~12~

809 61 19
                                    

Jae Hwa'nın Anlatımından:

"Hadi ama Jungkook. Çok yavaşsin. Nasıl mafya liderisin sen."
Bana sinirle bakıp yanıma doğru geldi.

"Sınırları zorluyorsun. Yürü hadi."
Dediğini yapıp onu takip ettim. Arabaya biniyordu ki onu durdurdum.

"Hey!! Bagajı açar mısın?"
Dediğimi yapıp Bagajı açtı. Bavulumu koyduktan sonra bagajı kapatıp koltuğuma yerleştim.
Arabayı çalıştırdığında bana dönüp alayla konuştu.

"Kemerini taksan iyi olur ufaklık."
Ne dediğini anlamaya çalışırken bir anda hızlıca sürmeye başladı.
Kemerimi hemen taktım. Sorar gözlerle ona bakarken yine konuştu.

"Gelelim cezana küçük kız. Sana kurallara uy demiştim. Tersimi görmek istemezsin demiştim. Sen ne yaptın? Daha demin evde bana kafa tuttun. Ne güzel? Banada eylence çıktı."

Daha çok hızlandı. Kemerimi sıkı sıkıya tuttum. Sabahkinden daha hızlı sürüyordu.
"Dur."

Bana döndü. Gözlerinin içindeki şehveti gördüm. O tam bir bağımlıydı. Yaptığı her şey onun için bağımlılıktı.
İnsanlara zarar vermek, birilerini acı çekerken izlemek. Şu anda farkına vardığım bir şey ise hız tutkusuydu. Ben karşısında korkudan ne yapacağımı şaşırırken onun kılı dahi kıpırdamıyordu.
"Bir daha karşı gelmeyeceğini söyle bana."

"Dur lütfen."

Söyle!!! Bir daha karşı gelecek misin?!!"

Daha da fazla hız yaptı.

"Bak, kaza yapacağız. Dur lütfen."

Bana inat önüne dönerek frene köklendi. Aşırı hız yapıyordu. Korkudan sıktığım ellerim sıkmaktan beyazlamıştı.

"Sana söyle dedim!! Bir daha bana karşı gelecek misin? Kuralları hiçe sayacak mısın? Söyle!!!!"

Şu durumda en iyisi huyuna gitmekti ancak korktuğum için nefesim kesiliyordu. Cevap verecektim ama kelimeler buğazıma düğümlendi.
"Cevap ver!!!"

Korkuyla bağırdım.

"Tamam!! Tamam, söz veriyorum. Bir daha sözünden çıkmayacağım! Dur!!"

Anında fren yapıp arabayı durdurdu. Hızlıca kemerimi çözüp arabadan indim.
Nefes nefese bir şekilde boğazımı tuttum. Sanki nefes alamıyordum. Gözlerimden akan yaşlarla beraber yere çöktüm. Hep böyle olurdum. Korktuğum bir şey olduğu zaman nefes nefese kalırdım.

Bana yaklaştı. Benimle aynı hizzaya eğilerek omzuma elini koyup sertçe sıktı.
Öksürmeye başladım. Bu sefer daha kötü olmuştum. Ciddi ciddi nefes alamıyordum.

"N-nefe- nefes....ala-alamıyorum."

Zar zor konuşmuştum. Göğsümde bir acı hissediyordum.
Jungkook bir anda ciddileşip beni süzdü. Doğru söylediğimi anlayınca konuşmaya başladı.
"Sakin ol. Bana bak. Bana bak."

Ona baktım ama hala aynıydım. Sanki onun da eli ayağına dolanmış gibi bir hali vardı. Hemen hızlıca ayaklanıp arabaya koştu. Öksürmekten buğazım yırtılacaktı. Canım gerçekten çok yanıyordu. Elindeki su şişesi ile yanıma geldi. Hızlıca kapağını açıp bana içirdi. Bir faydası olmadı. Artık nefesim kesiliyordu. Ellerim titremeye başladı. Kendimi tutamıyordum.
Bana seslendiğini duyabiliyordum ancak gözlerim bulanık bulanık görmeye başlamıştı.

"Jae Hwa!! Jae Hwa bana bak! Hadi bana bak ufaklık!!"

Öksürmeyi kesmiştim ama tuhaf bir şeyler vardı. Artık onun sesini de duyamıyordum.
Yavaş yavaş kendimi karanlığın o güvenli kollarına bıraktım. Artık istediğim tek şey ölmekti...
*
*
*
*
Evet gençler. Jungkook ne kadar piskopat olsa da içinde bir tavşan yatıyor sksksksk. Bir sonraki bölümde hoşunuza gidebilecek gizem dolu şeyler olacak. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤

Bu arada okuyucularıma bundan sonra 'Jo juwa' demek istiyorum.
Nedeni ise annem Jae Hwa diyemediği için 'Jo juwa' diyor. Hoşuma daha doğrusu hoşumuza gitti prilsuyu  😂😂😂😂
Bu konuda fikirlerinizi söyleyin lütfen. 😊

DİLEK DEFTERİ  [JEON JUNGKOOK ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin