Her ne kadar Bora'yı arasa da, bir derdi olduğunu söylese de konuşmamıştı Bora'yla. Tek düşüne bildiği şey ismini bile bilmediği kadındı. Bir hafta geçmişti. Bir haftadır sadece işe gidip geliyordu. Spor salonuna hiç gitmemişti çünkü kadının geldiği günü biliyordu artık.Bugün gidecekti spor salonuna kadınla bu sefer konuşacaktı. Sabah Bora'yla Alsancak'a gidip Bora'nın düğünü için damatlık bakacaklardı.
"Abi açmayayım konu diyorum ama konuşamadık hiç o konuyu."
"Konu olmadığı için."
"Yağız var bir şey kabul et artık."
Bir şey vardı. Kadından hoşlanmıyordu, sevmiyordu bu duygu çok farklıydı çok farklı bir heyecandı. Bu heyecanı seviyordu.
"Bak birine karşı bir his beslemek kötü bir şey değil."
"Beslemiyorum ki."
"Yağız cidden üzülmeye başladım artık. Her şeyimizi paylaşırız biz. Şu hayatta kimsem yokken sen vardın. Senin hayatında kimse yokken ben vardım. Benim tek ailem sensin. Senin ilk ailen benim. Çok şey paylaştık biz. Anasınıfında arabalarımızı, ilk okulda sıramızı, ortaokulda topumuzu, lisede kopyalarımızı, üniversitede biralarımızı paylaşmadık mı biz? Bunlar somut şeyler. Her daim soyut şeyler paylaştık biz. Duygularımızı, mutluluğumuzu, üzüntümüzü hep paylaştık. Biri varsa söyle artık."
Yağız baktığı yoldan yüzünü Bora'ya döndürdü. Haklıydı Bora kimse yanında değilken Bora vardı yanında.
"Farkındayım sana yabancı bu duygu ama olabilir kalp bu seviyor oğlum işte. Playboy diye dalga geçtiğiniz ben kaç yıldır birlikte olduğum kadınla evleneceğim. Yalnız Yağız da elbet aşık olur."
"Aşık değilim. Hoşlanmıyorum da. Apayrı bir şey bu. Bana sana yabancı."
"Kim bu şanslı kız bakalım?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun ya?"
"Baya baya bilmiyorum işte. Sporda tanıştık aslında tanışmadık bile."
"O nasıl oluyor ya?"
"Kızla iki kez maç yaptık ama adını bilmiyorum. Adını geç sesini bile duymadım kızın."
"Yuh Yağız! Yalnızı seven birisin ama girişkendin ya sen. Çelişiyor farkındayım da sen buydun yani."
"Abi soramadım adını bile. Bir şey bile söyleyemedim."
"Neye benziyor bari?"
"Çok güzel abi baya güzel. Neyse geldik hadi inelim."
"Bugün bari konuş oğlum."
"Tamam tamam yeter benden konuştuğumuz bugün damatlık bakacağız sana."
"Sen de bakçaksın ha."
"Ben niye bakayım evden giyerim bir takım olur biter."
"Nah olur. Düş önüme."Hazan bitirdiği boyaların olduğu kutuya baktı. Mavi, beyaz, yeşil, sarı, siyah hepsi bitmişti. Boyayacak tuvali de kalmamıştı ama ilham bi türlü bırakmıyordu peşini. Fırçasını yeşil mavi karışımı renge batırdığı an farklı dünyalara kapılıyordu. Ellerindeki, yüzündeki, üstündeki boyaları umursamadan anahtarını ve cüzdanını alıp çıktı evden.İki sokak ilerdeki kırtasiyeye gitmek için yürüdü. Ama canı hiçbir şekilde o kırtasiyeye gitmek istememişti. Alsancak'ta hep gittiği yer vardı. Ara sokaklarda bir yerlerde. Sude adında 23 yaşında bir kızın yeriydi. Sude kardeşlerine bakabilmek için liseden mezun olmadan ayrılmış, ressamlık hayallerinden vazgeçmiş bir kırtasiye dükkanı açmıştı. Sude'yle şans eseri tanışmıştı ama hemen kaynaşmışlardı. Sude çok güzel kahve falı bakardı ve kahvesi de efsane olurdu. Canı kahve çekmişti aslında. Koşarak Alsancak'a giden vapura yetişti. Herkes ona yüzündeki, üstündeki boya yüzünden tuhaf tuhaf bakıyordu. Hazan hiçbirini umursamadı. Ona göre her boya izinin anlamı vardı.
"Hayırlı işler!"
"O Hazan nerelerdesin hiç uğramaz oldun."
"İlham işte gelmeyince gelmiyor. Gelmeyince de hiç bir malzemeye ihtiyacım olmuyor."
"Sen buraya tek malzeme için mi geliyorsun?"
"Yok ya ne alakası var bilmiyorsun sanki yoğunum karşıya geçmek de zor geliyor bana."
"Biliyorum biliyorum. Eee nedir bu mavi yeşil boyaların anlamı?"
"Hiç. Geçen gördüğüm manzarayı çiziyorum."
"Neresiymiş orası?"
"Baya farklı bir yer. Tarif edemem içinde kaybolman gerekir."
"O derece yani."
"Evet."
"Kahve?"
"Sade olsun. Hatta dur sen ben yaparım."
Hazan arkaya odaya açılan kapıdan geçip odaya girdi. Burda küçük bir su sebili, mini bir buzdolabı, minik ocak küçük bir kanepe vardı. Hazan dolaptan kahve ve cezveyi çıkarıp kahveyi yapmaya başladı. Ne çıkacaktı falında? İlham kaynağı da çıkar mıydı falında? Ece'den gelen mesajla irkildi.
"Abla annemle gelinlik bakmaya gidiyoruz bana şans dile."
"İyi şanslar ablacım! Gönlüne göre olan gelinliği almadan gelme sakın!"
"Bende Fazilet'e yenilecek bir hal var mı sence?"
"Doğru. Seni seviyorum."
"Ben de seni abla."
Hazan gülümseyip telefonu yana koydu. Ece'nin düğününe az kalmıştı. Küçük kardeşi evlenecekti. Hazan çok garip duygular içerisindeydi. Gök gürültüsünden korkup yanına saklanan, en ufak sakarlığında ağlayan, her şeyini onunla paylaşsan küçük kardeşi mi evlenecekti? Cezveden gelen seslerle kendine geldi. Kahveleri fincana doldurup içeriye geçti.
"O hazırlamışsın her şeyi?"
"Asıl sen hazırlamışsın her şeyi. O poşet ne öyle?"
"İhtiyaçların."
"Ben daha sana neye ihtiyacım var söylemedim ki."
"Üzerindekilerden anlaşılıyor söylemene gerek yok."
"Tuval ve yeni fırçalar da koymuşsun. Onları nerden anladın?"
"E uzun süredir tuval almaya gelmedin. Tuvalinin kalmadığını çıkarabilirim burdan."
"E fırça?"
"Sen saçına baktın mı?"
Hazan telefonunu çıkartıp saçına baktı. Saçını topuz yapıp üç tane fırçayla tutturmuştu.
"Ben bunu ne ara yaptım ya hiç hatırlamıyorum."
"Resim işte. Resim de değil aslında başka bir dünya başka bir huzur. İçine bir girdin mi çıkamıyorsun. Dış dünyayla bağlantın kopuyor. Neyi bilinçli yaptığını, neyi bilinçsiz yaptığını bilmez oluyorsun. Bir nevi uyuşturucu türü gibi bir şey aslında. Kendini, kalbini, beynini tuvale döktüğünde rahatlıyorsun. Algıların her şeyin renkli oluyor. Duydukların, yazdıkların, söylediklerin, yaptıkların... Her şeyin. Bırakmak istiyorsun dış dünyaya geri dönmek istiyorsun bunu fark ediyorsun ama o fırça tuvale bir dokundu mu? İşte o zaman tamamlanıyorsun. Fırçanın ucundaki boya yeni dünyaya açılan bir kapı sanki. Dış dünyaya bir daha açılmayan kapı. Tek yönlü bir bilet misali."
"Doğru. Şu renklerin verdiği huzuru şu hayatta bana kim ve ne verebildi? İnsanlar bana en mutlu anımı sordukları zaman ben neden hep aklıma resim yaparkenki zamanlarımı getiriyorum? Bu sanat dalı bambaşka bir şey. Hayatım boyunca içinde kaybolmak istediğim, hem kendimi kaybedip hem kendimi bulmak istediğim bir şey."
Sude Hazan'ın gözlerinin içindeki parlaklığı fark etmişti. Kız, resmi daha çok sevmeye başlamıştı Sude bunu görüp mutlu olmuştu.
"Ha bu arada bizim bi resim grubumuz var ya. Biz bir işe karıştık sergi açacağız."
"Sude bu inanılmaz güzel bir haber!"
"Evet. Aşırı mutlu ve heyecanlıyım."
"Ya adına çok mutlu oldum hep hayalini kurduğun bir şeyi gerçekleştireceksin!"
"Hayaller sadece hayal edilirse hayal kalıyormuş ben onu fark ettim. O hayali gerçekleştirmek için bir şey yapmazsan aman hayal işte diye geçiştirir gidersin. Her hayal gerçekleştirilmek için vardır ve ben hayalimi gerçekleştiriyorum artık."
Hazan kalkıp kıza sıkıca sarıldı. İkisi de ağlamamak için kendilerini zor tutuyorlardı.
"Tamam tamam. Bitti mi kahven? Bittiyse kapat da bir falına bakayım."
"Kapıyorum."
Hazan fincanını kapatıp üzerine taktığı kolyeyi koydu. Ece almıştı o kolyeyi. Kuğu biçimi vardı. Hazan kahvenin soğumasını beklerken Sude gelen bir kaç müşteriyle ilgilendi.
"Soğumuş mu?"
Hazan baş parmağıyla fincanın tabanına dokundu.
"Soğumuş."
"Dur bekle geleceğim şimdi."
Hazan falında ne çıkacağını çok merak ediyordu.
"Geldim açıyorum şimdi. Bir dilek tut."
Hazan sıkıca gözlerini yumdu ama aklına tutabilecek bir dilek gelmedi. Tuttum anlamında başını salladı. Sude yavaşça falı açtı.Fincandaki kahvenin tabağa akmasını bekledi. Fincanı kaldırdı.
"Hazan üzerinde bir göz var."
Hazan gözlerini kocaman açtı.
"Kötü anlamda değil. Üzerinde bir göz var hep seni izliyor. Hayranlıkla izliyor. Bak görüyor musun şu gözü?"
Sude fincanın içindeki belirgin gözü Hazan'a gösterdi.
"Cidden korkma iyi bir enerjisi var bu gözün. Hayatına bu göz gireceği andan itibaren tahmin edemediğin bir mutluluğun olacak. Geçmişte çok üzülmüşsün çok üzmüşler seni. Sen her ne kadar unuttum üzülmüyorum artık desen de unutamamışsın hala acısını çekiyorsun. Bu gelen göz geçmişle ilgili her şeyi unutturacak sana. Hayatını kolaylaştıracak. Mutlu edecek seni. Bu göz ne anlamda tam bilmiyorum. Aşk mı arkadaşlık mı çözmüş değilim. Sanırım arkadaşlıktan başlayacak bir şey. Sırtları birbirine dönük iki insan silüeti görüyorum. Burdan şeyi çıkardın tanıyorsunuz birbirinizi görmüşsün tanışmışsınız yani bu gözle. Ama o anlamda bir tanışma olmamış konuşmamışsınız hiç. Sadece birbirlerinizin varlığını biliyorsunuz. Hah! Yakın zamanda öğreneceksin adını çıkmış burda. Y çıkmış falında gördün mü?"
Sude belli belirsiz olan Y'yi Hazan'a göstermeye çalıştı. Hazan görememişti.
"Kızım nasıl göremedin ya! O kadar belli ki!"
"Göremedim işte Sude. Devam et sen."
"Hazan çok güzel bu fal. Ciddi söylüyorum bak. Hayatın komple değişecek ama yine öz benliğini koruyup değişmeyeceksin. Çevren değişecek farklı insanlarla bağ kuracaksın ama değişmeyeceksin. Kendini sorgulayacaksın bazen acaba beni seviyorlar mı farklıyız falan diye ama hayır seni sen olduğun için sevecekler. Ama şunu söyleyeyim bazı yönlerini değiştirmen gerekebilir. Değiştirmek değil de o yönlerinin biraz daha uyumlu olması gerekecek öyle diyeyim sana. Annen çıkmış burda. Düğün gibi bir şey de görüyorum. Biri mi evleniyor ya sizde?"
"Ece."
"Aa ne zaman?"
"En fazla 1 ayı var az kaldı ya."
"Hiç söylemiyorsun ya tebrik ederim!"
"Ece yollayacaktı sana bir davetiye. En son baktığın falın hepsi çıkmıştı hala etkisinde onun."
"E bilmiyorsun sanki benim fallarım çıkar."
"Biliyorum biliyorum. Annem demiştin."
"Hah annen bir hastalık geçirecek diye çıkmış."
Hazan'ın kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Annesine bir şey mi olacaktı? Annesiz yapamazdı ki o.
"Korkma hemen. Küçük bir şey sakatlık gibi. Sen çok soğuk kanlı olacaksın. Ece çok telaş edicek hatta dedim ya düğün gibi bir şey görüyorum diye. Ece'nin evliliği işte. Ece o kadar telaşlanacak ki evliliğini bitirme raddesine kadar gelecek. Sonunu göremiyorum ama her şey senin soğuk kanlılığınla olacak inan bana. Yeter ki eğer öyle bir şey olursa soğuk kanlı ol. Yanında birini görüyorum yine. Yalnız bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorsun o tutacak senin elinden. O zaman annen ve Ece'ye sen iyi geleceksin ama kendin çok yıpranacaksın. Ama o kişi seni toparlayacak. Açılan yaralarını kapayacak. Ay Hazan kim ya bu! Ciddi söylüyorum hayatın bütün güzelliklerini sana getirecek bu adam! Çok şanslısın kızım! Sakin diyim kaçırma bu adamı elinden."
"Dur bi bulayım da adamı."
"Bulduktan sonra çabuk buraya geleceksin bir daha bakıcam falına hem dertleşiriz"
"Gelirim gelirim."
Sude tabaktaki kahveleri fincanın içine döktü.
"Bir dilek tut."
Hazan gözlerini sımsıkı kapadı. Bu sefer ne dileyeceğini biliyordu.
Falda çıkan adam spordaki adam olsun tek dileğim bu.
Sude hafif sırıttı.
"Dileğin gerçekleşecek."
Hazan yüzünde kocaman gülümsemeyle Sude'ye baktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kuğu
FanfictionHazan; yalnızlıktan bir hayli korkan biri. Yağız; yalnızlığı bir hayli seven biri.