Gözlerimi yavaşca açtım. Toby yanımdan kalkmıştı ve tuvalette olmalıydı. Masaya bir tepside zeytin peynir bırakılmıştı.
Acaba uyandığında bizi sarılmış halde bulunca ne düşünmüştü. Pencereden baktım. Hava güneşliydi ama hafif rüzgar vardı. Bence tam gezmelik havaydı. Bugün Toby ile gezmeliydik.
"Uyanmışsın." Arkamı döndüm ve gülümsedim. "Tepsidekileri ye." Gerçekten aç değildim ama burdan güzel gözüküyorlardı. "Bugün gezmeliyiz hava harika." Bana katılarak kafasını salladı.
Yemeğimi yemiştim ve dışarı çıkmıştık. Yine birsürü ziyaretçiler vardı. Yurdun ismine baktığımda devlet yurdunun olmadığını farkettim.
Biri farketmesin diye onunla mesafeli olarak yürüyorduk. Yani bu yurdun bahçe kapısından çıkana kadar sürdü. Onu takip ediyordum. Sonunda bir hamburgercinin içine girdik. "Hamburgerden başka dışarda yemek yiyemiyorum." Bana güzelce gülümsedi. Bu çocukta benim gibi hamburger delisiydi. Çok uyumlu bir çift olurduk.
Hamburgerlerimizi çabuk bititmiştik. Öylesine oturuyorduk. Ben camdan dışarıyı gözetliyordum. "Lucy" Başımı yana çevirdim. "Merhaba Mike." Bana bu kim bakışı attı. "Bu Toby arkadaşım. Aynı okuldayız hiç farkettiysen." "Toby'den sıkılmışa benziyorsun." Bu ne diyordu? "Sen ne saçmalıyorsun?" " Hadi ama Lucy sıkılınca hep camdan bakarsın." Böyle birşey bile yok! "Senin sorunun ne Mike! Uzaklaş benden." Toby'e döndüğümde gitmişti.
Mike Toby'nin yerine oturdu. "Sonunda gitti. Hiç mi patates bırakmadınız ya." "Senden nefret ediyorum." "Ama benimle konuşuyorsun. Bana azda olsa sevgin var." İki gözümü iki elimle kapadım. "Hayır senden nefret ediyorum sana gram sevgim yok ve seni görmek bile istemiyorum." "Harika."
Çoktan iki kahve spariş etmişti ve kahvesini keyifle yudumluyordu. Gerçekten moral bozucuydu. "Kahvenden içmiyceksen ben içebilirim?" Aniden yüzüme gülümseme yayılmıştı. Bilmiyorum komiğime gitmişti nedense. "Bana ilk defa gülümsedin ve bu hoşuma gitti." Telefonunu çıkardı ve beni çekti.
Mekandan çıkmıştık ve Mike ile olmak beni sevindiriyordu. İlk defa Mike'ye karşı gülümsüyordum. Bana pamuk şeker almıştı. Gerçektende bu pamuk gibi şekerleri küçüklüğümden beri yemiyordum. Bu şeker bana göre lunapark şekeriydi. Küçükken her zaman lunaparka giderdik ve ben o çılgın aletlerden korktuğum için hep atlı karıncaya binerdim. Diğer aletlerede sadece bakardım. Gerçekten korkunçlar.
"Lunaparka gitmek istiyorum." Mike kendi pamuk şekerinden bir ısırık aldı. "Yakınımızda var ama yürümek lazım." Tıpkı bir çocuk gibi "Evet!" diye bağırdım oda bana heycanla gülümsedi.
Harika bir lunaparka doğru yürüyoruz ne kadar eğlenceli yürümek. Ayrıca çokta sıcak resmen kavruluyorum. Ne güzel!
Lunaparka gelmiştik ve baş döndürücü dönme dolap, balerin felan. Bana göre hala korkutucu geliyorlar ama hepsine binmeyi düşünüyordum.
İlk seçimimiz balerindi. Her zaman ona binmenin duygusunu merak etmişimdir. Gerçekten çok korkutuyordu. Ne olduğunu hissetmemek için genelde yüzümü elimle kapattım.
Bittiğinde başım dönmüş şekilde yolda yürüyordum. Sonunda dönme dolaba doğru yürümüştük. Heyecanlıydım çünkü o kadar yükseğe çıkmak beni korkutuyordu.
**
Dönme dolabın en yükseğinde duruyorduk. Aşağı bakcak durumda değildim. Lanet şey neden ilerlemiyordu ki!
**
Dönme dolap heycanıda bitmişti. Başımın dahada dönmesiyle sarhoşmuş gibi iki yana yürüyordum. Mike duraksadı "Lucy sana bunu söylemekten sıkılmıyacağım. Benim olur musun?"
Ne yaptığımı bilmeden dudağına yapışmıştım. Aslında istekli yapmıştım. Neler oluyor bana?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzüm
Teen FictionLucy ailesine karşı tatlı ve nazik görünen bir kızdır ama diğer insanlara karşı gayet kaba, sinirli görünen bir kıza dönüşür. Siyahlar içindeki kızın pembeliği.