala kulağıma inleme sesi geliyordu,bir an için psikolojik olduğuna inanmak istedim.Ayrıca aklıma kötü senaryolarda gelmeye başlamıştı.
Ayağa kalktım,bu kadar duyarsız değildim.Besbelli bir inleme sesi geliyordu ve acı doluydu.Sesin kaynağına doğru giderken,ses kesildi.Bende yürümeyi kesip olduğum yerde durdum.Etrafta kimse yoktu ve ben yanlış duyuyor olmalıydım.
Sağıma döndüğümde çıplak bir adamı tabuta koyuyorlardı.Bir sürü takım elbiseli adam vardı ayrıca.Ellerindeki kan ise düşüncelerimi doğruluyordu.Ağacın arkasına saklanıp onları izledim.Şu ana kadar nasıl görevli gelmemişti buraya.Sesi duymamış olamazdı.
Adamın üstüne toprak atarlarken bir tanesiyle göz göze geldim.Olduğu yerde arkasını dönmüş bir şeyler söylüyordu.Merakımın başıma iş açmasına izin veremezdim.Ağzıma cebimdeki peçeteyi koyup dişlerimin arasına aldım ve sıktım.İstemsizce dişlerimi bir birine vuruyordum çünkü.
Dedemin mezarının ordaki kapıya gitmem gerekiyordu.Nerden geldiğimi iyiki unutmamıştım.Arkama bile bakmadan koşmaya başladım.Kesinlikle arkamdan geliyorlardı.Yüzde yüz emindim,çantamı sıkı sıkı kavrayarak daha da hızlandım ve kapıdan çıktım.Karşıdaki mağazaya girsem çok iyi olacaktı.Kar beni yavaşlatsada durmayacak ve arkama bakmayacaktım mağazaya girene kadar.
İnsanların içinde kimse bir şey yapmaya cesaret edemezdi.Mağazanın içerisine girip telefonumu hazır bulundurdum.Evdeki görevliyi arayıp birini göndermesini söylemeliydim.Elime rastegele kıyafetler alıp kabine girdim.Aynı zamanda da görevliye sesli mesaj yolluyordum.
Üstümü giydiğimde etiketlerini çıkartıp kasaya verdim.Çantamdan da uğraşmamak adına iki yüz dolar koyup mağaza kapısından dışarı bakındım.Kimse yoktu,her şeyde yolundaydı.Acaba boşuna mı kuruntu edip kendimi strese sokmuştum.Hem belkide başka bir yere bakmıştı ama üzerime alınmıştım.
Uzun zamandır bu denli büyük bir macera yaşamamıştım.Korkunun gözü kör olsundu.O kadar korkmuştum ki bu kış gününde alnımdan ter akıtmıştım.Ya kılık değiştirmekte ne demekti,filmdemiydim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Mahkum
Teen Fiction"Bu kapkaranlık gökyüzünde parlayan tek yıldız olmak seni mutlu etmiyor mu?" En az benim kadar güzel resim çizdiğini farketmiştim. "Koca gökyüzünde tek başına olmak hangi yıldızı memnun eder ki Karhan?" ... Not:Kapak tasarımı şahsıma aittir.