~8~

903 64 9
                                    


💫İYİ OKUMALAR💫

İlk defa bana ufaklık demesine kızmamıştım. Neden bilmiyorum ama kendimi güvende hissettim. Bana bakmaya devam ederken ayağa kalkmıştı, bense hâlâ şaşkındım.

"Yüzünü yıka ve kahvaltıya in. Bir daha da yanımda ağlama. Şimdi kızmadığım bir dahakine kızmayacağım anlamına gelmez...ufaklık."

Odamdan çıkışını izlerken düşündüm. Neden böyle yapıyordu?
Ağlamak bana göre rahatlatıcı bir şeyken ona göre zayıflık olmalıydı.

Elimin tersiyle yanağıma akan yaşları sildim. Ayağa kalkarak aynanın karşısına geçtim.
Yüzüm beyazlamış, gözlerimin altı morarmıştı. Göz ucuyla vicudumu inceledim, zayıflamıştım.
Üzerimde ki tişört bana bol geliyordu. Kendimi daha fazla incelemeyi bırakıp odadan çıktım.

Aşağıya indiğimde ise Jungkook yine tek başına masada oturuyordu.
Karşısına geçtip oturduğumda, bana göz ucuyla bakıyordu.

"Bu gün seni eski evine götüreceğim. Ne alacaksan al ama sakın...sakın kaçmaya kalkışma."

Başımı hızlıca salladım.
O an sabah düşündüğüm şey aklıma gelmişti, bakışlarımı yüzüne çıkardım.

"Şey.... Bir kaç parça giyecek bir şeylere ihtiyacım var."

Beni baştan aşağıya süzdü.
Bu rahatsız hissettiriyordu, sanki çıplakmışım gibi...

"Tamam..Hizmetliye söylerim. Sana uygun bir şeyler bulur."

Dediği şeye diyecek bir şey bulamadım. Teşekkür etsem yeterdi heralde.

"Teşekkür ederim."

Sesini dahi çıkarmadan yemeğine devam etti. O ara hizmetli kız gelip bana kahvaltıyı servis etti. Tam gidiyordu ki Jungkook konuştu.

"Jae Hwa'ya uygun kıyafetler bulun. Kahvaltıdan sonra işimiz var."

"Peki efendim."

İlk defa ismimi onun ağzından duymuştum. Tuhaf hissettirmişti.
Kahvaltı bittikten sonra hizmetçi kız yanıma gelmişti. İstemeden onu süzmüştüm.

"Buyrun küçük hanım...Bu taraftan."

Neden herkes beni sürekli 'küçük' kalıbına sokuyordu anlamış değildim.
Yine de dediğini yapıp yürümeye başladım. Geldiğimiz yere şöyle bir göz attım, Evin bahçesinde bulunan küçük bir evdi.
Çok Şirindi.
Beni içeriye sokup bir odaya götürdü. Odanın içindeki dolabı açıp içinden bir kaç parça kıyafet çıkardı ve bana dönerek konuştu.

"Bunlardan istediğinizi giyebilirsiniz. Sizi dışarda bekliyor olacağım."

Odadan çıktıktan sonra kıyafetlere bakmaya başladım. Gözüme bir kaçını kestirip giymeye karar verdim.

                (Giydiği kıyafetler)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                (Giydiği kıyafetler)

Üstümü giydikten sonra eski kıyafetlerimi elime alıp odadan çıktım. Kız bana bakıp elimdekilere uzandı ve aldı.
Bu tuhaf hissettiriyordu.

"Ben bunları alayım...Beyefendi sizi bahçede bekliyor. Daha fazla bekletmeden yanına gitsek iyi olur."

Önden yürümeye başladığında söyledikleri aklıma takıldı. Demek ki herkese böyle davranıyordu.

Bahçeye geldiğimizde orda bulunan koltuk tarzı şeylerde oturuyordu. Beni gördüğünde baştan aşağı bir daha süzdü. Sonra ayağa kalkarak konuştu.

"Hazırsan gidelim. Daha çok işimiz var gibi görünüyor...Sana yeni kıyafetler alsak iyi olur."

Benim zaten kıyafetlerim vardı, eski evimde bir sürü vardı. Babam bana kendini affettirmek için bazen kıyafetler alırdı ama ben sadece beğendiklerimi giyerdim.

"Benim zaten kıyafetlerim var. Eski evime gittiğimizde  kıyafetlerimi alırım."

Bana ters bir bakış attı. Hizmetçi kız onun bakışlarını görünce elindeki kıyafetlerimle beraber hızlıca yanımızdan ayrıldı.

"Kuralları hiçe sayma...küçük kız. Her kuralın bir nedeni vardır, söz dinle.  Benim ters yönümü görmek istemezsin."

Kafamı salladım. Konuşmasında bile korku bulundurmayı nasıl beceriyordu anlayamıyordum.
Önden yürümeye başladı ve bende onu takip ettim. Arabaya binmek için arka kapıya yöneldim ki yine konuştu.

"Ön koltuk."

Emir vermeyi ne kadar çok seviyordu öyle. Dediğini yapıp ön kapıyı açtım ve oturdum. Arabayı çalıştırmaya başlarken konuştu.

"Benim yanımda kalmayı bu kadar çabuk kabulleneceğini bilmiyordum. Keşke direnseydin. Bana da eylence çıkardı."

Suratına boş boş bakmaya başladım. Eylenceden kastı neydi onu çözmeye çalışıyordum. Bir insana zarar vermeyi bu kadar çok mu seviyordu?

Cevap vermeden önüme döndüm. O da buna pek takmamıştı zaten. Yolculuğa başladığımızdan beri hiç konuşmadı. Ben de konuşmaktan yana değildim ama taki arabanın hızını arttırana kadar. Neler olduğunu anlamadan aşırı hız yapmaya başlamıştı. Zaten takılı olan kemerime sıkı sıkı tutundum ve ona döndüm. Çenesi sinirden kasılmış bir şekilde dikiz aynasından arkaya bakıp duruyordu. Ben de onun baktığı yere bakınca arkamızda olan iki tane siyah araba görmüştüm. Demek ki Jungkook'un da düşmanları vardı.

"Neler oluyor?...Bunlar da kim?"

"Kapa çeneni!Konsantrasyonumu  bozuyorsun!"

Dediğini yapıp tekrar önüme döndüm. O da bir kaç yola sapıp peşimizde ki araçlardan kurtulmuştu.
Biraz daha yol gidip sonunda evime varmıştık. Hızlıca kemerimi çözüp arabadan indim.
Özlemiştim, iki gün önce bu evde babam, sekiz yıl önce de annem ölmüştü.
Gözlerim dolmaya başlamıştı.
İyi ve kötü, çoğunluğu da kötü olan bir çok anım vardı bu evde. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlamıştım. Hızlıca bahçeyi geçip eve girdim. Direk gözüm salona kaymıştı. Babamın öldüğü yerde annem kendini öldürmüştü. Bunu düşünürken ağlamak ne kadar da acınası bir şeydi böyle. Ben ağlarken onun nefesini boynunmda  hissettim.
Gözlerimi kapattığımda ise sesini duydum.

"Hangisi için üzülüyorsun? Baban yüzünden kendini öldüren annen için mi?...Yoksa bana olan borçları yüzünden...öldürdüğüm baban için mi? Hangisi...ufaklık?"

*
*
*
*

Bakalım sonraki bölümde neler olacak 😊😊😊

DİLEK DEFTERİ  [JEON JUNGKOOK ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin