It's Her

1.1K 119 33
                                    

Loki iki hafta geçmesine rağmen ortaya çıkmamıştı. Ama sen ne olur ne olmaz diye yastığının altında onun sana verdiği hançeri koyuyorsun.

Uyanınca sanki hiç bütün olaylar yaşanmamış gibi mutfağına gidip kendine yemek hazırlayıp yiyorsun. "Ölenle ölünmez ki canım. Yine de yemek gerek." dedikten sonra sosyal medya hesaplarına bakarak yemeğini yiyorsun.

Saate baktığında işine geç kaldığını görüyorsun ve hazırlanmak için odana koşuyorsun. Hazırlandıktan sonra evden dışarı çıkmak için ilerlerken boğazında hissettiğin sıkışmayla olduğun yerde kalıyorsun.

Sanki boğazına eller sarılmışcasına elleri çekmeye çalışmaya uğraşıyorsun. Ama boynunda fiziksel hiçbir şeyin olmadığını biliyorsun. Bunun üzerinde yapılan bir büyü olduğunun farkındasın. Nefessizlikten dolayı dizlerinin üstüne düşüyorsun.

Bir anda ciğerlerine dolan havayı hissetmeye başlayınca rahatlıyorsun. Aynı zamanda da öksürmeye başlıyorsun. Evinin duvarında bir anda ortaya çıkan yazıya odaklanıyorsun. Büyük harflerle yazılan "Uzak dur." cümlesini görünce hemen evden çıkmaya çalışıyorsun.

Tamam onun sorunlu bir psikopat olduğunu biliyordun zaten ama onu öpmeye çalıştın diye neden seni öldürmeye çalışıyordu ki?

İş yerine gelince çantandan odanın anahtarını bulmaya çalıştığın için kafanı kaldıramıyorsun. "Zelda odamın anahtarını verebilir misin? Sanırım benimkini evde unutmuşum."

Hala çantanın içine bakarken Zelda'nın masasına doğru yürüyorsun. Beyaz zeminde gördüğün kırmızı sıvıyla kafanı yavaşça kaldırıp Zelda'ya bakıyorsun. Sandalyesinde boğazı kesilmiş ve cansız bir şekilde oturduğunu görünce bir anda bunun şokuyla çığlık atıyorsun.

Yapacak bir şey bulamayarak polisi arıyorsun. Onların gelmesini beklerken Zelda'ya daha da yaklaşıyorsun. Masasında gördüğün "Sana uzak durmanı söylemiştim." yazan kağıtla bir şok daha yaşıyorsun.

Arkadaşını mı öldürmüştü? Sadece uzak durman için? Sana yaklaşan oydu ki sen değildin! Kağıdı hemen polisler gelmeden alıp çantana atıyorsun.

Siren sesleri gelince çantanı yere bırakıp hızlı adımlarla dışarı çıkıyorsun. Ağlamanı durdurmaya çalışmak gerçekten zor olsa gerek. Çünkü onunla uzun yıllardır arkadaştınız ve bu aptal kişi yüzünden ölmesini istemezdin.

Üç polis içeri girmişti ve iki tanesi de yanına gelmiş seni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Hiçbir şey gördünüz mü?" Kafanı iki yana sallıyorsun. Polislerden bir tanesi, "Bizimle gelmeniz gerekiyor." deyince başını kaldırıp onlara bakıyorsun. "Ne? Neden? Ben bir şey yapmadım ki."

"Bir şey yaptığınız için değil. Sorgu için. Tipik soruları soracağız." Başını yavaşça sallıyorsun.

Akşam sorgun alındıktan sonra eve geliyorsun. Kapını açınca koltukta oturan Loki'yi görünce çantanı sinirden ve üzüntüden yere fırlatıyorsun. Geldiğini fark eden Loki ayağa kalkıyor.

Yanına gidip bağırmaya başlıyorsun. "Uzak durmamı istiyorsun! Ama buraya kendin geliyorsun!  Arkadaşımı öldürmek de neyin nesi? Bunu nasıl yapabilirsin? Neden yapıyorsun? Neden yaptın? Onun hiçbir suçu yoktu!" Sana şaşkınlıkla baktığını anlıyorsun. Tekrar ağlamaya başlıyorsun.

"Ne hakkında konuşuyorsun? Sana ne bir şey dedim ne de kimseyi öldürdüm." Kahkaha atıyorsun. "Yalan söyleme, Kötülükler Prensi! Sakın yalan söylemeye çalışma!" Yerdeki çantanın yanına gidip çantandan Zelda'nın masasından aldığın kağıdı getirip ona gösteriyorsun. "Bu ne peki? Bu yüzden öldürmedin mi arkadaşımı? Kim öldürdü o zaman? Sabah duvarımda kocaman uzak dur yazısı buluyorum. Ayrıca da az kalsın boğularak öldürülüyordum! İşe gidince de arkadaşımı ölü olarak buluyorum ve bunun sorumlusu benim!"

O ise bir şey demeden kağıda bakıyor. "Bu yazıyı biliyorum. Bunu ben yapmadım." "Sana inanamıyorum! Kim yaptı peki? Kim arkadaşımı öldürecek kadar büyük bir şekilde beni tehdit etmek ister ki?"

Biraz bekledikten sonra konuşmaya başlıyor. "Bu o. Bu Sigyn." Ve bir anda ortadan kayboluyor.

I Know You // LokiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin