-3-

571 52 15
                                    

Hazan alarmı elinin tersiyle kapattı. Yeniden uykuya dalmaya hazırlanırken, bu sefer telefonun alarmı çaldı. İstemsizce kalkıp oturdu yatağına. Güzelce esnedi. Planı bugün çok yoğundu. Alarmı kapatıp banyoya yöneldi. Yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. Saçlarını tarayıp odasına geçti. Ütüleyip dolaba astığı elbiseyi dolaptan çıkarıp elbiseyi üzün süre inceledi. Elbise giymeyi sevmezdi. Herkes çok yakıştırırdı Hazan'a elbiseyi. Herkes elbise giydiğinde ne kadar güzel olduğunu, elbisenin ona çok yakıştığını, sık sık elbise giymesi gerektiğini söylerdi. Uzun boyuyla, biçimli vücuduyla her türlü elbiseyi taşıyabiliyordu farkındaydı bunun. Yine de sevmiyordu elbise giymeyi. Kırmızı, hafif dizlerinin üstünde olan salaş elbiseyi üstüne geçirdi. Dolabı açıp spor çantasını çıkardı. Bütün gün spor çantasıyla gezmek istemedi. Ece'nin ona zorla aldırdırdığı kol çantasına gitti eli. Büyüktü aslında çanta. İçi de derindi. Spor atleti, taytı ve ceketi hayli hayli sığardı içine. Kıyafetlerini güzelce yerleştirip ayakkabısı için yer var mı diye baktı. Spor ayakkabılarını bir poşete koyup çantasının içine koydu. Sığmıştı ayakkabısı da. Kolay giyilip çıkarılan bir babet geçirdi ayağına. Ne olur ne olmaz diye babetin sürtebileceği yerlere yara bandı yapıştırdı. Taradığı saçlarını iyice yapıştırıp yukarıdan at kuyruğu yaptı. Aynanın karşısına geçip kendine baktı. Beğenmişti kendini. Uğraşmamıştı bile güzel gözükmek için. Yüzüne tonlarca boya sürmemiş, hazırlanırken iki üç saat harcamamıştı. Güzeldi yine de. Uyumluydu giydiği ayakkabı taktığı çanta. Çantasını son bir kez kontrol etti tamamdı her şeyi. Evden çıkmaya hazırdı. Kapıyı kilitleyip apartmandan dışarı çıktı.
"Ooo Hazan Hanım günaydın! Saat kaç kızım geç mi geldim ben?"
"Günaydın Tahsin Amca! Yok yok. Yine tam zamanında çıkmışsın. Yedi buçuk saat ben erkenciyim bugün."
"Benim Hazan'ımı yedi buçukta yataktan kaldıran güç ne bakalım?"
"Ne değil aslında kim daha doğru olur. Fazilet Çamkıran tabi ki."
"Yoksa annen mi geliyor?"
"Aman Allah korusun. Bizim Ece'nin düğünü var ya elbise bakmaya gidiyorum. Eğer iki üç gün içinde bakmazsam annem gelir valla buraya. Annemle Alsancak'taki bütün mağazaları teker teker dolaşıp; her mağazada en az beş elbise denemektense kendim dolaşıp bir şey bulmaya çalışacağım."
Tahsin Amca Hazan'ın mimikleri karşısında kendini tutamayıp sırıtmıştı. Yok muydu Hazan'ın annesini anlatırken pireyi deve yapması.
"Ha bir de yetmezmiş gibi bugün deneyeceğim her elbisenin fotoğrafını istiyormuş."
"Napsın kızım? Güzel olmanı istiyor."
"Biliyorum biliyorum onun gönlü olsun diye yapıyorum zaten. Yoksa biliyorsun önüme gelen ilk elbiseyi alırım."
Tahsin Amca gülüp önündeki tezgahı gösterdi Hazan'a."
"Hadi ne istiyorsun bugün sen onu söyle. Boyoz mu? Kumru mu? Simit mi? Bak Nesrin Teyzen efsane bir patatesli poğaça yapmış onu mu veriyim sana."
"Off döktürmüş yine Nesrin Teyzem. Kumru ver sen bana ya. Uzun zaman oldu kumru yemeyeli."
"Geç kalkıyorsun da ondan. Sabah bütün kumrular bitiyor."
"Olsun Nesrin Teyzem sonra özel olarak yapıyor bana."
"Çıkartıyım mı biberlerini."
"Zahmet olmazsa."
Tahsin Amca Hazan'ın karşı komşusuydu. Geçimini eşi Nesrin'in yaptığı poğaçalar, börekler, kumrular, simitler sayesinde yapıyordu. Her sabah erkenden kalkar hazırlardı kadın hepsini. Adam da sokak sokak gezer satardı hepsini. Hazan uyandığında bütün her şey satılmış olurdu hep. Nesrin Teyze onun için yakardı fırını bir daha. Nesrin Teyze ve Tahsin Amca'nın bir kızları vardı. 10 sene önce evlenip İstanbul'a gitmişti kızları. Gittiği günden beri bir kez aramamıştı onları. Arada Nesrin Teyze arıyordu. İstemsiz bir şekilde konuşuyordu kızları onla. Hazan ilk eve geldiği gün Nesrin Teyze Hazan'ı kendi kızı sanıp sıkıca sarılıp ağlamıştı. Hazan çok benziyordu kızlarına. Tahsin Amca çok gülmüştü bu olaya. Kızın onları artık sildiğini bir daha asla gelmeyeceğini söylemişti. Gülerek söylemişti bunları. Hazan'ın içine oturmuştu bu durum. Hazan da gülerek bakın ben karşınızdaki eve taşınıyorum ben olurum sizin kızınız demişti. O günden beri Nesrin Teyze'nin Tahsin Amca'nın bir ihtiyacı olduğunda Hazan koşuyordu, Hazan'ın bir ihtiyacı olduğunda ya Nesrin Teyze ya da Tahsin Amca koşuyordu. Her daim birbirlerin yanındaydılar.
"Hadi görüşürüz Tahsin Amca! Nesrin Teyzeme de çok selam söyle."
"Söylerim. Gelince uğra özledi Nesrin Teyzen."
"Tamam tamam uğrarım."
Hazan kocaman gülümsemeyle ayrıldı sokaktan. İskeleye on dakikalık mesafedeydi evi. Sokağın sonundan sola dönecek ordan dümdüz bir kaç sokağı aşıp varacaktı iskeleye. Hava bugün çok güzeldi. Karşıyaka'ya taşınma fikrini iyi ki vermişim diye düşündü içinden. Sokakları insanları izlemeye başladı. Dalmıştı o kadar dalmıştı ki saattin farkında değildi hatta sokağından çıktığından beri onu takip eden aracın farkında da değildi. Karşıya geçmek için durduğunda içini tarif edemediği bir duygu kapladı. Takip edildiğini fark etmişti. Kafasını yavaşça arkaya döndürdü. Siyah yüksek bir araba. Tanıyordu bu arabayı ama nereden? Nerede görmüştü bu arabayı önceden. Yavaşça arabanın içine baktı. İki göz onu izliyordu. İki yeşil göz. Oydu. Bir hafta önce boks maçı yaptığı kişiydi. Arabayı da maç çıkışı görmüştü. Kalbi küt küt atmaya başlamıştı. O adam nereden bulmuştu onu? Ne zamandan beri takip ediyordu? Korkmaya başlamıştı. Geri geri gitmeye başladığında adam korktuğunu fark etmiş olacaktı ki arabayı sürmeye başlamıştı. Adam camı açıp tam bir şey söyleyecekken vapurun sesi her yeri inletti. Gelmişti vapur. Hazan sağına ve soluna bakıp koşarak karşıya geçti. Son bir kez baktı adama. Adam arabadan inmişti. İki eli belinde kıza bakıyordu. Takım elbise giymişti adam. Simsiyahtı. Gömleği, ceketi, pantolonu, ayakkabısı her şeyi simsiyahtı. Ne kadar yakışmış takım elbise diye düşündü bir an Hazan. Siyahı çok yakıştırmıştı adama. Adamı baştan aşağı süzdü. Gözleri yanıyordu. Gözlerini kırpmalıydı artık. Ne zamandan beri bakıyoru adama? Gözlerini kırpıp kendisine geldi. Gişeden geçip koşarak vapura girdi.


Siyah KuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin