7♆

1.5K 176 115
                                    



Ulusal şampiyona, iki genç sporcu içinde felaket gibi geçmişti. Kim Kai istediği derecelere asla ulaşamamış, Oh Sehun ise kalbindeki büyük kırgınlıkla savaşmak zorunda kalmıştı. Jongin'in ona öyle demesinden beri kendini toparlayamamıştı. Kırgındı, kolay geçecek gibi değildi.

Bu kırgınlığın performansını etkilemesini engellemişti. Duygularını, sorumluluklarına karıştıracak bir insan değildi Oh Sehun. Kim Jongin gibi düşünmüyordu. Onunla yarışan insanı asla rakip olarak görmemişti, asla onlardan nefret etmemişti. En büyük rakibi kendisiydi, çok iyi biliyordu.

Ama Oh Sehun'un kaçırdığı bazı şeyler vardı. Kim Jongin'in korkularını bilmiyordu. Ancak şu anda öğrenmek istemiyordu. Aşık olduğu insanın, böyle bir yanı olduğunu ilk defa görüyordu ve bu onu... Zedelemişti.

Derin düşüncelere dalmışken, odasının kapısının tıklatılmasıyla gerçek dünyaya döndü. "Kapı açık." diye mırıldandı ve ayağa kalktı. Bugün, Seul'e geri döneceklerdi. Beş günlük yarışın sonuna gelinmişti ve Sehun, daha ilk günden darbesini yemişti.

"Merhaba, hyung." Odasına giren Jongdae'ye baktı. Jongdae gerçekten çok başarılı bir çocuktu. Önü kesinlikle açıktı. Şampiyona boyunca, rakiplerine karşı inanılmaz bir performans göstermişti. Kısa boylu olması, onu geriye atan bir etken gibi duruyordu. Ama kesinlikle öyle değildi. Bu çocuk, deli gibi ayak çırpıyordu.

"Merhaba, Jongdae-ah." Sehun, ona gülümseyen çocuğa küçük bir gülüş hediye etti. Bu çocuğun enerjisini kıskanıyordu. Etrafına sürekli pozitiflik saçıyor, sürekli insanları güldürüyordu.

"Birazdan çıkıyoruz, herkes aşağıda. Seni göremeyince bakayım dedim."

Sehun hafifçe başını salladı. "İniyordum zaten." Tekerlekli bavulunun kulpunu yukarıya çekti. "Yardım edeyim sana." demişti Jongdae, Sehun'un spor çantasına uzanırken. Samimi olması Sehun'u memnun ediyordu. Anlaşabileceği, anılar biriktirebileceği insanlar yavaş yavaş çevresinde biçimleniyordu.

Sehun boşta kalan eliyle madalyalarını topladı. Hepsi altındı. Sayamayacağı kadar birincilik kazanmıştı bu şampiyonada. (Bölgesel şampiyonalarda her yüzücüyü branşları hariç zilyon tane yarışa daha yazdırırlar. Kısacası, canınız çıkar.)

Performansını geliştirdiği için mutluydu. Kişisel rekorlarının bir kaçını tazelemişti. Amerika'dan geldiğinden bu yana, bir şey kaybetmemiş, tam tersi kendini daha çok geliştirmişti.

Ama Kim Jongin için aynı şeyi söylenemezdi. Evet, onunda birinci olduğu bir çok set vardı ancak dereceleri eskiye göre kötüydü. Hırsından dolayı kaynaklanıyordu bu. Düşünceleri sağlıksızdı. Bu yüzden, kendini düşürüyordu. Kim Jongin farkında değildi ama Oh Sehun bunu anlamıştı bile.

Jongdae'nin odadan çıkmasıyla hareketlendi. Odaya son kez baktı kontrol amaçlı. Unuttuğu bir şey yoktu. Oda kartını kart girişinden çekti ve kapıyı kapattı.

Çokta uzun olmayan bir tren yolculuğu onları bekliyordu.

———

"Sehun oppa!"

Haejin'in tiz sesi trende yankılandığında, herkes bir süreliğine ona döndü. Bazı bakışlar, 'Bu ne saygısızlık?' tarzında olsa bile Haejin'in umrunda değildi.

Haejin, hızlı adımlarla Sehun'un yanına yaklaştı. O sırada Sehun, Jongdae'nin yerine oturmak için hazırlanıyordu. "Oturma." dedi aniden Haejin. Dediği şeyle birlikte Sehun'un tek kaşı anlamsız bir biçimde kalkmış ve ona bakmıştı.

"Neden?"

"Benim yerime oturur musun lütfen? Jongdae ile bu yolculuk için plan yapmıştık. Bitirmemiz gereken bir film serisi var." Haejin çaktırmadan Jongdae'ye bakarak göz kırpmıştı. Sehun anlamaz bir şekilde ona bakarken, hafifçe başını salladı. "Nerede oturuyorsun?"

𝘁𝗿𝗮𝗶𝗻𝗶𝗻𝗴 𝗳𝗿𝗶𝗲𝗻𝗱𝘀|sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin