1♆

2.4K 215 61
                                    


Kim Jongin, hayatında değişen şeylere asla ayak uydurmayan bir çocuktu. Hedefleri, idealleri vardı ve bunları gerçekleştirebilmek için, hayatını aynı düzende devam ettirmesi gerekiyordu.

Ancak, hiçbir zaman istediği gibi olmamış, 'en iyisi' derken en kötüsünü yaşamış ve artık şansına küsmeye başlamıştı.

Sayısız kere Dünya Şampiyonasında yarışmış, sayısız kere olimpiyatlara katılmıştı. 24 yaşına kadar bir çok kez milli rekorlar kırmış ve dünyada ülkesini gururla temsil etmişti.

Ve kariyerinin zirvesinde, Oh Sehun, Jongin'in kariyerini mahvetmek için Amerika'dan gelmişti.

Sehun, Jongin'den bir kaç santim daha uzun ve daha geniş omuzlara sahipti. Süt beyazlığında bir teni ve Jongin'e, karşı herkesin kıskanacağı bakışları vardı. Tabi... Bu Jongin'in umrunda değildi. O sadece bir rakipti, yolundan çekmesi gereken bir rakip. Takım arkadaşı bile değildi.

Oh Sehun, akademisyen bir aileden geliyordu. Annesi ve babası dünya çapında ün yapmış iki profesördü. Sehun, California Stanford'da doğmuş ve yirmi üç yaşına kadar orada yaşamıştı.

Annesi ve babasının memleket özlemi ve yıllardır çalışmanın verdiği yorgunluk, onları Seul'a geri getirmişti. Oh Sehun, isterse Amerika'da kalabilirdi. Ancak, hayatında biraz farklılıklar istiyordu. Ve geçen şampiyonada gözüne kestirdiği, Kim Jongin ile tanışmak.

Sehun yüzmeye on iki yaşında başlamıştı ve bu profesyonel olmak için oldukça geç bir yaştı. Ama yüzmeye olan aşkı, onu hızla yukarıya çekmişti. On dört yaşında, Amerika Milli Yüzme takımı için yüzmeye başlamıştı.

Ve şimdi yirmi üç yaşında, Kore Milli takımı için yüzecekti. Heyecanlıydı. Özellikle Kim Jongin'i göreceği için.

Derin bir nefes alıp, oturduğu banktan kalktı. Seul'deki ilk antremanı için slip bir mayo tercih etmişti. Az önce üzerinden çıkardığı kıyafetlerini güzelce katladı ve antrenman çantasına yerleştirdi.

İlk defa burada yüzeceği için gerçekten heyecanlıydı. Midesi yanıyordu ve biliyordu ki, bu his suya girmeden geçmeyecekti.

İsminin yazılı olduğu, özel tasarım bonesini slip mayosunun ucuna sıkıştırdı. Lacivert gözlüğünü bileğine dolamıştı.

Çevresine bakındı. Soyunma odasında sadece o vardı ve gürültülü bir ses çıkaran saat. Herkes havuzdaydı, antrenman başlayalı neredeyse yarım saat olmuştu.

Sehun ilgi çekmeyi severdi. Özellikle geç kalmıştı. Üzerine beyaz, basit bir tişört geçirdi ve antrenman filesini aldı. Pekala, artık gitmeliydi.

Havuzun olduğu, büyük alana adım attığı anda ilk dikkatini çeken şey, içerideki enerji ve gürültüydü. Antrenman ilk çeyreğini tamamlamış olmasına rağmen, sporcularda yavaşlama yoktu.

Etrafına uzun uzun bakındı. Koç, elinde düdük ve kronometre ile sert bir şekilde etrafına emirler yağdırıyordu. Yardımcı antrenörler ise, performans adayı olan yüzücülere antrenman yaptırıyordu.

Sehun, siyah dalgalı saçlarını arkaya attı ve emin adımlarla koçun yanına ilerlemeye başladı.

"Koç!" dedi ona doğru adımlarken. Dil konusunda biraz sıkıntı çekebiliyordu, ana dili İngilizceydi. Aile arasında çoğunlukla İngilizce konuşurlardı. Kore dilini, ilkokulda öğrenmeye başlamıştı.

Onu gören koç, büyük bir gülümseme ile ona dönmüştü. "Oh Sehun." dedi keyifle gülümserken. "Hoş geldin." Koç Lee, Amerikan alt yapısına sahip olan bir sporcuyu, kendi takımında gördüğü için gerçekten mutluydu. Bu çocuk, milli takımı iyi yerlere taşıyabilirdi.

Koç Lee, elini Sehun'un geniş omzuna atmış ve güven verici bir şekilde sıkmıştı. Sehun küçük bir şekilde tebessüm etmiş ve "Nasılsınız?" demişti.

"İyiyim, iyiyim. Seni görünce daha iyi oldum." dedi gülümsemeye devam ederken. Ardından sarı düdüğünü dudaklarının arasına yerleştirmiş ve uzun bir şekilde çalmıştı.

Yüzücüler, bu düdüğün anlamını biliyordu. 'Sudan çıkın.' Her yüzücü, kendine en yakın duvara doğru yüzmüştü hızlıca. Ardından teker teker havuzdan çıkmışlardı.

Hepsi, koç ve Sehun'un karşısına dizilmiş, merakla onları izliyorlardı. Kabul etmek gerekirdi, Sehun daha kendini tanıtmadan, bir çok kişiyi kendine hayran bırakmıştı.

Koç Lee ilk önce boğazını temizlemiş ve gür sesiyle konuşmaya başlamıştı. "Dikkatle dinleyin beni, bayanlar ve baylar." Yanındaki uzun, yapılı çocuğa kısa bir süre bakmıştı. Ancak Sehun'un bakışları, onu arkalardan izleyen Kim Jongin'in üzerindeydi.

Bakışlarının arasında bir savaş vardı sanki, bir çekişme. İkisi de kararlıydı, gözlerini birbirlerinden çekmeyeceklerdi.

"Oh Sehun, Amerika'dan geldi." diyerek devam etti. "Çok kez, olimpiyatlarda, dünya şampiyonalarında yarıştı. Aynı takım kaptanınız, Jongin gibi." Sehun, Jongin'in gözlerinin aniden parladığını görmüştü, ancak bir anlam verememişti.

'İsmini duyduğu için olmalı.' dedi içinden. Asıl neden bu değildi, yanılıyordu. Jongin, Sehun'un ona benzetilmesini sevmemişti.

"Kendini tanıt, Sehun." Koç yavaşça omzunu pat patlamıştı. Sehun, belli belirsiniz başını salladı ve kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı. Kollarını göğsünde bağlamıştı.

"İsmim, Oh Sehun." dedi herkese teker teker bakarken. "Yirmi üç yaşındayım ve bu sene Stanford Üniversitesi, Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum." Elini ensesine atmış ve ense dibindeki saçları karıştırmıştı. Gergin hissetmişti, bunun nedeni, Kim Jongin'in memnuniyetsiz bakışlarıydı.

"Ana stilim kelebek. İkinci stilim ise serbest. Elli metre kelebekte dünya rekoru kırdım, tabi bu rekorumu hemen ardımdan, kaptanınız Kim Jongin kırdı."

Jongin, duyduğu şeyle keyifle gülümsemiş ve başını sağa sola sallamıştı. Bir kaç göz kısa süreliğine Jongin'e dönmüş, ardından hemen yeni gence odaklanmıştı.

"Dokuz yıl boyunca, Amerikan milli takımı için yüzdüm. Bu sene, sezonu sizlerle açıyorum. Umarım, birbirimize karşı saygılı oluruz." Kelime dağarcığının yettiği kadar konuşmuş ve geri kalanını Koç Nam'a bırakmıştı.

Sehun, gözlerini esmer kaptanın üzerinden çekemiyordu. Islak ve iyi çalışılmış vücudunu, ona uzakta olmasına rağmen, çok iyi görüyordu.

"Jongin-ah." dedi koç eliyle esmeri çağırırken. Jongin, koçu ikiletmemiş ve hızlıca yanına ilerlemişti. "İkinci kaptan." koç elini tekrardan Sehun'un omzuna attı ve iki gence kesin bir bakış attı. "Artık ikinci kaptan Sehun."

Esmer genç duyduğu şeyin şaka olmasını istedi. En son istediği şeydi, kariyerini zorlayacak gencin, kaptanı olduğu takımda yardımcı kaptan olması.

Sehun küçük bir tebessümle elini ona uzattı. Jongin itiraz etmek istedi, ancak buna hakkı yoktu. Esmer, biraz bekledikten sonra, elini ona uzattı ve çok sert olmamak şartıyla sıktı.

"Hoş geldin." diye mırıldandı.

"Hoş buldum." Sehun, onun aksine daha mutlu ve keyifliydi. Jongin ile çalışacağı için, kendini şanslı hissediyordu.

𝘁𝗿𝗮𝗶𝗻𝗶𝗻𝗴 𝗳𝗿𝗶𝗲𝗻𝗱𝘀|sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin