HELÖ YENİ BÖLÜM İS WATÇİNG THE İN SELAM ÇAKLITLARIM DKKEDOKWID
Multi: İlayda Özkan
●●●
"Peki ya 'arkadaş kalalım' cümlesini duyduktan sonra gelen nefes darlığı?
-Sigara değil kendini yakası gelir insanın.
---
Sanki herkesi mutluluğa giden trene doldurmuşum da o tren bensiz gitmiş gibi bir boşluk var içimde. İnsanlar...
Yorulmuyor mu?
Mutlu gözükebilmek için neden çaba sarf ediyorlardı? Ağlamaktan neden nefret ederlerdi ki? Neden mutsuz olduklarına rağmen gülümserlerdi?
Gülümsemek...
Aklıma annemin bana daha ben 6 yaşındayken dedikleri geldi. 'Gülümsemek yara bandı gibidir. Nasıl ki yara bandı, yarayı iyileştirmeden önce gizliyorsa gülümsemekte insanın ruhunda birikmiş acıları gizler.'
Tabi o zaman ne dediğini anlayamazdım. Ama şimdi çok iyi anlıyordum.
Denizin ''Sende kimsin lan yavşak.'' diye bağırmasıyla gerçekliğe döndüm. Yekta, yanında Poyraz ve okuldan olan birkaç arkadaşı ile motorlarının üstünde oturmuş elinde ki sıvıları yudumluyordu. İçtikleri şey büyük ihtimal içki olmalıydı. Yüzümü buruşturmadan edemedim. İlaydaya gözlerim kaydığında duruşunu dikleştirmiş bir şekilde gizli gizli Poyraza baktığını gördüm.
''Deniz o benim okuldan arkadaşım. Sorun yok.'' deyip uyarıcı bir bakış gönderdim. ''Yekta? Napıyorsun burada?'' dedim.
''Ece? Napıyora benziyorum?'' dediğinde Buğra ''Oturuyora benziyorsun.'' dedi ciddi bir şekilde. İlay kafasına bir şaplak geçirip ''Hadi canım! Şaka yapıyorsun.'' dediğinde Buğra bir şey demedi.
Gözlerimi devirdim. ''Hayır, o anlamda demedim. Ne bileyim...'' Ellerim ile etrafı gösterip ''Böyle yerlerde takılan birine benzemiyorsun. Ayrıca seni burada da daha önce hiç görmemiştim.'' dedim.
Yekta sırıttı. ''Güzelim beni daha tanımıyorsun. Ayrıca sen böyle süt kuzusuna benziyorsun senin ne işin var burada?'' dediğinde sinirlenmiştim. Süt çocuğu da neydi şimdi!?
Bir adım öne atarak ''Bana bak çocuk sana şimdi bir uçarım o zaman görürsün süt çocuğunu.'' dedim tehditkar bir ses tonuyla. Sonra bende sırıttım. ''Ayrıca sende beni tanımıyorsun daha.''
Yanlarından bir çocuk güldüğünde refleks olarak gözlerimi Yektadan alıp gülen çocuğa çevirdim. Poyraz gülüyordu. İlay öksürdüğünde kıkırdamıştım. Poyaz, kıkırdamam ile beni süzmeye başladığında gülmem durmuş bir şekilde yerimde rahatsızca kıpırdandım. Sonrasında ciddileşerek ''Herneyse ne istiyorsun?'' dedim.
Yekta birşey demedi. ''Yarış?'' dedi aralarından biri. Konuşan kişi yine Poyrazdı. Şaşırmıştım. Poyraz yarış mı istiyordu? Poyraz Akın? Bizimle? Yarışmak?
Hadi canım!
Hemen kendimi toparladım ve sırttım. ''Yarışın sonunda kazanan tayfanın kim olacağı belli beyler...'' Yanlarında ki kızlara gözüm takılınca ''Ve bayanlar.'' diye ekledim.
''Tabi ki biz.'' dedi tanımadığım ama aralarında ki en sevecen tipli olan çocuk.
Histerik bir kahkaha attım. ''Hayal dünyan baya genişmiş kuzum.''
Çocuk anında sinirlendiğinde şaşırmadan edemedim. Az önce sevecen mi dedim ben? Tanrım...
''Nazlanacaksanız oynamayalım beyler ve bayanlar.'' dedi Yekta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda Etmeden
ChickLitBu ilk ölüşüm değil. Ben hala o küçük kız çocuğuyum. Avucunu sıkıp ağladığını kimse görüp üzülmesin diye gizli gizli gözyaşlarını silen çocuğum. Mezar taşının yanını kalbini söküp bırakan on yaşında büyüyen o küçük kız çocuğuyum. Belki de büyüdüm...