Bölüm 13 - Pembe Toka(Final Öncesi Son Bölüm)

373 25 4
                                    

Bildiğiniz gibi YARIN "FİNAL" yapıcam, ama küçük bi sürpriz olarak final öncesi bi bölüm daha yayınladım. Sizi seviyorum, iyi ki varsınız. İyi okumalar <3

YARIN FİNAL'DE EİNS'IN GERÇEK ADINI ÖĞRENECEKSİNİZ

Onu hemen Laura'ya verdim. Nefesi düzene girdiğinde bu odadan çıkmaya karar verdik. Tam kapıya yöneliyorduk ki kapı açıldı... Laura ve ben korkup geri çekildik, eğer kapıdaki kişi Eins'sa bu bizim işimizin bittiğine işaretti. Kapı tamamen açıldığında kapıda bekleyen çok güzel bir kadın gördüm. Saçları esmer ve dalga dalgaydı, gözleri bir çöl kadar yanık bakıyordu. Bana seslendi "Size yardım edicez!" Edicez derken? gibi bi bakış attım. Sonra o kadının arkasından bi kadın daha çıktı, elindeki anahtarları göstererek sessizce konuştu "Ben Josephine! Size yardım etmeye geldik."

Adının Josephine olduğunu öğrendiğim kadın korkuyla yan tarafa baktı "Işık söndü! Şimdi gelirler, gidelim!" Laura'nın elinden sıkıca tuttum ve kadınları takip etmeye koyulduk. Kapıyı açmak için Josephine'in elindeki anahtarları kullandılar. Biz dışarı çıktığımızda camdan içeri baktım, Eins alt kata iniyordu, bizim olmadığımızı fark edecekti "Alt kata iniyor!" dedi Laura, o da görmüştü. "Koş!" diye bağırdı adını bilmediğim güzel kadın. Verdiği emirle hepimiz ormana doğru koşuyorduk. Josephine durdu, karşıyı göstererek "Orda biri var! Yardım isteyebiliriz!" dedi.

Adını bilmediğim o kadın Josephine'i durdurdu "Ondan yardım isteyemeyiz!" "Başka çaremiz yok!" "Onu tanımıyorsun!" "Sen sanki tanıy-... Tanıyor musun?" kadın durdu, güzel saçlarını arkaya attı ve konuştu "O, benim kardeşim!" ne olduğunu anlamamıştım, kardeşiyse neden bize yardım etmesin ki? "Neden bize yardım edemez?" dedim kadına. "Çünkü o... O bi akıl hastası ve benden nefret ediyor!" "Ormanda tek başına dolaşmasına şaşmamalı!" dediğimde yanlış bir şey dediğimi farkettim "Özür dilerim ben..." "Boşver! Alıştım, eğer acele etmezsek bizi yakalarlar çabuk olalım hadi!"

Ormanda başka bir yöne saptığımız sırada o kadının yerinden kımıldamadığını gördüm, duraksadım. Birisi ona bağırıyordu "Teodora!" Demek adı Teodora'ymış. Kadın başını bize çevirdi ve acı dolu gözlerle baktı "Yalnızca beni gördü, gidin!" onu bu pislik adamların eline bırakmak istemiyordum "Sen de gel bizimle!" "Hayır Maura, siz gidin. O beni istiyor, Riccardo sadece beni istiyor, beni..." adımı biliyordu, tam gideceğim sırada seslendi "Sadece şunu söyle annene, Brad'la hiç bi zaman bi ilişkim olmadı. Yemin ederim!" Riccardo'nin hızla buraya geldiğini görünce koşup Laura ve Josephine'e yetiştim.

Teodora denen o kadın ne demek istemişti, babamla ne ilgisi vardı? Sorularıma cevap bulamamıştım. Sadece koşuyordum, bir ara arkamı döndüğümde Teodora yerinde yoktu. Onu götürmüştü, peki ama Eins neden benim peşimden koşmamıştı? Laura ve Josephine caddeye ulaşmışlardı, ben de peşlerinden gittim. "Teodora nerde?" diyen Josephine oldu. "O geride kaldı, Riccardo denen o adi onu götürdü!" "Ne! İnanmıyorum bu olamaz! Onu, onu-" "Öldürür mü?" Josephine'in bakışları bana olacakları anlatıyordu, Teodora için hayat artık bitmişti.

Laura bir araba durdurdu ve o an bize doğru kaçtı "O Eins! Arabanın içinde! Kaçın!" Caddenin üzerinde koşmak anlamsızdı, biz yayaydık o ise araçlı. Yolun karşı tarafında orman devam ediyordu ve hepimiz o yöne koştuk. Josephine bağırdı "Herkes farklı yönlere koşsun!" Hala koşmakta olduğumuz için konuşmakta zorlandım "Hayır! Birbirimizden ayrılmamalıyız!" "Laura da başının çaresine bakabilir, ben de! Ve sen çok cesur bi kızsın Maura! Tıpkı kardeşlerin gibi!" O an üçümüz de farklı yönlere koşmaya başladık, Laura sola, Josephine sağa ve ben dümdüz koşuyordum.

Bi saniye Josephine ne dedi? Kardeşlerin derken? Benim bi tane kardeşim vardı! Bunları kurtulduktan sonra düşünmeliydim. Eins benim peşimdeydi, tabi ki benim peşimde olacak, başından beri istediği bendim çünkü... Arkamı döndüm ve durdum "Gelme! Nolur gelme!" Eins ta durdu. "Maura kaçma!" ağlıyordum, bıkmıştım, ailemi özlemiştim, annemi, babamı... "Nolur bırak beni Eins!" "Bunu yapamam! Gidersen bi daha seni göremem ve-" "Benim de özlediklerim var! Ben de insanım! Sadece kendini düşünmeyi bırak!" "Sen benim herşeyimsin..." "Ama ben seni sevmiyorum. Senden nefret ediyorum, senden tiksiniyorum."

Bu sözlerim onu daha da kızdırmıştı. Laura'nın gittiği yöne saptım, yukarıda bir yol daha vardı. Orada kurtulabilirdim. "Gitmeyeceksin!" onu dinlemezlikten geldim, ve yola koştum sonra ani bir fren sesi ve pat! Gözlerimi kapattım, vücudumun her hücresi donmuştu. Sonra arkamı döndüm, Eins arabanın önünde yerde yatıyordu ve elinde birşey vardı. Arabanın sahibi telaş içinde bi aşağı bir yukarı elinde telefonla koşuştururken Eins'ın yanında dizlerimin üzerine çöktüm. Elini sımsıkı bir yumruk yapmıştı, bu yumruğu şu an dünyanın en güçlü insanı gelse açamazdı ama ben onun elini okşadığımda eli boşaldı ve içinden küçük pembe bir toka kaydı.

Zar zor kendini toparlayabilmişti, sessizce konuştu "Bu küçükken sana en yakışanıydı..." gözlerinden süzülen yaşlarla bilincini yitirdiğinde ambulans hala gelmemişti. Caddenin aşağısından ona bağıran kişi Claudia idi. Yanıma geldi "Sen kaç! Ben onunla ilgilenirim." (Bu kıyağını unutmıycam Kılodya :-) :-) :-) :-) ) Claudia bana bi anahtar uzattı ve "Araba orda! Hemen kaç! Riccardo'yu çağırdım birazdan gelir acele et." "T-tamam!" arabaya doğru koştum tam arabaya binecekken ona bağırdım "Claudia!" bana döndü ve ben de cümlemi bitirdim "Sağol!"

*****

Üç saat sonra havaalanına vardım. Param var mıydı? Hayır ama polislere sığınırsam beni götürürlerdi. Laura ve Josephine'in nerede olduklarını ancak o zaman anladım. Polislerin yanındaki şirin kız benim kardeşimdi, beni gördü koşarak bana sarıldı "Maura! Beni korkuttun, sana bi şey oldu sandım." "Benim iyiyim bitanem!" aynı yaşta olabilirdik ama ben onun kesinlikle ablasıydım. Birlikte polis uçağına bindik ve bizi Boston'a götürdüler. Annemi aramış olmalılardı, babam da buradaydı. Laura 17 yıldır görmediği annesine ve babasına sarıldı. Evin prensesi geri dönmüştü. Sonra bir ara Josephine ve babamı konuşurlarken gördüm, anneme sordum "Ne konuşuyorlar ve nerden birbirlerini tanıyorlar!"

"Bak Maura, bunu çok geç öğrendin biliyorum ama o senin ablalarının annesi." yaşadığım şokla taşlar yerine oturmuştu, Josephine bana o yüzden kardeşlerin demişti. Josephine babamın eski eşi miydi? Babam, Catherine ve Ashley'nin ölüm haberiyle fenalaşmıştı. Onu hastaneye götürmek için arabaya bindiğimizde hatırladım, babamın Ashley'yi nerden tanıdığı belliydi. Elimi cebime attığımda o pembe küçük tokayı çıkardım, sonra kendi kendime söylendim "Ah Eins! Eğer gelip bana beni sevdiğini söyleseydin, belki de şimdi dört kız kardeş bir arada olabilirdik. Hatta ben seninle evli bile olurdum!"

Evdeki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin