Kader Kalemi

144 18 8
                                    

Gecenin kokusu etrafımı sarmış,
Kanın, damarlarımdaki hızını hissediyorum.
Bulutlar, dışarıda benim için ağlıyorlar;
Gürültülü, öfkeli ve kara bir kızgınlık.

Ellerim, renk olsa mor olurmuş belli.
Neyin var; bilmiyorum, bugün farklı.
Korku çevreledi her yanımı,
Tek bir kaçış, çıkış yok.

Üzerimde bir ağırlık; karabasan mı?
Yok; yok değil, evreni oturtmuş biri,
Omurgam mı o kıtırdayan?
Neler oluyor böyle,
Şimşeğin ağıtları kulaklarımı sağır edecek.

Dizlerim, yere yıkılıyor;
Azrail, karşımda ağlıyor;
Canımı almaya gelmemiş, belli;
Keşke canımı almaya gelmiş olsaydı, diye ağlıyor.

Sustum, etrafıma bakındım;
Azrail, bana ağlıyor; Dünya, bana…
Korku karşımda ünleme dönmüş,
Öfkem ilk defa sakin.
Hayatım bir bedene bürünmüş;
Karşımda dimdik duruyor; gözleri yaşlı,
Umutları tükenmiş.

Merakla, korku içinde;
Neler olduğunu soruyorum,
Cevabı sessizlik veriyor.
Her nefes alışımda boğa oluyorum adeta;
Öfkeden değil, korkudan.

Bedenime hapis edilmiş olan;
Çıkış kapısını zorluyor.
Acı, bana acıyor;
Mutlulukla beraber teselli ediyorlar birbirlerini,
Suyla ateşin el ele tutuştuğunu görüyorum,
Hayırdır, kıyamet mi geldi; bilmiyorum.
İyi de kıyamet olsa; bize böyle anlatmamışlardı.

Gök gürül gürül öfke kusuyor,
Göz kapaklarımda bir kanca,
Ucunda kilolarca sabır,
Gözlerim; ha kapandı, kapanacak.
Nefsim, ilk defa karşı karşıya geliyoruz,
Gerçek bir arzu abidesi.

Kalemlerim, ah o dert ortağı kalemlerim,
Mürekkepleri bitmiş gözlerinde ağlamaktan.
Şeytan mı o köşede duran?
Ateşi sönmüş, çatal dili büzülmüş.

Ah! Kalbim;
Kül pompalıyor,
Ağır ağır atıyor, kalkanını balyozluyor.
Neler oluyor böyle; bilmiyorum.

Cenazemde olmayacak kadar kalabalık evim,
Yıldızlar ayaklarım altına çarşaf,
Can almaya yalnız Azrail gelir diye bilirdim;
Yanılmışım.

Penceremden içeri kâğıttan baykuşlar…
Arkamdan bir sıcaklık yaklaşıyor; biliyorum,
Adıvar geliyor hüzün adımlarla,
Ateşten gömleğini giydiriyor bana,
Ne de azap verici.
Onun da gözlerinden harfler damlıyor anlamsızca.

Yer sallanıyor öküz başını oynattıkça,
Düşen harfler ordu misali,
Dizilmeye başlıyor yan yana,
Görmüyorum, karanlık:
Ne yazıyor orda?

Yıldırımlar saplanıyor etrafıma,
O da ne; yedi cihanı aydınlatan şimşek,
Yazılmışın üstüne düşüyor,
Çok parlak, görmemi alıyor.

Işık saçaklarını çekti,
Önümde endamlı iki satır.
İs kokusuyla okuyorum:
“Kaderin kalemi elinde, defterinin başında,
Yazılanlara ve yazacaklarına ağlıyor!”
                                 TUĞBERK KUŞ

Kader kalemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin