Evre 3

147 6 0
                                    

Artık, plörezinin sonunda birintilerden oluşmuş olan yeni bir hastalığım vardı.
Ona merhaba demeyi çok isterdim fakat bütün kitapları okuyamayacağım için üzüldüm.
Annemin ağlayışları kulağıma ulaştı, tıpkı ilk kanseri yendiğimi sandığım anda plöreziyle tanıştığım gün gibi. Kapının dibine oturarak kitap okudum.
Saatlerce.
Çünkü sağlıklı bir bireyin ne yapacağını, bilmiyordum.
Sanırım beni en çok üzen şeyde buydu.
Ben kim miydim?
18 yaşında, 2 öğretmen ebeveyniyle yaşayan bir genç kızım. Peşimde nefes almamı sağlayan tüpçük, bir çok kez yaşamamı sağladığı için en yakın dostum oldu.
Ben Kardelen, bir kış çiceğiyim.
Sanırım hayatımda en çok üzüldüğüm şey ise;
Çok geçmeden öleceğimi biliyor oluşumdu.

Yatağına girdim.
Uzun süre yerde hareketsiz oturduğum için bütün kaslarım ağrıyordu. Üstelik bugün yaptıkları onlarca iğneden sonra ölümün nefesi artık ensemdeydi.
Sanırım, her kanserli gibi klasikleşmiş bir şey yapacaktım.

Yapılacaklar Listesi

1) Kitapçının önündeki kahve kokan o adamı bul ve son günlerini mutlu geçir.

2) Güzel bir veda mektubu yaz.

Biraz daha zamanım olsaydı, bütün kitapları okuyacağımı yazardım.
Fakat artık anlıyorum ki artık yapacağım 2 şey kalmıştı.

Günün ilk ışıkları gözüme giriyordu. Son baharın geldiğine dair ilk yaprak asil asil camımın önündeki ağaçtan yere süzüldü.
Bu görüntü keyfimin yerine gelmesini sağlamıştı.
Sonbahar demek, kış yolda demekti.
Ve ben kışı deli gibi özlemiştim.

Yatakta gerinip komidine uzandım. Günlük programıma ufak bir göz gezdirip anneme seslendim "Saat 3'te doktor randevum var" sesim uykudan dolayı hafif kısılmıştı.
Programı gelişi güzel yerine koyarken bir elimle kahküllü saçlarımı düzelttim. Sanki bir kaç dakika sonra taramayacakmışım gibi. Elime pilot kalemi alıp programa yeni bir şey ekledim.

Kahve kokan adamı bul!

Üstüme salaş bir elbise geçirdim. Olabildiğince hızlı davranıp sokağa atıldım. Yoğun araba seslerine, tek kulağıma takılı olan müzik eşlik ediyordu.
Biraz sonra kitapçının önüne varmıştım. Yoğun nefes alışlarımı düzene sokmak için soluklandım. "Kitabınız, okunabilir durumda mı?" sesin geldiği yöne kafamı çevirdim.

Tanrım! Bu bir hayal değilse, o adam karşımdaydı.
Kahve kokan adam.
Nefesimin tükendiğini hissediyordum. Titreyen ellerimi burnumdaki minik kabloya götürdüm. Oysa, yerindeydi!
"Siz iyi misiniz?" dedi.
Bu kez derin nefeslerim arasında yüzüne bakabildim.
İri yapılı sayılabilecek, takım elbiseli, tahminimce 25 yaşlarında olan kirli sakallı bir adamdı.
Burnuma yoğun kahve kokusu dolduğunda gözlerimi kapattım.
Sakin olmalıydım.
"Merhaba" dedim. Sesim öylesine titriyordu ki, gören saniyeler sonra öleceğimi sanırdı.
"Ah, lütfen şurada bir cafe var. Sizi oraya götüreyim" sanırım sırtımdaki yoldaşımı fark etmişti. Koluma girdi, ağır aksak adımlarla içeri girdik.
Tütsü yakıldığı belli olan otantik cafe, tıpkı o adamın ruh halini yansıtıyordu.
Modern ama farklı.
"Ne içersiniz? Su isteyeyim mi? Meyve suyu sanırım! Bize bir filtre kahve bir meyve suyu lütfen" dedi hızla.
Gözlerimin içine baktı.
Tam o an zaman dursun istedim.
Ne renkti o güzelim gözler? Kahverengi!

"Adım, Baykan. Sizin ki?" dedi. İnci gibi sıralı dişleri, kirli sakallarıyla ne kadarda uyumluydu.
Bu kadar kahve içen bir insanın dişleri nasıl beyaz kalabiliyordu?
"Kardelen ben" dedim.
İçimdeki saçları olmayan küçük kel Kardelen de umutlar yeşermişti.
Baykan.
Yıllar sonra çocukluğumu uyandıran adam.
Onu bu kadar kolay bulmayı beklemiyordum.
"Tanıştığıma memnun oldum Kardelen. O kim" dedi, sırtımdan çıkartıp yan sandalyeye yerleştirdiğim tüpe bakarak.
"Ha o mu? Benim ciğerim"
Yüzünden ufak bir hüzün bulutu geçti.

Tam o an gözümün önündeki perde kalktı.
Bana acımıştı.

Kardelen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin