Merdivenlerden aşağı indiğim gibi mutfağa doğru yol aldım. İçeriden babamın kıkırdısı ve annemin kahkahaları duyuluyordu. Mutlulukla gülümseyerek içeriye girdim. ''Günaydın millet.''
Annem gülümseyerek bana döndü. ''Günaydın Alexis. Hadi kahvaltıya otur.''
Sandalyeye oturup masada duran zeytinlerden birini ağzıma attım. Babam sahteden öksürerek gülümsemesini silince ağzımdaki zeytin çekirdeğini çıkarmıştım.
Babama baktığımda bir şeyler söyleyeceğini anladım ve bu beni ister istemez heyecanlandırmıştı. Parti olayını anlamış olamazdı değil mi? Hem anlamış olsaydı sabahleyin bu kadar neşeli olmazdı.
Düşüncelerimi babamın sesi böldü. ''Diana ile neden kavga ettin Alexis?''
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken babamın bunu nereden bilebileceğini düşündüm. Müdür söylemiş olamazdı. Çünkü bana bu seferlik söylemeyeceğim demişti. ''Önemli değil baba.''
Babam sert bir şekilde elindeki çay bardağını masaya bırakınca korkudan yerimde sıçradım. Yan gözle yardım istedim annemden. Ama annem de çağresiz bakışlarını bana atınca yutkunmak zorunda kaldım. ''Jessie'ye terbiyesiz kelimeler söyledi ve ben de sonunda dayanamayarak üzerine atladım.''
Kısa bir özet geçtiğimde iştahımın kaçtığını fark ettim. Babam bu sefer sakince konuştu. ''Bir daha olmasın Alexis. Sen böyle şeyler yapmazsın. Beni utandırdın. Sabahleyin erkenden Diana'nın babası aradı ve her şeyi anlattı. Tabi ben senden de duymak istedim olanları.''
Başımı hızlıca sallarken gözlerimi kaçırıyordum. ''Özür dilerim baba. Bir daha olmayacak.''
Babam hafifce başını sallayarak ''Olmayacağını biliyorum.'' dedi.
Annem ortamdaki gerginliği fark etmişti. Hızlıca ''Saat çok geç oldu Alexis. Okula geç kalıyorsun. Kahvaltını okulda etsen iyi olacak.'' dedi.
Hemen masadan kalkıp dış kapının eşiğinde bulunan çantamı aldım. Ayakkabılarımı giyerken ''Ben seni bırakacağım okula.'' dedi arkamdan babam.
İç çekip kapıdan çıktım. Garaja doğru yürüyüp babamın gelmesini bekledim. Sonunda babam arabaya binince ben de ön koltuğa oturdum. Çantamı kucağıma koyup yolu izlemeye başladım.
Sonunda okula geldiğimizde babam bana bakmadan ''İyi dersler. Ben bu akşam evde olmayacağım. Yer Altı Şehri'ne gitmem gerekiyor.'' dedi.
Başımı görmesede sallayıp bir şey demeden arabadan çıktım. Çantamı tek omzuma attığım gibi bana bakan öğrencileri görmezlikten gelmeye çalıştım. Bana bakmalarını sevmiyordum işte.
Sonunda koridoru olaysız atlattığımda sınıfa girdim. Sınıf çoktan dolmuş ve koşuşturmalar başlamıştı.
Jessie'nin yanına oturarak derin bir nefes verdim. ''Diana bugün gelmedi. Dün çok kötü hırpalamışsın onu. Neden benim yüzümden kavga ettiğinizi söylemedin?''
Yan gözle Jessie'nin kırgın yüzünü görünce ifadesiz olan yüzümü bozmadım. ''Söylesem de bir şey fark etmeyecekti. Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum Jessie.''
Jessie anlamış olacak ki başını hızla salladı. ''Yeni gelen öğrencileri gördün değil mi? Hatta birisiyle arkadaş bile olmuştun. Adı neydi?''
Biraz düşündükten sonra cevapladı. ''Kyle! Neyse onlar için yeni bir sınıf açılmış.''
Kaşlarım çatıldı. Merakla Jessie'ye döndüm. ''Neden ki?''
Jessie bir sır verecekmiş gibi bana yaklaştı. ''Onlar vampir melezi değil Alexis. Anlamadın mı? Onlar cadı.''
Yüzümü buruşturdum. Yok artık! Cadıların burada ne işi vardı ki? ''Niçin buraya gelmişler ki?''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI GÜL (DB 2)
VampireDibe Batmış serisinin ikinci kitabıdır... Burunlarımız birbirine değerken ''Sana yaptığım etkiye bir bak. Nefesini kesiyorum. Bunu sevdim.'' dedi dudaklarını yalayarak. İstemsizce gözlerim dudaklarına kayınca titreyerek nefesimi dışarıya bıraktım. N...