Ben:
Nerdesiniz?
Jessica:
Ben ne biliyim?
Ben:
Gerizekalı bana arabanın plakasını ver.
Arabanın plakasını aldıktan sonra hızlı bir ezberleme yaptım. Polisi tuşladım ve arkadaşımın kaza yaptıklarını ama nerde olduklarını bilmediğimi ardındanda plakasını söyledim.
Ben:
Polise haber verdim.
Jessica:
Ne dedin sen?
Ben:
Ne yapsaydım Lucy? Seni nasıl bulabilirdim? Ya da siz nereye gidebilirdiniz bilmediğiniz yerde.
Jessica:
Lanet olsun Lucy sarhoştuk ve Mike ile
... boşver.
Ben:
Ucuz kurtulmuşsun ;)
Jessica:
Artık en iyi arkadaşım değilsin biliyorsun dimi?
Mesajı emin olmak için 5 kez okudum. Ben ona bütün sırlarımı veriyim ona güveniyim tamam küçük kavgalarımız olmuştu kabul ediyorum. Ama bunu hiç dememişti.
Herkesin ortasında ağlıyordum. Gözyaşlarımı elimin tersiyle ittim. Herkes bana bakıyordu. Birden ses duydum. "Lucy?"
"Anne?"
Annem şaşkın gözlerle beni, kıyafetlerimi inceliyordu. Sinirle "Bu hal ne Lucy?" Ne diyceğimi şaşırmıştım. Ağzımdan bir bahane çıktı "Anne tiy... tiyatro provası yapıcaktık." Annem tatlı tatlı gülümsedi "Ah bitanem önceden söyleseydin ya." Anneme karşılık gülümsedim "Süpriz olucaktı. Sen neden burdasın?" Gerçekten annem neden burdaydı? " Müdür çağırdı."
Şimdi abayı yakmıştım. Karmaşık duygular içerisindeyim. Demin Jess için ağlıyorken şimdi korkudan ağlıyordum. Yere bakarak yüzümü gizlemeye çalıştım.
"Lucy nereye?" Toby'nin sesi içimi rahatlatıyordu. Çenemden tuttu ve güçlü elleriyle yüzümü yüzüne çevirdi. "Sen ağlıyor musun?" Elindeki yüzümü hızla aşağı yine çevirdim. "Tanrım.. Toby ben çok kötüyüm." Yan gözle Toby'e bakıyordum. "Kimsenin hayatı mükemmel değil Lucy. Belkide bizden daha kötüleri vardır."
Koluma uzandı ve ceketimin kolunu yukarı doğru çekti. "Bileklerini kesmek için bile bir nedenin yok." Hızlıca kolumu çektim. "Ne yaşadığımı bile bilmiyorsun." Ayağa kalktım. "Kendin olmayı deneseydin ergen triplerine girmezdin." Kendim olamazdım ailem gayet sertti ama... Hey bu çocuk bunu nerden biliyor be ?
Eyvah! Jessica'nın arabasında eşyalarım vardı ve şimdi yandım! Bu kadar kötü bir gün olamazdı.
Lucy'nin annesinin gözünden:
Boş koridorda yürüyordum. Topuklu ayakkabımın sesi boş koridorda yankı yapıyordu.
Müdür beyin kapısını çaldım ve içeri girdim.
"Merhaba siyah kızın annesi." Siyah kız? Heralde Lucy'nin tiyatrodaki rolü. "Merhaba müdür bey. Lucy'e çok yanlış bir rol verilmiş. Karakterine hiç yansımamış." Müdür biraz afalladı. "Ne rolü?" Müdüredemi süprizdi acaba? "Tiyatro." "Bizim tiyatro yapıcak ne yerimiz, ne planımız ne de öğretmenimiz var."
Lanet olsun neler dönüyordu. "Müdür bey yanlışkık olmalı Lucy siyah renkten nefret eder. O bizim tatlı kızımız." "Oda bizim siyah kızımız. Anlaşılan Lucy size karşı hala büyümemiş. Ben sizi Lucy derste sigara içtiği için çağırdım." Sigara? "Sanırım babasını aramalıyım." Başım dönüyordu ve ben iyi değildim. "Siz bilirsiniz ama Lucy'e kötü davranarak daha kötü olabilir. O çok kırılgan ve bileğindeki kesikleri görmediniz heralde. Çok acı çekmiş olmalı."
Ama nasıl? Onun her istediğini yaptım son derece iyi kalpli bir kız büyütmek istedim. Sokaklarda yetiştirmedim. Çeşitli dil kurslarına gitti bir sürü enstrüman çalabiliyor.
"Bence Lucy'i daha fazla incitmeyin dersleri gayet iyi sadece bugünkü derslere girmedi. Onun kendine bırakın kendisi gibi olsun. Onun hayatı ve değiştirmeye çalışmamalıyız. Onu incitmeyin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzüm
Teen FictionLucy ailesine karşı tatlı ve nazik görünen bir kızdır ama diğer insanlara karşı gayet kaba, sinirli görünen bir kıza dönüşür. Siyahlar içindeki kızın pembeliği.