⚓️Bölüm İki⚓️

2.4K 153 19
                                    




Sabahın erken saatinde gözünü açar açmaz kendisini dün akşam altından geçmeye büyük bir çaba harcadığı dut ağacının altında buldu Tahir. Genç kız yoktu üzerinde, kimse de kendisiyle inatlaşmıyordu ama buna rağmen yüzü hala gülümsüyordu genç adamın. Dünkü anıları büyük ihtimal hiçbir zaman zihninden çıkmayacaktı. O kot pantolon, gömlek ve şapkalı erkek fatma, kendisine direnen görüntüsüyle hep aklında kalacaktı.

Hiç gitmek istemese de eve dönmek zorundaydı. Geldiği kadar da epeyce bir yol vardı önünde yürümesi gereken. Kim bilir belki de eve dönüş yolunda onunla karşılaşırdı. İki üç muhabbet eder kızı çıldırtırdı. Tabii kızda kendisini.

Yüzü gülümserken saçmaladığından habersiz ellerini kot pantolonunun rahat ceplerine yerleştrerek ağaçların serin gölgeleri altında eve doğru yürüdü.

Horozların ötmesi, ahırda sütü sağılan ineklerin sesleri, hatta çoktan sokağa dökülen köy çocuklarının neşeli cıvıltıları bile kulağa hoş geliyordu. Memleketini özlemişti. Hem de her bir karesini.

Köşeyi dönmeden önce arkasında duyduğu boğuk bir ses dikkatini çekti. Çünkü kendisine çok tanıdık olan birinin ismini seslenmişti o ses.

"Nefes evladum işinu bitirur biturmez eve dön olur mi?"

Gülümseyerek arkasını döndü Tahir ve karşılaştığı manzarayla daha çok sırıttı.

"Önümden çekilecek misin, yoksa illa kafanı mı kırmam gerekecek?"

"Hangisini yapmamı dilersen onu yaparım küçük hanım. Kafamı kırmağa bu kadar hevesliysen yatırırım dizine dilediğin gibi kırarsın."

"Aslına bakarsan senin önümden defolup gitmeni istiyorum. Dileğim bu, yapacak mısın?"

Tahir'in kızın önünden çekilmek gibi bir niyeti yoktu. Şeffaf okyanusu hatırlatan masmavi gözleri kendisini bu kadar esaretine almışken nasıl çekilebilirdi ki...?

"Çekil şuradan."

Nefes adamı elinin tersiyle omuzundan ittirip yoluna devam ettiğinde Tahir hâlâ aynı yüz ifadesiyle olduğu yere çakılı kalarak kızı izlemeyi sürdürdü.

Nasıl güzel olduğunun farkında bile değildi genç kız. Basit kot patolon, gömlek ve şapkayla bile hala insanı deli eden bir zarafete sahipti. Hele ki o gözler.... Gözleri apayrı bir dünyaydı.

"Tahir ula uşağum ne diye dolaniyisun ciğeruni kaybetmuş kedu gibu."

Bahçelerine girdiğinde Tahir gözlerini nihayet genç kızın siluetinden ayırarak yengesine döndü. Asiye elinde süpürgesi evin kapısına yaslanıp her zaman görmeye alışkın olduğu güler yüzüyle ikisini izliyordu.

"Ciğerumi kaybetmedum yenge bilakis, ciğerumi kaybetmeyeyum diye dört gözle izleyurum."

O ana kadar sessizliğini koruyan Nefes genç adamın ne dediğini duyduğunda kaşlarını çatarak arkasına döndü. Tam tahiri azarlamayı planlarken genç adam hışımla yanından uzaklaşarak kapısı açık kalan eve girdi.

"Dedem benu bekler hanumlar, izninuzle."

"Bilerek mi yapıyor? Hani anlamıyorum niyeti ne bu adamın?"

"Bence kuzum niyetu çok açuk. Delu deluyu görünce sopayi sallar. Sizinkide o hesap işte."

Nefes tek bir kelime dahi edemedi. Çünkü söylediklerinin ardından kahkahalara boğulan Asiye gelin içeri geçmişti. Sadece tek bir şeyi yapabildi genç kız. Oflayarak oda diğer ikisi gibi kapısı açık bırakılan eve girerek yukarıya, dedesinin yanına çıktı.

NEFES / AU (Neftah)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin