Evin kapısını ısrarla çalarken birden açılınca kapının eşiğinde dengemi zor sağladım. Evin tek hizmetçisi olan Helen kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Helen ellili yaşlarda bir kadındı. Annem o kadar aday arasından insan ve yaşlı olan Helen'i seçmişti. Genç birini istememesi kıskançlığı yüzündendi. Her ne kadar bunu kabul etmese de...
Helen'in kızgın bakışlarını aldırmadan omuzumdaki çantayı düzelterek içeriye girdim. Halbu ki kadın beni kaç kere uyarmıştı çok basmamamı söylemişti zile. Ama ben dinler miyim? Hayır!
Merdivenlerden yukarıya çıkarken ''Annem evde mi Helen?'' diye bağırdım.
Merdivenleri çıkmayı bitirdiğimde yanıt verdi. ''Çalışma odasında.''
Başımı görmese de sallayarak yatak odasının yanındaki çalışma odasına doğru yürüdüm. Kapının önünde durup derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı tıklattım. ''Gel.''
Annemin melodik sesi kulaklarıma dolunca gülümseyerek içeriye girdim. ''Merhaba anne.''
Annem okuduğu kitaptan başını kaldırarak bana baktı. Gülümsememi görünce hızla ayağa kalkıp kitabı masanın üzerine koydu. ''Hoş geldin Alexis.''
Etrafa göz atarken kitaplarla çevrili duvarlar insanı boğduğunu fark ettim. Çalışma masanın yanındaki koltuklardan birine oturdum. Deri koltukta yayılırken ''Annneciğim. Senden bir şey isteyebilir miyim?''
Annem kalktığı koltuğa tekrar otururken kaşlarını çattı. Şüpheyle beni süzerken tedirginlikle gülümsedim. ''Ne oldu?''
Derin bir nefes alıp gözlerinden kaçmaya çalışarak kitaplara odaklandım. ''Bu akşam bir parti var ve...''
''Sen oraya gitmek istiyorsun. Bu nedenle babanı oyalamam gerekiyor. Öyle değil mi?'' diye kesti sözümü.
Oha yani! Tamam annemin beni iyi tanıdığını biliyordum da bu kadar da değil. İnsan korkuyor. Zihnimi falan okumasın bu kadın?
Şaşkınlıkla anneme bakarken kendini beğenmiş bir şekilde gülümsediğini görünce sırıttım. ''Evet. Anne lütfen. Üç yıldır o okuldayım ve hiçbir partiye gitmedim. Biliyorsun.''
Annem gözlerini devirip başını sallarken ''Tamam ama çok iyi rol yapmalıyız. Babanı biliyorsun. En ufak hatamızda bizi yakalar ve sonumuz hiç iyi olmaz.'' dedi
Neşeyle oturduğum koltuktan kalkarak annemin boynuna atladım. ''Teşekkürler anne.''
Annem rahatsızca kıpırdanınca hızla geri çekilip ona gülümseyerek odadan çıktım.
Odama girdiğimde kendimi yatağıma attığım gibi cebimden telefonumu çıkararak rehberimden Jessie'yi buldum.
Annem izin verdi. Babam anlamazsa -ki bunun için bir mucize gerek- geleceğim. xx
Mesajı gönderdiğim gibi derin bir nefes verdim. Elimdeki telefon titreyince Jessie'den gelen mesajı açtım.
Bekleyeceğim bebek ;) xx
Gözlerimi devirip telefonumu cebime koydum. Saate baktığımda babamın gelmesine bir saat olduğunu gördüm. Partinin başlamasına da iki saat vardı.
Hızla yataktan kalkıp dolabıma doğru süzüldüm. İşte ikinci büyük sorun! Ne giyeceğim ben?
Gözlerim elbiselerin üzerinde dolaşırken siyah yakası dantelli bir elbise de durdum. Elbiseye uzanıp iyice bir süzdüğümde buna karar kıldım. Siyah topuklu ayakkabılarımı da çıkardığımda odamda bulunan kapıyı açıp banyoya girdim. Elimdeki elbise ve ayakkabıları makyaj masasının üzerine koydum. Eğer şimdi giyinirsem kesin babam anlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI GÜL (DB 2)
VampireDibe Batmış serisinin ikinci kitabıdır... Burunlarımız birbirine değerken ''Sana yaptığım etkiye bir bak. Nefesini kesiyorum. Bunu sevdim.'' dedi dudaklarını yalayarak. İstemsizce gözlerim dudaklarına kayınca titreyerek nefesimi dışarıya bıraktım. N...